Ankara Gar Katliamı davası: Katliam nasıl ‘geliyorum’ dedi?

Ankara Gar Katliamı’nın bugün ilk duruşması yapılacak. Tepeden tırnağa bilinen ancak seyirci kalınan bu katliamın davasında, defalarca korunduğu anlaşılan sanıklar yargılanacak. İşte katliamın öncesi ve sonrası...

Selin Asker

Ankara Gar Katliamı davasının ilk duruşması bugün. Geçen yıl 10 Ekim’de 107 kişinin hayatını kaybettiği katliamın görülecek davasında sanıkların bugün hâkim karşısına çıkması bekleniyor. Ancak...

Katliamın faillerinin korunması, devlet kademelerinin saldırı planlarından haberdar olmasına rağmen seyirci kalması, hazırlanan iddianamede sanıkların eksik olması ve suçlamaların hafifletilmesi gibi bir silsile çıkıyor karşımıza. Evet, “ihmaller zinciri” denilen ancak bize kalırsa, göz göre göre gelen bir katliam bu...

ADIYAMAN KİLİDİ

Ankara Katliamı’na gelen süreci anlamak için Suruç Katliamı’na hatta HDP’nin Diyarbakır mitingine yapılan bombalı saldırıya bakmak gerekiyor. 5 Haziran 2015 Diyarbakır saldırısı, 20 Temmuz 2015 Suruç Katliamı ve 10 Ekim 2015 Ankara Katliamı. IŞİD’in ardı ardına gerçekleştirdiği bu saldırılar her birinin habercisi niteliğinde. 

Diyarbakır saldırısı faili Orhan Gönder, Suruç Katliamı bombacısı Şeyh Abdurrahman Alagöz ve Ankara Katliamı’nın bombacısı Yunus Emre Alagöz. Bu üç isim de IŞİD’e Adıyaman’da örgütlendi. Suruç ve Ankara Katliamı bombacılarının kardeş olduğunu da hatırlatalım. Evet, Suruç Katliamı’nı yapanın kardeşi Ankara’da kendini patlatana dek “yakalanamadı”. 

BOMBACILAR İZLENDİ

Evvela, Adıyaman’da “Dokumacılar” adı verilen ve onca zaman İslam Çay Ocağı adı verilen bir mekanda örgütlendiği ne hikmetse “bilinmeyen” bu ekibin devlet takibinde olduğunu söylememiz gerekiyor. Ama ne takip! 

Ankara Katliamı bombacı Yunus Emre Alagöz’den başlayalım. Alagöz hakkında, kardeşi Suruç Katliamı’nı yaptıktan üç gün sonra, 23 Temmuz’da ailelerin şikayeti üzerine başlatılan soruşturma kapsamında Adıyaman Başsavcılığı tarafından yakalama kararı çıkarılıyor. Kardeşi Yusuf Alagöz de TEM’de ifade veriyor ve kardeşinden haberdar olmadığını söylüyor. Ancak iki kardeşin telefon görüşmeleri ortaya çıkıyor. 

Suruç Katliamı’ndan iki ay önce Yunus Emre Alagöz kardeşine, “Belki seninle son görüşmem. Hem Abdurrahman’ın hem benim” diyor. Peki, bu konuşmalar nasıl ortaya çıkıyor? Devlet telefon dinlemesi yaptığı için biliniyor. Yani, Yunus Emre Alagöz’ün ve kardeşinin ismi biliniyor. Hatta 4 Ağustos 2015’te de Alagöz’ün ismi İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından TEM Daire Başkanlığı’na bildiriliyor. 

Bir diğer fail ise Ömer Deniz Dündar. Katliamı Alagöz’le birlikte gerçekleştirdiği belirtilen Dündar hakkında da Suruç Katliamı’ndan altı gün sonra yakalama kararı çıkarılıyor. Hatta öncesinde Dündar’ın yine ailesinin şikayeti üzerine emniyete gidip ifade verdiği ve daha sonra serbest bırakıldığı ortaya çıkıyor.

'YAKALANMADAN'...

Peki, devletin her kademesince bilinen ve takip altına alınan bu isimler nasıl yakalanmadan Ankara’ya gelebildi? İsimleri aranan listesine çıkarılan bu şahıslar onca yolu nasıl görünmeden geçebildi? Hatta katliamın gerçekleşeceği alana gelmek için taksiye biniliyor, iniliyor ve MOBESE’ler bunları kayıt altına alıyor. Ancak ellerini kollarını sallayarak gelip Ankara’nın göbeğinde kendilerini patlatıyorlar. Hadi diyelim, bu isimler bir şekilde gizlenebilerek katliamı gerçekleştirdi. Ya diğer isimler? 

DAVA SANIKLARI FACİASI

Gar Katliamı’nın öncesi de sonrası da IŞİD’lilerin nasıl kollandıklarını anlamak için dava sanıklarına bakalım. 

Ahmet Güneş, Mustafa Delibaşlar, Mehmet Kadir Cebael, İlhami Balı, Suphi Alpfidan, Erman Ekici... Katliama ilişkin açılan davada yer alan 36 sanıktan 6’sı bu isim. Söz konusu isimler yine devletçe bilinen, birçok soruşturmada adları geçen, ancak her defasında serbest bırakılanlar....

