Aramızdan ayrılışının 21'nci yılında aydınlatmaya devam ediyor...

Bundan tam 21 yıl önce, 6 Temmuz 1995'te Çeşme Alaçatı'da aramızdan ayrılmıştı Aziz Nesin... Aydınlanma savaşımcısı Aziz Nesin'in özellikle son yıllarında yazdığı, dile getirdiği öngörüler, sonraki yıllarda tüm yakıcılığı ve vahşetiyle birer birer gerçekleşti... Aziz Nesin bugüne ışık tutmaya devam ediyor...

Ahmet Çınar

Bundan tam 21 yıl önce, 6 Temmuz 1995'te Çeşme Alaçatı'da aramızdan ayrılmıştı Aziz Nesin... Aydınlanma savaşımcısı Aziz Nesin'in özellikle son yıllarında yazdığı, dile getirdiği öngörüler, sonraki yıllarda tüm yakıcılığı ve vahşetiyle birer birer gerçekleşti... Aziz Nesin bugüne ışık tutmaya devam ediyor... 

Bugün Aziz Nesin'in aramızdan ayrılışının 21'nci yıl dönümü... Aziz Nesin hep önemli, hep değerliydi ancak bugün, 2016'daki AKP karanlığında daha önemli, daha değerli... Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi'nin çıkış bildirgesinde yer alan "Türkiye'nin bir İslam Devleti olarak ilan edilmesine ramak kalmıştır" tespitini yıllar önce ortaya koyan ve bu özelliğiyle "aydın öngörüsünü" kanıtlayan bir değer Aziz Nesin. 

Bugün AKP karanlığına karşı, imam hatip dayatmasına karşı, zorunlu din dersi zorbalığına karşı ülkemizin dört bir yanında çeşitli düzeylerde mücadeleler sürüyor. Aziz Nesin bu mücadelelerin işaret fişeğini, yıllar öncesinde vermişti. 

Örneğin zorunlu din dersleri konusunda Aziz Nesin, eğer din dersi zorunlu olacaksa, bu dersin bilimsel eğitimden geçmiş, laikliği benimsemiş, materyalist felsefeyi özümsemiş öğretmenler tarafından anlatılması ve derslerde sadece dinlerin kökeni, doğuşu, kaynakları, sınıfsal işlevleri gibi konuların işlenmesi gerektiğini savunuyordu.

Aziz Nesin, yakılarak öldürülmek istendiği 2 Temmuz 1993’ten sadece bir ay önce, 1 Haziran 1993’te kaleme aldığı bir yazıda o müthiş öngörüsüyle şunları söylüyordu:

İmam-hatip liseleri kurulduğu ve sayılarının artırılmaya başlandığı tarihten bu yana, hükümet aracılığı ile devlet, imam-hatip çıkışlıların ve o inançta olanların ellerine geçmeye başlamıştır. Memur olarak güvenlik güçleri içindedirler. Eğitim ve Kültür Bakanlığı kadrosundadırlar ve bütün bakanlıklarda etkili ve sözü geçer yerdedirler. Aralarında kendilerini hâlâ laik ve demokrat sananlar vardır ve bunların sayıları da günden güne azalmaktadır. Şeytan Ayetleri'ni çevirenleri, yayıp dağıtanları öldürürüz diyenleri koruyanlar, bugün artık devletin içine sızmış değil, devletin içine çöreklenmişlerdir. Aynı düşüncede olan savcılar, yargıçlar, kaymakamlar, valiler, yöneticiler günden güne artıyor. Şeytan Ayetleri olayını tek başına bir gericilik olayı olarak almak kesinlikle doğru değildir. Şeytan Ayetleri olayı, bir bütünsel gericilik ve bağnazlık olayının bir küçük parçasıdır. Asıl sorun devletin içinden dışından, bağnazlarca sarılmış ve kuşatılmış olmasıdır. Devletin içindeki demokrat ve laik güçlerin her gün daha çok azalması yüzünden devlet, devlete karşı duruma gelmiştir. Tehlikeyi görüyor ve gösteriyoruz. Çoktan beri tehlike çanları, SOS işaretleri verilmektedir. Olay Uğur Mumcu'nun, Turan Dursun'un, Bahriye Üçok'un ve daha birçok demokrat aydının öldürülmesi, Şeytan Ayetleri'nin yayımlanması gibi bireysel bir facia değil, toplumsal bir felakete doğru hızla gidiştir.

