AKP'nin rantçı tasarısına sert tepki

CHP Burdur Milletvekili ve TBMM Çevre Komisyonu Üyesi Mehmet Göker, hükümetin Haziran Direnişi'yle rafa kaldırdığı ‘Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı’nın yeniden gündeme getirmesini değerlendirdi. Göker, “Tasarı, koruma maskesinin arkasına saklanarak ‘kullanmaya’ dönük çeşitli düzenlemeler ile donatılmıştır. Söz konusu tasarı Milli Parkları ve diğer korunan doğal…

Yusuf Yavuz

TBMM Çevre Komisyonu,  geçtiğimiz hafta Türkiye’nin doğa koruma alanlarıyla ilgili kanun tasarısını görüşmeye başladı. Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ancak Haziran Direnişi günlerinde yükselen tepkilerin ardından geri çekilen ‘Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı’, bu kez sesiz sedasız ilgili komisyonun gündemine alınarak görüşülmeye başlandı.

KORUNAN ALANLAR İPTAL EDİLEBİLECEK

8 Kasım’da tasarıyı görüşmeye başlayan komisyona bilgi veren Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, düzenlemenin korunan alanlarla ilgili mevzuat karmaşasına son vereceğini savunmuştu. İlan edilmiş korunan alanlarının sınırlarının bu tasarı hükümlerine göre değiştirilebileceği, kısmen veya tamamen farklı koruma kategorisi kapsamına alınabileceği veya ilan edilmiş koruma kararının kaldırılabileceğine yönelik düzenleme getirildiğine işaret eden Bakan Eroğlu, korunan alanlarda işletme amacıyla izin, kiralama ve tahsis işlemlerine yönelik düzenlemeler yapıldığını belirtti.

TBMM ÇEVRE KOMİSYONU ÜYESİ GÖKER SORULARIMIZI YANITLADI

Kamuoyunda korunan alanların ranta açılacağı endişelerine neden olan tasarıyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz CHP Burdur Milletvekili ve TBMM Çevre Komisyonu Üyesi Mehmet Göker, tasarının amacının, ‘Tabiatın, biyolojik çeşitliliğin, tabii değerlerin, jeolojik mirasın ve peyzajın korunmasına ve sürdürülebilir yönetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir’ şeklinde açıklandığını belirterek şunları dile getirdi:

“Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu ile ilgili 2003 yılından günümüze kadar 4 ayrı taslak hazırlanmıştır. Bunlardan ilki 2003 yılında yürütülen Küresel Çevre Fonu destekli tasarıdır. Burada ilgili kurum ve kuruluşların, STK’ların görüş ve önerileri dikkate alınmıştır. İkincisi 2010 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından STK’ların ve bilim adamlarının görüş ve düşünceleri alınmadan hazırlanmıştır. Tasarı alt komisyonda görüşülürken sınırlı sayıda temsilci görüşlerini aktarmış ancak zaman kısıtlaması olduğu için yeterince tartışılamamıştır. Üçüncüsü 2012 tarihinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından yine STK’ların ve bilim adamlarının görüş ve düşünceleri alınmadan hazırlanmıştır.”

‘ÜZERİNDE ANLAŞILAN GÖRÜŞ VE ÖNERİLER TASARIDAN ÇIKARILDI’

Dördüncü ve son tasarının 2016 tarihinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlandığını kaydeden Meclis Çevre Komisyonu Üyesi CHP’li Mehmet Göker, hazırlığı aşamasında STK’larla toplantı yapılmasına rağmen Bakanlar Kurulu’na sunulurken üzerinde anlaşılan tüm görüş ve öneriler tasarıdan çıkarıldığını belirterek, şöyle konuştu:

“İktidarın konuya bakış açısı budur. Bu iktidar, bilim insanlarını ve sivil toplum örgütlerini dikkate almadan kendi bildiğini okur. Kaz Dağlarında altın aranması, Karadeniz Bölgesindeki HES projeleri ve Burdur Gölü’nde yaşanan kirlilik ve su azalması, ilk aklıma gelen üç örnektir. Bütçe açıklarının Cumhuriyet tarihi rekoru kırmasından ötürü AKP günü kurtarmaya dönük rant politikalarına sırtını dayamıştır. Akarsularımız HES projelerine, ormanlarımız maden şirketlerine peşkeş çekilmektedir. Zengin bitki örtümüz ve hayvan çeşitliliğimiz yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. En verimli toprak statüsünde olan 1. sınıf verimli tarım arazileri ve zeytinliklerimiz çarpık kentleşme kurbanı olarak birer sanayi bölgelerine dönüşmektedir. Tarım üreticimiz artan maliyetler yüzünden ekim yapamaz olmuş, hayvancılığımız bitme noktasına gelmiştir.”

‘KİŞİ YA DA ŞİRKETLERİN TALEPLERİ DEĞERLENDİRİLECEK’

“Hükümetin, Gezi direnişinin ardından rafa kaldırdığı ‘Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı’ yeniden önümüze gelmiştir” diye konuşan CHP’li Göker, “Her alanın yalnızca bir koruma kategorisine alınmasını öngören bu tasarı, koruma alanlarında enerji, ulaşım, haberleşme ve savunma tesislerinin kurulmasına izin verilmesini sağlamakla birlikte korunan alanların, kişi ya da şirketlerin talebi üzerine yeniden değerlendirilebilmesini öngörmektedir” dedi.

‘TASARI KORUMAKTAN ÇOK RANT SAĞLAMAYA YÖNELİK HAZIRLANDI’

Tasarının, koruma maskesinin arkasına saklanarak kullanmaya dönük çeşitli düzenlemeler ile donatıldığını savunan Göker, “Sonuç olarak, söz konusu tasarı milli parkları ve diğer korunan doğal alanları korumaktan çok bunların üzerinden nasıl rant sağlanır düşüncesinden hareketle hazırlanmıştır” diye konuştu.