KATİLİ TAHLİYE ETTİLER

Ahmet Güneş, Mustafa Delibaşlar, Talha Güneş, Gar Katliamı davasının üç sanığı. 2014 yılında Gaziantep'te gözaltına alınıyor Ahmet Güneş. Yol kontrolünde aracı durdurulan Güneş’in üzerinden örgütsel dokümanlar ve “gizli” ibareli belgeler çıkıyor. Hatta, Lazkiye’de bir Suriyelinin infazında yer aldığı görüntüler tespit ediliyor. 27 Mart 2014’te tutuklanan Güneş, ilk duruşmasında infaza “kendi can güvenliği için, ajan olarak görülmemek için” katıldığını söylüyor, 7 ay sonra da “adli kontrol” şartıyla tahliye ediliyor. 

Söz konusu görüntülerle ilgili “kasten öldürme” gerekçesiyle müebbet hapis cezası istemli dava da açılıyor bu isme ancak tahliye edildiği için haliyle çoktan kayıplara karışıyor, duruşmaların hiçbirine katılmıyor. 

‘İYİ HAL’ İNDİRİMİ

Mustafa Delibaşlar da Güneş’le araçta yakalandığı için aynı davada yargılanıyor. Mahkeme, Delibaşlar hakkında beraat kararı verip yurtdışı yasağını kaldırırken, Güneş’e infaza katıldığı ve IŞİD kamplarında silah eğitimi aldığı için “örgüt üyeliği” gerekçesiyle 7 yıl 6 ay hapis cezası veriyor, “iyi hal” ile cezası 6 yıl 3 aya indiriliyor. 

Özellikle Güneş’in adli makamlarla ilişkisi sadece bununla sınırlı değil. Gaziantep’te polisin El Kaide’ye başlatıp ardından IŞİD’e yöneldiği 19 kişiyle ilgili soruşturmasında da fiziki ve teknik olarak takip edildiği ortaya çıkıyor. Yani, devlet için haylice bilinen bir isim. 

Diğer sanık Talha Güneş ise Ahmet Güneş’in kardeşi. Suriye’de tahmin oldukları tahmin edilen bu iki kişinin kuzenleri İsmail Güneş ,Gaziantep Emniyet Müdürlüğü'ne yönelik bomba yüklü araçla saldırı düzenleyerek 3 polisin hayatına kaybetmesine neden olan isim. Yani aile boyu IŞİD’liler. 

Neticede istihbaratın aşina olduğu, mahkemelerin salıverdiği isimler bugün Gar Katliamı’nın sanıkları olarak karşımıza çıkıyor. 

Ancak “kollanan” isimler bunlarla sınırlı değil. Mehmet Kadir Cebael, Suphi Alpfidan, Erman Ekici... Bu üç isim de Gar Katliamı’ndan yaklaşık 1 hafta sonra Gaziantep’te mühimmat dolu yakalanan bir araçla ilgili soruşturmada karşımıza çıkıyor. Suphi Alpfidan ve Erman Ekici hala bu davada sanık. 

SORUŞTURULMADI BİLE...

Ancak Mehmet Kadir Cebael ilginç bir şekilde davaya dahil edilmiyor. Halbuki IŞİD’lilerin parmak izinin çıktığı bu aracı Cebael’in günler önce kullandığı ortaya çıkıyor. Araçta mühimmatlarla yakalanan Yusuf Cebael, iki gün önce Mehmet Kadir Cebael’in söz konusu aracı kullandığını söylüyor. 

Savcılık nedense bu ismi soruşturmaya bile dahil etmiyor. Gar Katliamı şüphelisi olduğunu bilmesine rağmen... Yani, Türkiye sınırları içerisinde olan bir Gar Katliamı şüphelisi hakkında yakalama kararı çıkarılmasına bile gerek duyulmuyor. Bu skandalı geçtiğimiz günlerde duyurmuştuk

Söz konusu isim, Gar Katliamı davası açıldıktan yaklaşık 3 ay sonra Gaziantep’te yapılan bir operasyonda kendini patlatarak hayatına son veriyor.  

ADRESİ BİLİNİYOR, YAKALANMIYOR

İlhami Balı ismi hem Diyarbakır saldırısının koordine edeni, hem Gaziantep’te yakalanan mühimmatlı araç davasının hem de Ankara Gar Katliamı davasının sanığı olarak karşımıza çıkan bir isim. Bombalı saldırıların emirlerini verdiği iddia edilen İlhami Balı, Kilis’ten kaçak geçişleri sağlayan kişi olarak da anılıyor. Peki, Balı’nın adresi bilindiği halde operasyon yapılmadığını söylesek? 

Evet, henüz üç faciayla anılan bu ismin onca telefon görüşmelerinin dinlendiği ortaya çıkıyor. Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi 29 Eylül 2015’te, yani katliamdan yaklaşık iki hafta önce hakkında dinleme kararı alıyor. Yapılan dinlemeyle Kilis Elbeyli’deki adresi tespit ediliyor, sınır geçişlerini koordine ettiği anlaşılıyor. Belki de Gar Katliamı’yla ilgili planlamaları da söz konusu konuşmalarda geçiyor. Böyle bir bilgiye henüz sahip değiliz ancak İstanbul’a gittiğinde bile dinleniyor. 

