Bağcılar'da kentsel dönüşüm zorbalığı: Namazımızı kıldık, yıkıma başlıyoruz!

İstanbul Bağcılar'da Demirkapı Mahallesi'nde kentsel dönüşüm dayatmasına itiraz eden bir sitenin sakinleri evlerinden atılmak isteniyor. Bölgede "Belediye, kentsel dönüşüm şirketi ve polis işbirliğiyle bir zorbalık sahneleniyor. Albayrak Sitesi sakinleri, yaşadıklarını soL'a anlattı.

Söyleşi: Caner Şahin, Dilem Kayaoğlu, Ruken Turgut

Bağcılar Demirkapı Mahallesi Albayrak Sitesi’nde kentsel dönüşüm sözleşmesini imzalamadıkları için sokağa atılmak istenen site sakinleriyle sohbet ettik.

Başak A.Ş ile Bağcılar Belediyesinin işbirliğinde devam eden süreci soL'a anlattılar.

Mahallenizde kentsel dönüşüm gündemi ne zaman başladı?

Tolga: Kentsel dönüşüm 5 yıldır hayatımızda. 5 yıl önce ilk defa KİPTAŞ gelmişti daha sonra belli aralıklarla başka kurumlar geldi. Sitenin içinde ofis kurup 60-70 bin tekliflerle geldiler. Geçen hazirandaysa belediye yine bir ihbarname yolladı ve süreci hızlandırdı. En son hazırlanan sözleşmede 40 madde var, 40 madde de bizim aleyhimize. 

"BAĞCILAR BELEDİYE BAŞKANI KENTSEL DÖNÜŞÜM ŞİRKETİNİN GİZLİ ORTAĞI"

Erkan: Bize başlarda kentsel dönüşüm diye anlatılan şey, mükemmel bir cennet hayaliydi. 4 yıl önce. Sözleşmenin bir örneğini alalım dedik. Aldık, okumaya başladık, gördük ki hiçbir hakkımız yok. Arsa payının yarısını aldıkları halde bizi 40 bin TL borçlandırmak istiyorlar, sözleşmenin tamamı belediye ve Başak A.Ş lehine. Bir de şu var: Başak A.Ş zaten bir inşaat firması değil, sorduğumuzda taşeronlara yaptıracağız deniyor. Geçen seneye kadar Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı, Başak A.Ş’nin ortağıydı ama şirketin adı bu olayla çok anılmaya başlayınca başkan görünürde ortaklıktan ayrıldı.

"BELEDİYE-ŞİRKET-POLİS SAADET ZİNCİRİ GİBİ ÇALIŞIYOR"

Peki bu süreçte neler yaşadınız, ne gibi müdahaleler oldu size karşı?

Tolga: Toplamda 716 daire var sitede. Büyük bir kısmı ikna oldu, taşındı. İkna olmayıp güvenliksiz olduğu için taşınanlar da var, özellikle çocuklu aileler, yaşlılar. Çünkü siteyi terörize etmek, bizi buradan uzaklaştırmak için her türlü şeyi yapıyorlar. Uyuşturucu çetelerinin yoğunluğu insanların evlerini terk etmelerinin birinci nedeni. Polisin bu çetelere bir müdahalesi hiç olmadı. Bunun dışında kadınlara sözlü ve cinsel saldırı, kalanları birbirine karşı provoke ederek birbirine düşürmeye çalışma... Daha 15 gün önce firmanın yıkım için anlaştığı ekip geldi, yıkıma engel olmaya çalışanlara saldırdılar, hep beraber karakola götürüldük ama polis de bizim aleyhimize çalıştığı için bir sonuç çıkmadı. Aldığımız darp raporları da bir işe yaramadı. Belediye, firma, polis hepsi bir saadet zinciri gibi çalışıyor. Daha önceden de uyuşturucu çeteleriyle bir çatışma yaşamıştık bu bölgede. Suriyeli bir mülteci arada kalıp öldü bu çatışmada ama basına yansıtılmadı. Zaten Suriyeliler de bir hedef. Çünkü boşalan dairelere son yıllarda Suriyeli, Afgan göçmenler yerleşti ama onları da çıkarmak için çok uğraşıyorlar, tehdit ediyorlar, çocuklara saldırıyorlar. Burada çocuğu olanlar duramıyor, kimsenin can güvenliği yok ve kentsel dönüşümle birlikte bu daha da riske girdi.

Erkan: Sözleşmeyi imzalamayıp taşınanların da evlerini yıkıyorlar yıkım ruhsatı olmadan. Tam bir hukuksuzluk, kural tanımazlık var. Yıkmaları için binanın boş olması yeterli. İmzalatabileceklerine bugüne kadar türlü rüşvet teklifleriyle ve yalanla imza attırdılar. Attıramadıklarını da kaçırmaya çalışıyorlar. Artık bizleri, yani kalanları ikna etmek gibi bir dertleri yok bana kalırsa. Biz buradan çıkıp gidelim de önemli olan bu onlar için. OHAL dönemi de ellerini rahatlattı, hız verdiler faaliyetlerine.

