AKP'nin ÖSO yalanlarına 5 yanıt: Gerçekleri böyle saklıyorlar!

AKP'nin ÖSO'yu aklamak için hazırladığı broşüre 5 maddeyle yanıt...

Ali Örnek - Emre Köse

AKP Tanıtım ve Medya Başkanlığı, Afrin'e yönelik başlatılan operasyonda TSK ile birlikte hareket eden ve büyük eleştiri konusu olan ÖSO hakkında bir bilgi dosyası hazırladı.

AKP'nin hazırladığı dosyada ÖSO'nun kim olduğu, kimlerden oluştuğu, neden hedef alındığı gibi pek çok soruya "yanıtlar" yer aldı.

"Özgür Suriye Ordusu kimdir?" sorusuna verilen yanıtta, "Son günlerde bazı kesimler tarafından bir takım art niyetlerle dillendirilen ÖSO’nun El Kaide ile bağlantısı olduğuna dair iddiaların gerçeği yansıtmadığı" iddiasına yer veriliyor. 

AKP tarafından hazırlanan 5 sayfalık bilgi dosyasında yer alan başlıklar ve hemen ardından soL'un yanıtları şöyle:

Özgür Suriye Ordusu kimdir?

ÖSO rejimin şiddet kullanımına karşı Suriyeli muhalifler tarafından kurulmuş olan ve kuruluşunda Albay Hüseyin Harmuş ile Albay Riyad Esad gibi rejim ordusundan ayrılmış subayların ön plana çıktığı bir askeri yapıdır.

Özgür Suriye Ordusu kimlerden oluşur?

Başlangıçta rejim ordusundan ayrılan askerlerce oluşturulsa da daha sonra Suriyeli muhalif sivillerin de dâhil edildiği ÖSO, bizzat Suriye’nin Dostları Grubu tarafından eğitildi. Mevcut durum itibarıyla ÖSO çatısı altında irili ufaklı birçok Arap, Türkmen ve Kürt grup bulunmaktadır.

Bu gruplar, El Kaide ideolojisinin Suriye’deki karşılığı olan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ile son olarak İdlib’de büyük sorunlar ve yoğun çatışmalar yaşadılar.

Özgür Suriye Ordusu ne zaman kuruldu?

ÖSO, Temmuz 2011’de kuruldu ve faaliyetlerine başladı. Aralık 2012’de ise ÖSO’nun Genel Kurmayı Başkanlığı görevini ifa etmek ve uluslararası destek için tek kanal oluşturma adına Yüksek Askeri Konsey kurularak; General Selim İdris genelkurmay başkanı olarak atandı.

ABD de dâhil olmak üzere Batı ve Körfez ülkelerinin Suriyeli muhaliflere verdiği askeri desteğin meşru alıcısı olan ÖSO, uluslararası toplum tarafından Suriye halkının meşru temsilcisi olarak tanınan Suriye Ulusal Konseyi ve Suriye Ulusal Koalisyonu ile de tandem bir çalışma ortaya koydu.

Özgür Suriye Ordusu’na El Kaide iftirası nasıl atıldı?

Nusra’ya dönüşmeden önce Suriye’deki El Kaide unsurunun Aralık 2011’de Şam’da ilk eylemini gerçekleştirmesi, Suriye muhalefetini El Kaide yaftasıyla karalamak isteyen rejim tarafından kullanıldı. Rejim böylece meşru muhalefeti El Kaide denen terör örgütü ile ilişkilendirerek kendisi için uluslararası arenada bir çıkış yolu olarak kullanmayı amaçladı.

Özgür Suriye Ordusu neden El Kaide ile anılamaz?

Son günlerde bir kez daha bazı kesimler tarafından bir takım art niyetlerle dillendirilen ÖSO’nun El Kaide ile bağlantısı olduğuna dair iddiaların gerçeği yansıtmadığı açık ve nettir. Çünkü; ÖSO ile sonraları Nusra’ya dönüşen Suriye’deki El Kaide unsuru arasında şiddetli çatışmalar yaşanmış ve ideolojik farklılaşma noktasında bu iki yapı zıt kutuplarda konumlanmıştır.

