Ataması yapılmayan öğretmenle dalga geçiyorlar

Bugün basına yansıyan bir haberde Felsefe ve Psikoloji'nin de aralarında olduğu branşlarda 2023'e kadar öğretmen ataması yapılmayacağı ileri sürüldü. 100 bin öğretmen açığının bulunduğu Türkiye'de AKP'den öğretmenlere başka mesleklere yönelin çağrısı gelirken, Eğitim-İş Genel Başkanı Mehmet Balık, "felsefe derslerine din öğretmeni giriyor" diyerek yaşananları…

Haber Merkezi

Türkiye'de resmi rakamlara göre 100 bin öğretmen açığı bulunurken, Maliye Bakanlığı'nın koyduğu kota gerekçe gösterilerek öğretmenlerin ataması yapılamıyor.

AKP'nin 14 yıldır sürdürdüğü eğitim politikası sonucunda 1 milyon öğretmenin atama beklediği belirtilirken, geçtiğimiz günlerde Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü Semih Aktekin, skandal açıklamalar yapmış, öğretmenlere turizm rehberi, yerel gazeteci ve sigortacı olun önerisinde bulunmuştu.

"Her üniversite bitiren iş beklentisiyle hayata atılıyor. Rakamlar ortada. Öğretmen olarak atanmayı ümit eden 1 milyona yakın aday var. Eğitim fakültesinde okuyan 228 bin, fen-edebiyat ve ilahiyat fakültelerindekilerle birlikte 100 bin civarında, formasyon alanlarla yaklaşık 1 milyon aday atamayı devletten bekliyor. Oysa ihtiyacımız 100 bine yakın" diyen Aytekin, "Onların öğretmen olamazlarsa başka sektörlerde istihdamı için seçmeli derslerle transfer edilebilir beceriler edinmelerini düşünmeliyiz. Tarih okuyan artık müzeciliğe, turizm rehberliğine; Türk dili edebiyatı okuyan yerel gazetecilik ya da yayıncılığa; matematik okuyan bankacılık veya sigortacılığa yönelsin, özel sektöre gitsin. Her şeyi devletten beklemeyelim. Özel sektör de atama bekleyen 1 milyonluk öğretmen havuzundan faydalanmalı" ifadelerini kullanmıştı.

FELSEFE DERSİNE DİN ÖĞRETMENİ GİRİYOR AMA...

Yıllarca verilen emek sonrası öğretmen olan yurttaşlara yapılan bu çağrıya tepki henüz dinmemişken, bu kez devreye 2023'e kadar bazı branşlarda atama yapılmayacağı haberi girdi.

Felsefe, Psikoloji, Giyim Üretim Teknoloji, Makine Model, Gemi Yapımı, Metalurji Teknolojisi, Metal Teknolojisi, Konaklama ve Seyahat Hizmetleri, Fransızca ve Çince'nin de aralarında bulunduğu 20 branşta 2023'e kadar atama yapılmayacağı ileri sürülürken, buralarda öğretmen fazlalığı olduğu ileri sürüldü.

Konuyla ilgili soL'a değerlendirmede bulunan Eğitim-İş Genel Başkanı Mehmet Balık, yaşanan sıkıntıların tamamının AKP'nin 14 yılda attığı plansız adımların ürünü olduğunu söyledi.

Yüzbinlerce öğretmenin atama beklediği ancak AKP'nin bu yönde bir adım atmadığını belirten Balık, atamanın yapılmayacağı söylenen branşlardaki derslerin planlı olarak azaltıldığını söyledi. 20 branş içinde teknik liselerdeki derslerin ağırlığına dikkat çeken Balık, eğitimin içinin boşaltıldığını dile getirdi.

Bunun üzerine yapılan bu açıklamaların büyük bir tutarsızlık olduğunu belirten Balık, "Artık ataması yapılmayan öğretmen sayısı bile net olarak bilinemez hale geldi. Resmi yetkililer 1 milyon civarında öğretmen fazlalığı olduğunu ileri sürdü. Burada devletin ne kadar büyük bir plansızlığa imza attığını ve öğretmenlerin nasıl bir geleceksizliğe sürüklendiği görülüyor" ifadelerini kullandı.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın resmi olarak yaklaşık 100 bin öğretmen açığı olduğunu duyurduğunu hatırlatan Balık, "Maliye Bakanlığı kotası nedeniyle bu atamalar yapılamıyor. Bu yüzden dersler ya boş geçiyor ya da daha tuhaf olaylar yaşanıyor. Örneğin felsefe dersine din öğretmeni giriyor, teknoloji tasarım dersine resim öğretmeni giriyor ve daha birçok benzer örnek var" dedi.