Sitenin içi yaşanılmaz halde, her yerde moloz yığınları var, sağlığınız da tehlikede…

Tolga: Can güvenliğimiz zaten yok, molozlar kayıyor, geçen gün yürürken binanın tepesinden taş düştü yere. Sitenin hemen yanında okul var, araya bir ip gerildi sadece. Yıkım hiçbir güvenlik önlemi alınmadan yapılıyor. Belediye her türlü işlemin yasal çerçevede yapıldığını söylüyor. Can güvenliği bir yana elektrik, su, doğalgazı kestiler. Bizim binaya suyun geldiği İSKİ’nin ana borusunu bile kestiler, sızıntı başladı, bodruma inip suyu tahliye etmeyelim diye de merdivenleri yağlamışlar, her şeyi yaparlar, bizi buradan çıkarmak için yapamayacakları şey yok. Her akşam nöbet tutuyoruz dışarıda. Bizi tahrik etmek için boş durmuyorlar. Cama taş atılıyor, yangın merdivenlerinden içeri girmeye çalışıyorlar. Yangın merdivenlerini kesenler oldu, içeri giremesinler diye. Nereye gidip şikayet etsek, belediye başkanının talimatı diyorlar. BEDAŞ da aynı şeyi söylüyor, İSKİ de. Ayrıca hırsızların hedefi haline geldi burası. Binalara girmeye çalışan hırsızları biz kendi elimizle yakalıyoruz çoğu zaman. Polis çağırıyoruz ama  4-5 saat sonra geliyor, çoğu zaman da hiç gelmiyor.

Çıkan hafriyatları alıp satmak için Suriyeliler geliyor. Belediyenin ya da şirketin adamları da onlara saldırıyorlar. Çünkü çıkan her malzemeyi kendileri alıp satmak istiyorlar. Anlayacağınız burada taş devri kanunları işliyor.

"NAMAZIMIZI KILDIK ŞİMDİ YIKIMA BAŞLIYORUZ"

Sözleşmeyi imza atanlara ne gibi vaatlerde bulunulmuş peki?

Tolga: En başta söyledikleri şey, evlerin değerinin artacağıydı. Pek çok imzayı böyle aldılar. İkna olmayanları da belediye başkanı bizzat yemeğe davet etti. İş teklifi etti. Bölgenin güvenlikli olmamasından dolayı daha güvenlikli, konforlu, akıllı binalar yapacaklarını söyleyip ikna ettikleri de oldu tabi. Bazıları da çaresizlikten imzalamak zorunda kaldı, kimilerine de rüşvet teklif ettiler tabi. Örneğin benim oturduğum ev babamın üzerine. Babam Kayseri’de bir bakım evinde yaşıyor. Kayseri’den yeğeni olduğunu söyleyip bakım evine gelerek imza almaya bile çalışmışlar. Belediye Başkanı gelip mahallenin camisinde namaz kılıyor, sonrada konuşma yapıyor sitenin içinde, "Allahın izniyle namazımızı kıldık, şimdi de yıkıma başlıyoruz" diye…

"POLİS İLE BELEDİYE İŞBİRLİĞİ İÇİNDE, TOPLANTILARIMIZI BASIYORLAR"

Şu an kaç kişi mücadele etmeye devam ediyor?

Erkan: Şu an toplamda 76 kişi kaldık, imzalamayıp gidenlerin dışında. 16 kişi de belediyeye karşı dava açtık. Hala ikna çalışmaları devam ediyor tabi bazılarımıza. Kusursuz, bizlerin lehine sözleşme süslemesiyle.

Geçen hafta avukatla toplantı yaptık bir kafeteryada, polis toplantıyı bastı. Polis-belediye işbirliği sürekli iş başında. Bizim hukuksal mücadelemiz yürütmeyi durdurma kararını içeriyor ama diğer yandan bu karar onların da işine geliyor. Çünkü böyle bir karar verildiğinde belediye hem zaman kazanmış olacak, hem de dairesini verenlerle bizi karşı karşıya getirmiş olacaklar. 

"HAYATTA KALMA MÜCADELESİ VERİYORUZ"

Peki bu kalan 76 kişi ne düşünüyor, sizce bu işin sonu nereye varacak?

Tolga: Herkesin hayatı evlere mahkum olmak şu anda, pek çoğumuz işten atıldı ya da istifa etti. Evlerimizi korumaya çalışıyoruz. Nöbet tutuyoruz. Kimse çalışmıyor, banka kredisine dayalı bir hayata geçtik. Bazı arkadaşlarımız 30 binden fazla borca girdi. Evi korumanın da ötesinde hayatta kalma mücadelesi veriyoruz burada aslında. Belirsizlikle karşı karşıyayız. Bizim için böyle olduğu kadar sözleşmeyi imzalayanlar için de böyle. Çünkü vaat edilenler yerine getirilmeyecek. CHP’ ye başvurduk, hiçbir şey yapmadılar, yapabileceğimiz birşey yok dediler. Bu mahalle, İstanbul’un en büyük mahallelerinden, 80 bin nüfusu var. Suriyeliler buranın Şam’a döndüğünü söylüyorlar. Taşınıp giden Suriyeliler var. Mahallede oy oranı fazla olan diğer parti HDP. Biz bir yardım talep etmedik  ama zaten sözleşmeyi imzalayanlar arasında HDP’nin sözüne bakılır kanaat önderleri var. Gitmemiz hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. CHP’ den aldığımız cevaptan farklı bir cevap almayacaktık. CHP’li belediye de aynı rantın peşinde. Beşiktaş belediyesini, Avcılar belediyesini görüyoruz. Kısacası biz direnmeye devam edeceğiz, direnebildiğimiz yere kadar.