Antalya’da Coxackie virüs salgını mı var?

Antalya’da artan ishal vakaları kentte Coxackie virüs salgınının olduğu iddiasını gündeme getirdi.

İlker Belek

Son günlerde Antalya’daki turistlerde artan ishal vakaları üzerine Rus medyası otellerde Coxackie virüs salgınının olduğunu gündeme getirdi.

Dr. Ergün Demir ve Dr. Güray Kılıç Birgün’de Rusya İnsan Sağlığı ve Tüketiciyi Koruma Kurumu’nun 16 Ağustos tarihine kadar kendilerine acil durum hattı üzerinden 900’den fazla ishal başvurusu olduğunu açıkladığını yazdılar.

'OLAY MÜNFERİT'

Antalya valisi ise yaptığı açıklamada olayın münferit olduğunu ve turistlerin hastalığı kendi ülkelerinden getirdiklerini açıklayarak Coxachie’ye bağlı ishal vakalarının varlığını dolaylı biçimde de olsa teyit etmiş oldu.

Coxackie virüsü RNA tipi bir virüs olup enterovirüsler ailesi içinde yer alıyor. Çocuk felci virüsüyle de akrabalığı bulunuyor. Bilindiği gibi Türkiye’de çocuk felci hastalığı yaygın aşı kampanyası ile ortadan kaldırmış durumda.

Coxackie virüsü soğuk algınlığı ve konjonktivitten aseptik menenjite kadar uzanan bir dizi hastalığa neden olabiliyor. El, ayak ve ağız hastalığı denilen hastalığın da etkeni. El, ayak, ağız hastalığında vücudun anılan bölgelerinde döküntüler ve veziküllerle seyrediyor ve hijyen konusunda aha dikkatsiz olan çocuklarda daha sık görülüyor. Virüsün değişik tiplerinin bir arada bulunması değişik hastalık tablolarının birlikte seyrettiği daha karmaşık bir görüntü verebiliyor.

YAZ VE SONBAHARDA ORTAYA ÇIKIYOR

Coxackie hastalıkları genellikle yaz ve sonbahar mevsimlerinde ortaya çıkıyor. Virüs vücuda çoğunlukla kontamine yiyecekler üzerinden fekal-oral yolla bulaşıyor. Sularda ve lağım sularında çok uzun süre yaşayabiliyor.

Bütün bu bilgiler birleştirildiğinde eğer Rus makamlarının ve basınının verdiği bilgiler doğruysa turistlerin kaldığı ortamlarda (tükettikleri yiyeceklerin hazırlandığı ortamlar, deniz suyu, vb de içinde olmak üzere) hijyen sorununun bulunduğu rahatlıkla söylenebilir.

İLK ADIM SORUNUN SAPTANMASI

Bu gibi salgın sorunlarıyla mücadeledeki ilk adımın sorunun saptanması ve kamuoyuyla paylaşılması olduğunu da dikkate almak gerekir.

Ancak özellikle bağırsak enfeksiyonları söz konusu olduğunda bizdeki resmi makamların tam tersini yaptıklarını da gayet iyi biliyoruz.