Aziz Nesin’in bu yazısı bir kehanet değil, dünün ve bugünün verilerine bakarak yarını öngörebilmektir.

Aziz Nesin, şunları söylüyordu: 

O emperyalist güçler teknoloji ve bilime egemen oldular. Bilimde ve teknolojide yoğun biçimde buluşlar var. Bunları bizim gibi geri kalmış ülkeler mi buluyor? Neden çocuklarımızı Amerika’ya, Avrupa’ya gönderiyoruz? Oradan öğrenebilecekler diye gönderiyoruz. Bizim gibi ülkelerde hiçbir şey yok çünkü. Canımızı kurtaracak ilaçlar, ameliyatlar hepsi onların. Evren gibi bir herif, prostat ameliyatı olmak için Amerika’ya gidiyor. Niye burada Müslüman bir hocaya, imama yaptırmıyor? İmam hatip okullarından çıkanlar hekim oluyorlar. Bir tane ilaç bulsunlar. Bir ufacık ilaç bulsunlar. Bulamazlar. Bizim çocuklarımız Amerika’da, Fransa’da, İngiltere’de eğitilince böyle buluşlar yapabiliyorlar. Bu bağnaz ülkede, insanların çoğunun yobaz ve bağnaz olduğu ülkede hiçbir buluş bulunmaz. Onların yapabilecekleri şudur: Hangi buluş bulunsa, ‘Aaa bu Kuran’da vardı’ derler. Hep bunu söylemişlerdir. Peki bu Müslümanlar bu kadar aptal mı, Kuran’da yazıldığı halde, yüzyıllardır Kuran’ı okudukları halde, hiçbir şey bulup çıkaramıyorlar? Hep bunu dinsizler, gâvurlar, Hıristiyanlar çıkarıyor? Bu kadar beyni işlemeyen insanlar ne yapabilirler?

Aziz Nesin her türlü tehdide, baskıya, yıldırıya karşı bu görüşlerini tek bir geri adım atmadan, tek bir eleştirisini geri çekmeden savunagelmişti.

“Halkımızın değerleri” adı altında gericiliğe, ilkelliğe, bayağılığa, yobazlığa fit olmamıştı.

Aydın olmanın ne demek olduğunu yaşamıyla göstermişti.

Aziz Nesin'e göre çocuklara bu düzende iki şey öğretilmektedir: Korku ve cehalet.

Aziz Nesin’in “Korkudan Korkmak” adlı kitabı önemli. “Korkudan Korkmak” başlıklı yazı, aslında Aziz Nesin’in yazdığı bir önsöz. Dieter Duhm’un “Kapitalizmde Korku” adlı kitabına yazdığı önsöz.

Aziz Nesin bu yazısında, sınıflı toplumlarda, kapitalist düzenin imal ettiği korkudan bahseder.

“Korkudan korkan insan” modelini şöyle anlatır Aziz Nesin: 

Kendini özgür sanan köledir. Karşıtıyla uyum sağlamayı, uzlaşmayı insancıllık (hümanizm) sanan bir enayi insan modeli ortaya çıkar. Yüreksizliğini yüreklilik sanır. Kişiliksizliğini (tek boyutluluğunu) kişilik sanır.

İmam hatipler, Kuran kursları, tarikat okulları kapatılmadan, “korkudan korkan insancıklar” yetişmeye devam edecektir.   

Aziz Nesin’in de yaşadığı bu toprakları her daim taze tutan, yeşerten, yaşatan damar, her zamankinden daha gür, daha hızlı, daha coşkulu akmaya mecbur.

Aziz Nesin olmak yetmez. Aziz Nesin’i, o kararlı ve ısrarlı aydın duruşunu da kapsayarak ileriye doğru hızla aşmak zorundayız: Bu zorunluluk, en büyük özgürlüğümüz olacaktır.  

Gericiler bunu fark ettikleri için yakmak istediler Aziz Nesin’i.

Aramızdan ayrılışının 21'nci yılında Aziz Nesin daha canlı, daha güncel, daha önemli, daha değerli... Ve hepsinden önemlisi Aziz Nesin'in anısı, yazdıkları, söyledikleri gericiliğe karşı aydınlanma mücadelesine ışık tutuyor, yön gösteriyor...