Ankara'da, 'Yeni Bir Aydınlanma İçin' buluşması

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi destekçilerinin imzalarıyla yayınlanan 'Yeni Bir Aydınlanma İçin' kitabının yazarları, Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde okurlarıyla buluştu.

Haber Merkezi

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi (AH) destekçilerinin imzalarıyla yayınlanan ve Aydınlanma'nın sembol isimlerinden Aziz Nesin'e ithaf edilen "Yeni Bir Aydınlanma İçin" kitabının yazarları, Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde okurlarıyla buluştu.

Buluşma, NHKM'nin geleneksel kitap şenliğinin altıncısının açılışıyla gerçekleşti. 

Prof. Dr. Korkut Boratav'ın onur konuğu olarak katıldığı etkinlikte, "Yeni Bir Aydınlanma İçin" kitabının yazarları Ali Rıza Aydın, Barış Terkoğlu, Oğuz Oyan, Serpil Güvenç yer aldı.

BORATAV: LAİKLİK VE AYDINLANMA'YI ÖDÜNSÜZ SAVUNANLAR SOSYALİSTLERDİR

Etkinliğinin ilk konuşmacısı, kitapta “Aydınlanma, Laiklik ve Bilim” bölümünün yazarı Prof. Dr. Korkut Boratav oldu. Boratav; "İsterseniz kızın ama Aydınlanma'yı yeniden keşfetmeyeceğiz, yeniden kazanacağız" diyerek sözlerine başladı. "Yaptığımızı, kayıplarımızı yeniden kazanmak için bir katkı olarak yorumluyorum" diyen Boratav, ortaçağ düzeninin yasalarına karşı koymanın ve dinin tahakkümüne karşı isyanın Aydınlanma'nın ayakları olduğunu bu iki ayağın Marx'I katkısıyla, sosyalizm fikriyle buluşarak anlam kazandığını vurguladı.

"Bu üç ayaklı ögeleriyle Aydınlanma'yı benimsiyoruz. Aydınlanma tam da sosyalistlerin alanıdır, bizim alanımızdır. Laiklik, bilimsel devrim olmadan Aydınlanma yarım kalır" diyen Boratav; "İnsanın kökeninin nereden geldiğini araştırmak ancak bilim yoluyla kavranır böylece dinin ve eski devletin bütün hurafelerine karşı çıkmayı başarırız. Başından beri Aydınlanma'yı sahipleniyorum, sahipleniyoruz" dedi. Laiklik ve Aydınlanma'yı ödünsüz savunanların sosyalistler olduğunun altını çizen Boratav, onur konukluğunu bahşettikleri için NHKM'ye teşekkürlerini sunarak konuşmasını sonlandırdı.

BARIŞ TERKOĞLU: DEVRİMİMİZE İHANET EDENLERİ ANLATTIK

Ardından kürsüye, kitapta “Bir Tarihsel Zemin Tarifi: Eşitsiz Bir Düzenden Laiklikle Kurtulmak”  bölümünün yazarı, gazeteci Barış Terkoğlu çıktı. Terkoğlu; "Aydınlanmanın Barselonası, ya da askeri tabirle Kızıl Ordusu ile bir kitap yazabilmek, ne mutlu bana" diyerek sözlerine başladı.

"Bu kitapta bilim propagandası yapmaya çalıştık, aydınlanma fikrini toplumsallaştırmayı denedik" diyen Terkoğlu, Türkiye'de muhalefetin laikliği savunmak adına oldukça korkak davrandığını vurgulayarak, kimisinin oy kaybetme korkusu kimisinin ise yeterince siyasi bulmayarak hareket ettiğini ve laikliğin yıkımına katkı sunduklarını söyledi. "Bakınız müftülüğe nikah yetkisi hakkında tek kelime etmediler. Laiklik ihanete uğradı. Biz bu kitapta bunun için mücadele etmeyenlere de işaret ettik" diyen Terkoğlu, laikliği savunmadan yurttaşlığın, anayasanın, cumhuriyetin savunulamayacağını belirtti.

"Laikliği sermaye derneklerinin belirli günlerde hatırladıklarından başka bir şey yaptık. Eşitsiz bir düzende laikliğin savunulamayacağını söyledik. Fransız Devrimi ve Cumhuriyet örneklerinden hareket ederek, devrimlerin iktidarı gökyüzünden yeryüzüne indirdiğini, toplumlar arasındaki imtiyazları ortadan kaldıran, insanlar arası eştitsizlikleri hedef alan devrimler dini de hedef almış olduğunu söyledik" diyen Terkoğlu, dinle ilgili kurumların imtiyaz kurumları olduğunu ve her çağda Aydınlanmacıların hedefinde olduğunu söyledi. 