ÖĞRETMEN İNTİHARLARINA GÖSTERİŞ DENİLMİŞTİ...

Ataması yapılmayan öğretmenlerin taleplerini her fırsatta geri çeviren AKP, bu konudaki en net tavırlarından birini önceki Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı döneminde göstermişti.

Ataması yapılmayan yaklaşık 50 öğretmenin intihar etmesini "gösteriş" olarak değerlendiren Avcı, “Teknik tabiri nedir bilmiyorum ama bunu bile söyleyip söylememekte tereddüt ediyorum, ‘gösterişçi intihar eylemi’ diye bir sendromdan bahsediliyor. Aslında niyeti olmadığı halde etrafında ilgi uyandırmak veya ilgi çekmek veya isteklerinin yerine gelmesini sağlamak amaçlı" demişti.

SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİK VE AKP KADROLAŞMASI

AKP bir yandan öğretmen atamalarını durdururken, diğer yandan da "sözleşmeli öğretmenlik" adı altında öğretmenlerin iş güvencesini de ortadan kaldırıyor.

Eğitim Sen tarafından 2016-2017 Eğitim Öğretim döneminin ilk yarısı sonrası yapılan değerlendirmede konuya dikkat çekilmiş ve AKP'nin öğretmenlere saldırısına vurgu yapılmıştı.

Raporda, "Yıllardır genelde kamu istihdamında, özelde ise eğitimde güvencesiz, esnek ve performansa dayalı istihdam politikalarını hayata geçirmek isteyen hükümet, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında eğitimde 'sözleşmeli istihdam' uygulamasını başlatmıştır. MEB, 2016 Eylül ayı sözleşmeli öğretmenlik mülakatında sorulan ve öğretmenlikle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan siyasi içerikli sorularla yapılacak atamaların ne kadar adil olduğu tartışmalıdır" denilmişti.

Raporun ilgili bölümü şu şekilde:

Mülakattan çıkanların aktardığı bilgilere göre adaylara eleme amaçlı olduğu açık olan aşağıdaki sorular da sorulmuştur.

“Fırat Kalkanı operasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?”

 “Hangi gazete ve köşe yazarlarını takip ediyorsunuz?”

“15 Temmuz süreci senin için ne anlam ifade ediyor?” 

“Reis denince aklına kim geliyor?”

“Oruç tutuyor musun?”

"Yılbaşı kutluyor musun?”

“Hangi dershaneye gittin?”

“Öğretmen olacağına inanıyor musun?”

“Bir vatan haini ile arkadaşlık yapar mısın?”

Türkiye’de sözlü sınava dayalı tüm uygulamaların “siyasal kadrolaşma”nın önünü açarak sayısız haksızlığa neden olduğu, aldıkları puanlara bakılmaksızın iktidarın dünya görüşüne uygun olanlar sürekli başarılı olurken, iktidarın dünya görüşüne yakın olmayanların taraflı ve kasıtlı değerlendirmeler üzerinden elendiği ya da “saf dışı” bırakıldığı çok iyi bilinmektedir. Benzer bir tespiti geçmişte yüksek yargı da yapmış, kamuda sadece sözlü sınav ile yapılan atamaların büyük bölümünü iptal etmiştir. Bütün bu gerçeklere ve itirazlara rağmen, sözlü sınavlar sonrasında 18 bin “sözleşmeli öğretmen” ataması yapılmıştır. Öğretmenlik mesleğiyle ilgisi bulunmayan, tamamıyla kişilerin siyasi düşüncelerini değerlendirme amacı taşıyan bu sorularla ölçülmek istenen tek şey hükümete “sadakat” ve “itaat” olduğu açıktır. Üstelik söz konusu sorulara yakından bakıldığında, çocuklara demokrasi, barış, eşitlik, özgürlük, adalet fikirlerinin değil aksine savaş, ayrımcılık, dikta ve itaat kültürünün yerleştirilmek istendiği görülmektedir.