Yani ülkeyi karış karış geziyor ama yakalayan yok. Kısacası, adresi ayan beyan olan söz konusu şahıs asla alıkonulmuyor. Bu isim de kollanan Gar Katliamı failleri arasında yerini alıyor.

NEDEN SANIK OLMADILAR?

Bir de bu davanın sanığı olmayan ancak katliamla ilişkili olan IŞİD’liler var. Mesela, yazının başında belirttiğimiz Adıyaman’daki “Dokumacılar” grubunun ele başı Mustafa Dokumacı. Neden bu davada sanık yapılmadı? Halbuki, Gar Katliamı’nı gerçekleştiren Ömer Deniz Dündar’la birlikte aynı soruşturmada yer aldı. Suruç Katliamı ve Ankara Gar Katliamı’nda anılan 30 IŞİD’li “Dokumacılar” grubundan çıktı. Ancak adı bu davada anılmıyor bile.

Bir diğeri ise, IŞİD’in “uzman bombacısı” olarak bilinen Tuncay Kaya. İlhami Balı’yla ilişkisi tespit edildi. Hatta katliamdan 11 gün önce serbest bırakıldı. Bir de patlamadan sonra aranan isimler arasına dahil edildi. Ancak davada sanık olmadı. 

Ya da Yusuf Cebael. Kendisi Gaziantep’te Gar Katliamı şüphelisi olan Halil İbrahim Durgun’un parmak izinin olduğu araçta mühimmatlarla yakalandı. Belki bu, davaya dahil edilmesi için “yeterli” delil değildi. Ancak hakkında “yeterli” delil olanların akıbeti de ortada. Koruna koruna kayıplara karıştılar.  

GÖZ GÖRE GÖRE...

Sanıkları onca zaman korunan bir katliam davasının ne kadar “adil” olacağı elbette tartışmalı. Ancak devletin katliamın faillerini kollamak için harcadığı eforu katliamı önlemek için harcamadığı da birçok örnekle ortaya çıktı. 

Katliamın ardından devlet kademelerinin katliamdaki sorumlulukları defalarca gündeme geldi. Emniyet’e gelen istihbarat raporları, yapılan bilgilendirmeler bir katliam hazırlığı olduğunu gösterdiği halde katliamı önleyen tek bir adım atılmadığı çokça kez dile getirildi.

Hatırlatmak gerekirse, katliam sabahı Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nın TEM Daire Başkanlığı’na Yunus Emre Alagöz’le birlikte 3 ismin “sansasyonel eylemler yapabilecekleri” yönünde uyarı yazısı yolladığı tespit edildi. Bu uyarı yazısı patlamadan sonra Ankara TEM Şube Müdürlüğü’ne iletildi.

Ya da 17 Eylül’de yollanan yazı. Katliamdan 25 gün önce IŞİD’in mitinglerde birden fazla canlı bomba eylemi yapabileceği yönünde istihbarattan uyarı yapıldığı gündeme geldi. Hatta bu uyarının şube müdürü tarafından gerekli yerlere iletilmediği ortaya çıktı. 

Hatta katliamla ilgili hazırlanan müfettiş raporları. Polisin mitinge katılan kitleyi değil, yalnızca kendi personelini uyardığı, Ankara’ya giden canlı bombaların kente girişi sırasında emniyetin yaptığı yol uygulamalarına ara verildiği bu raporlarda yer aldı. Tesadüf müydü tüm bu olanlar?

KAMU GÖREVLİLERİ YARGILANMIYOR

Peki, neden bir kamu görevlisi bile bu davanın sanığı olmadı? Ankara Emniyet Müdürü, dönemin TEM Şube müdürü ve diğer emniyet görevlileri hakkında yapılan suç duyuruları neden sonuçsuz kaldı? 

İçişleri Bakanlığı ise tüm bu skandallara ilişkin “Güvenlik güçleri tüm önlemleri almış ve görevlerinin gereğini yerine getirmiştir. Patlama miting alanı dışında, kararlaştırılmış miting saatinden önce gerçekleşmiştir” şeklinde savunmasını yaptı.

IŞİD’in bir Kürt düğününe saldırı yapacağı bilgisi dahi bu davanın iddianamesinde ilan edildi. Saldırı hazırlığında olduklarını bilmeyen kalmadı. O halde Gaziantep Katliamı neden göz göre geldi? 

ADALET...                                       

Neticede, herkesin bildiği ama kimsenin önlemediği katliamlar sonucu yüzlerce can yitirdik. Gar Katliamı’nın da bugün ilk davası yapılacak. Evet, önlenmeyen bir katliamın kollanan sanıklarıyla bir yargılama ne kadar gerçek olabilir? 

Göstermelik sanıklarla değil tepeden tırnağa katliamın sorumluları bir gün yargılanabilirse adalet yerini bulabilir, belki...