"Bizim Cumhuriyet devrimimizin de laikliği getirmesi, tekkeleri kapatması, tarikatleri küçültmesi, medeni kanunu getirmesi, kadını yükseltmesi, ders kitaplarında arkeolojinin, antropolojinin yükselmesi yani insanın yükselmesi imtiyazlı kurumların yıkımıdır" diyen Terkoğlu burjuvazinin ise laikliği ve devrimleri ayaklarına pranga olarak gördüklerini, bu yüzden 12 Eylül'de işçiler tutuklanırken sermaye sahiplerinin günlüklerine "çok güzel bir sabaha" uyandık yazdığını, "İslam en ucuza mal edilebilecek disiplin rejimidir" bakışının yasalaştırıldığını söyledi. Terkoğlu; "Biz bu kitapta, bizim devrimimize ihanet edenler bunlardır da demek istedik. Devrimimizi artık, eşitsiz bir düzene dayanarak savunmak mümkün değildir, bunu söylemek istedik" ifadelerini kullandı.

SERPİL GÜVENÇ: GEÇMİŞLE UĞRAŞARAK DEĞİL, GELECEK İÇİN YAZDIM

Kitapta, “Ekim Devriminin Aydınlığında Kadınların Kurtuluşu" bölümünün yazarlığını üstlenen Serpil Güvenç, 100. yılını kutlamaya hazırlanan Ekim Devrimi'nin kadınlar için yaptıklarının, tarih boyunca hiçbir dönemde yapılamadığını vurguladı. "Server Tanilli hocanın bir ifadesi var: 'Avrupa ve ABD'deki feminist hareketler kadın sorunuyla uğraşadursun, Sovyet devrimi müthiş çözümler getirmiştir' " diyen Güvenç, devrimle birlikte hem iş yasalarının hem toplumsal yaşamın kurallarınının düzenlendiğini, kadınların hayatının çok yönlü bir değişim yaşadığını belirtti. II. DÜnya Savaşı'nda devrimi savunmak için eşit koşullarla emek veren Sovyet kadınının, yasalarca da korunduğunu söyleyen Güvenç, soyut bir eşitlik söyleminin değil, gerçeğin kendisinin bu olduğunu vurguladı.

"Kadınlar Sovyetler'de bakandır, vekildir, askerdir, uzaya gitmişlerdir, kolektif çiftliklerin başındaki sorumlulardır. Bu devrim kadınlar için muazzam şeyler başarmıştır" diyen Güvenç, devrimin güzelliklerinin sessizlikle boğulmaya çalışıldığını, bu yüzden kitaptaki bölümünü yazarken bu sorumlulukla hareket ettiğini söyledi. Güvenç; "Sosyalizmin geleceğimiz olduğunu düşünerek yazdım geçmişe özlem duyarak değil, geçmişle uğraşarak değil, barbarlık değil de sosyalizm olacaksa geleceği kurmak için sosyalizme işaret ederek yazdım" ifadelerini kullandı.

OĞUZ OYAN: YERYÜZÜNE İNEN İKTİDARIN BURJUVAZİNİN ELİNDE TEKLEŞMESİNE MÜDAHALE ETMEK, BİZİM GÖREVİMİZ

Kitapta “Türkiye’de İslamizasyonun Kökenleri ve Araçları Üzerine" bölümünün yazarı olan Prof.Dr. Oğuz Oyan, "Osmanlı'nın çözülüş döneminin ilerici kadrolar, Cumhuriyet'in kuruluşunun da kadroları oldu. Bu kadroların savunduğu reformlar 'gavurla eşitlenme' olarak nitelendi" diyerek, Aydınlanma fikrinin Türkiye'deki kökenlerine işaret etti.

Oyan; "1908 sonrasında ise Osmanlı'da tepede bir din kurumu olmadığı için, çok sayıda mezhep ve tarikat yeşermiştir fakat bunların siyasi güç elde etme iddiası olursa, siyaseten çözülmüşlerdir. Dolayısıyla Türkiye'nin tarihinde, 1980 sonrası İslam'ın bir siyasi güç olma iddiası yenidir, siyasal İslam yeni bir saldırı olmuştur" dedi.

