Aydın Doğan'ın küllenen Cemaat aşkı

Cemaatle havuz medyası olarak tarif edilen grubun ilişkisi zaten iyi biliniyor. Hepsi "oradaydı". Peki ama Doğan grubunun Cemaatle geçmişi ne olacak?

Haber Merkezi

Dün soL'da Doğan Grubu'nun ABD'de yapacağı "İslamofobi" konulu panelini ele almış, bu etkinliğin konu başlığı ve katılımcılar itibariyle Gülen Cemaati'nin lobi faaliyetlerini "fazlasıyla" andırdığını belirtmiştik. Buna ek olarak, panelde konuşacak iki akademisyenin daha önce Fethullah Gülen'i övmüş olduğunu da göstermiştik.

Bu durum ister istemez şu soruyu çağrıştırıyordu: Öncesinde Cemaat'in yürüttüğü bu lobi faaliyetleri 15 Temmuz sonrası Doğan Grubu'na mı devredildi?

Bu soru, 15 Temmuz sonrasında "cemaat karşıtlığı" ve "demokrasi şampiyonluğu"nu kimseye bırakmayan Aydın Doğan medyasının performansına bakınca garip gelebilir. Bu nedenle bu ilişkiye biraz daha yakından bakacağız.

SEMPATİ ESKİLERE GİDİYOR: AD YAYINCILIK

Aydın Doğan'ın Gülen sempatisi, AKP döneminden de gerilere gidiyor.

28 Şubat sürecinde Fethullah Gülen'in kritik açıklamalarını yapmak için Doğan matbuatını tercih ettiği biliniyor. Örneğin, 1997 yılında Gülen, Erbakan'a dönük "beceremedik deyip seçime gidin" mesajını Kanal D ekranlarından vermeyi tercih etmiştir. Ertesi gün Milliyet ve Hürriyet manşetleri şöyledir:

Gülen'in Aydın Doğan medyasını tercih etmesinin bir nedeni vardır. Bunu şöyle anlatabiliriz:

Fethullah Gülen’in 1990'larda “halkla ilişkiler” çalışmalarının yapılmasında darbeden sonra “FETÖ karşıtlığı” ile hisselerinin değerini %40 artırmış olan Aydın Doğan matbuaatının büyük rolü oldu. Gülen’i ve Gülencileri İslamcı camia dışına tanıtma amaçlı ilk kitaplar Aydın Doğan’ın yayınevi olan AD Yayıncılık tarafından basıldı.

Bugünlerde “Cemaat itirafçısı” olmuş olan ancak o dönemde Cemaat’in en önemli isimlerinden sayılan Latif Erdoğan’ın Gülen söyleşisi Fethullah Gülen Hocaefendi - Küçük Dünyam isimli bir kitap olarak 1995 yılında yayımlandı. Kitabın reklamı “Olay Adam - Olay Kitap: O’nu tanımak istiyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun” şeklinde yapıldı. Fethullah Hoca'nın "hocaefendi" haline gelmesinin arkasında bu kitap vardır.

Sonraki yıllarda Radikal ve Hürriyet’te yöneticilik görevlerinde bulunacak olan Zaman muhabiri Eyüp Can Sağlık tarafından Gülen’le yapılan söyleşi Fethullah Gülen Hocaefendi ile Ufuk Turu ismiyle 1996 yılında kitaplaştırıldı. Tabii ki Aydın Doğan'ın şirketi AD Yayıncılık gururla sundu bu yayını piyasaya.

Kitap listesine daha yakın tarihli bir tane daha eklemek gerekir: Doğan Kitap'tan Nazlı Ilıcak imzası ile 2012 yılında yayımlanan Her Taşın Altında "The Cemaat" mi Var?

AKP-Cemaat koalisyonun ortaklaşa kurmuş olduğu Ergenekon, Balyoz, Odatv,  Devrimci Karargah gibi dava görünümlü kumpasların artık dökülmeye başladığı ve Cemaat'in rolünün ayan beyan ortaya çıktığı bir dönemde bu davaların ve doğal olarak Cemaat'in savunusunun yapıldığı bu kitap bir propaganda materyalinden başka bir şey değildi.

Birazdan göreceğimiz gibi evini taşırken dahi aklına Fethullah Gülen gelen Cüneyt Özdemir, Nazlı Ilıcak'ın dersine iyi çalıştığını söyleyerek "yeni umacımız cemaat korkusunu ve bu korkunun nedenlerini, temellerini belgelerle sorguluyor" diyerek bu kitabı yere göğe sığdıramıyordu.

Bu kumpaslar uygulanırken kamuoyu yaratılmasında Doğan Medya'nın rolü düşünüldüğünde bu satırlar çok da şaşırtıcı olmasa gerek…

Örneğin, Odatv davası konusunda Taraf yahut Zaman'da yazılamayanın Doğan Medya'da çıktığını, pek demokrat kişiliğiyle tanınan, özgürlükçülüğü kimseye bırakmayan bir yazarın, Yıldırım Türker'in, "Riyakârlığı bir kenara bırakın. Faşist bir işadamının muhalif bir basın emekçisi olarak portresini yutturamayacaksınız." yazdığını gördük. Aynı dönemde bu davalara karşı çıkan yazarların Doğan Medya'dan sürüldüğünü hatırlatmak gerekir.

ERGENEKON - BALYOZ TEFRİKALARI

Ancak Doğan Medya'nın söz konusu kumpasların kurulmasındaki rolü bu tarz pasif-agresif çıkışların ötesine geçti. Mehmet Ali Birand ve Sedat Ergin'in güya tarafsız bir noktadan yaptığı Ergenekon ve Balyoz tefrikalarında ve televizyon programlarında bu ikili Fehmi Koru, Ahmet Altan ve Hüseyin Gülerce ile el ele koşuyordu.

Bu davalardaki açık tutarsızlıkların, hukuk skandallarının "ama yine de" sineye çekilmesi gerektiğini, bunun toplumun geniş  toplumun geniş kesimlerine salılk verenler yine bu isimler, en çok da Ergin olmuştur. Aradan yıllar geçip Hürriyet'in binası AKP'lilerce basıldığında kameralar karşısına sesi titreyerek çıkan Sedat Ergin.

Yalçın Küçük'ün "bizi hapse atanlar" diye saydığı dört isimden üçünün Doğan Medya ile bağlantılı olması (Birand, Ergin, Ilıcak ve dördüncü olarak Tayyar) tesadüf değildir. Devletin yeniden yapılandırılmasının sermayenin uzun süredir arzusu olduğu, Doğan'ın da bu süreçte yer almak istediği açıktı. Bu süreçte, Taraf ve Zaman'ın izlediği rolden farklı ama aynı yöne işaret eden bir misyon üstlendi.

Bu dönemde yandaşlara "alternatif" olarak sunulan Nagehan Alçı'lı, Nazlı Ilıcak'lı CNNTürk ekranlarıydı.

Şimdilik burada bir virgül koyalım. Yarın buradan, CNNTürk'ten devam edeceğiz. Üstelik bu kanalın Fethullah Gülen'den hediye saat almış isimleriyle işe başlayacağız...