"Türkiye'de 1920'yle birlikte kuvvetlenen bir Aydınlanma birikimi vardır, bugünkü karşı çıkışların temelinde de bu birikim yatmaktadır" diyen Oyan,  AKP'nin tarih torbasından cımbızlayarak yaptığı spekülatif uydurmaların ise, Osmanlı'dan bile geri önermeler olduğunun altını çizdi. AKP'nin bu hamlelerinin, yeni toplum projesi varmış gibi ortalıkta gezinmek ve kendi sağını kapsayarak etkisizleştirmeye dönük çabalar olduğunu belirten Oyan; "Bu adımlar yurttaşların tahammül sınırlarına çarpıyor" dedi.

Burjuvazinin 12 Eylül 1980'e destek verdiğini, emek sömürüsünü kolaylaştırdığı için dinin toplumsallaşmasına onay verdiğini söyleyen Oyan; "Ancak bugün kuşkucu yaklaşımlar geliştirmekte çünkü kendi birikim rejimlerinin temeline dönük bir tehdit olarak algılamaktadırlar" diyerek, Türkiye burjuvazisinin AKP'yle kurduğu gerilimli ilişkiye işaret etti. Aydınlanma filozoflarının iktidarı gökyüzünden yeryüzüne indirdiğini fakat   iktidarın burjuvazinin elinde tekleşmesine müdahale etmediğini söyleyen Oyan; "Bunu yapmak bizim görevimiz" diyerek sözlerini sonlandırdı.

ALİ RIZA AYDIN: İLK İHANETİ HUKUK YAPTI

Son olarak sözü alan ve kitapta “Aynı Yolun Yolcuları: Aydınlanma ve Hukuk” bölümünün yazarı olan Ali Rıza Aydın, konuşmasına "NHKM'ye kitapla Aydınlanma'yı buluşturduğu ve Korkut hocamıza onur konukluğunu layık gördüğü için teşekkür ederim. Oğuz hoca ve Korkut hoca benim, kaydolmadan mezun olduğum ikinci ve üçüncü üniversitelerimdir" diyerek başladı.

"Hukuk asık suratlıdır, sevimsizdir hele hele yargı pek sevimsizdir. Bana düşen bölüm, Aydınlanma ve hukuk idi, hukuk Aydınlanma'nın çocuğudur. Ancak Aydınlanma doğduğunda, bir ihanetin ortasına doğduğunu bilmediği için, ilk ihanetin kaynağı da hukuk olmuştur" diyen Aydın, Aydınlanma'nın egemenliklerini sürdürmek için dini araç kılanları hedef tahtasına oturttuğunu, soya ve dine olan referansı kırdığını, insan aklını,  insanın toplum olarak aklını devreye soktuğunu ve hukukun doğduğunu söyledi.

"Hukuk, toplu aklın belgelere yansımasıyla doğdu. Ama ilk ihaneti hukuk yaptı" diyen Aydın, Aydınlanma'nın içinden doğan burjuvazinin, hukuku kendi çıkarı için bir sömürü aracı olarak, ezici silindiri olarak kullanmaya başladığını belirterek: "Gariptir Aydınlanma hem kendinden önceki dönemin eşitsizliğinin üzerine doğdu hem de başka bir eşitsizliğe teslim oldu, 100. yılını kutlayan Ekim Devrimi'ne kadar" dedi.

Aydınlanma'nın kendisini, sosyalist düzende bulduğunu söyleyen Aydın, "Doğduğu yerin doğru olduğunu ama ihanet tohumları içinde olduğunu orada anladı. Hakların hukukun konusu olmasının kaynağı da, en çok SSCB'nin katkılarıyla oldu" dedi.

"Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı gibi soyut kavramlara hukuku hapseden liberal aklın ötesinde, Aydınlanma, yeniden sahiplenildiğinde ve ileri çekildiğinde, hukuku ayaklar altına alanlarla hesaplaşacaktır" diyen Aydın; "Gelecek güzel günlerde, yeni bir Aydınlanma'da buluşmak dileğiyle, son teşekkürümü müfredatın tamanına dava açan ki tüm dünyada bir ilktir, bu sürece katkı koyan tüm insanlara sunuyorum" ifadeleriyle sözlerine son verdi.

Etkinlik, konuşmaların ardından yazarların kitaplarını imzalamasıyla son buldu.

202733