ÖSO, içerisinde sekülerden, ılımlı İslami hareketlere kadar çok farklı ve çok çeşitli görüşleri ve ideolojileri barındırmasına rağmen El Kaide ideolojisine bünyesinde yer vermemiştir.

ÖSO’nun kuruluşunda ön plana çıkan ve yukarıda da isimlerine yer verilen kişilerin rejimin merkez diye tabir edilebilecek Hava Kuvvetleri gibi yapıları içerisinden gelmesi bu isimlerin öncülüğünde oluşturulan ve dizayn edilen bir yapıda El Kaide ideolojisi aramayı boşa çıkarmakta ve abes kılmaktadır.

Özgür Suriye Ordusu neden hedefte?

Başarılı bir şekilde yürütülen Zeytin Dalı Harekatı’na, bu harekatı gerçekleştiren kahraman ordumuza ve harekatın arkasındaki millet iradesine yönelik karalama kampanyaları yapamayanların; Mehmetçik'le omuz omuza çarpışan ÖSO üzerinden Harekatı, kahraman ordumuzu ve harekatın arkasındaki milli iradeyi itibarsızlaştırmak amacıyla böylesine bir hamleye teşebbüs ettiği görülmektedir.

AKP'NİN ÖSO BROŞÜRÜNE soL'DAN YANITLAR

1) ÖSO'nun 'rejimin şiddetine' karşı kurulduğu tezi:

Bu Suriye'de 7 yıldır rejim değişikliği peşinde koşan ülkelerin başvurduğu yaygın bir çarpıtma. Gerçekte Suriye'de olayların başladığı Mart 2011'den bu yana sahada "silahlı muhalif" gruplar vardı ve bu gruplar Suriye ordusu, devlet memurları ve hatta "Esad yanlısı" olarak nitelendirdikleri sivillere karşı saldırılar düzenliyordu.

1 Nisan 2011'de Dera'da 19 asker, 8 Nisan 2011'de Tartus'ta 9 asker "silahlı muhalifler" tarafından öldürüldü. 17 Nisan'da Humus'ta emekli General Hıdır el-Tellavi'nin oğlu ve yeğeniyle birlikte öldürülmesiyle saldırılar yeni bir boyuta taşındı. Ancak "ilk eylemlerin barışçıl olduğu" anlatısını sürdürmeye çalışan batı basınına göre saldırılar "muhalefeti terörist göstermeye çalışan Esad'ın işiydi!" 

AKP'nin raporunda "ÖSO'nun kurucularından sayılan" Hüseyin Harmuş da "ÖSO'nun rejimin şiddetine karşı kurulduğu" tezini çeliyor. Olaylar başladığında Türkiye'ye kaçan Harmuş, adamlarıyla birlikte 6 Haziran 2011'de Türkiye sınırındaki Cisr eş-Şuğur'a sızacak, aralarında memur ve polislerin de bulunduğu 120 kişiyi önce katledecek, daha sonra da cesetlerini parçalayarak Asi Nehri'ne atacaktı.

Harmuş'un kan donduran katliamı da başta “Cisr eş-Şuğur'da Esad'a karşı isyan çıktı. İsyana oradaki asker ve polis de katılınca, Esad'ın kardeşi Mahir Esad komutasındaki Cumhuriyet Muhafızları katliam yaptı” yalanıyla servis edildi. Ancak bu yalan da, Suriye ordusunun kasabayı kontrol altına almasının ardından kasabaya giren, aralarında o dönem AA'ya çalışan Hediye Levent'in de bulunduğu gazetecilerin yerel halkın anlattıklarını aktarmasıyla çöktü.

2) ÖSO'yu 'Suriyeli muhalifler kurdu' tezi:

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arka arkaya yaptığı iki açıklama, ÖSO'nun Suriyeli muhaliflerce kurulduğu iddiasında bulunan AKP raporunu yalanlıyor. 5 Aralık'ta ABD'nin IŞİD'le mücadele adı altında YPG'nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'ne yaptığı yardımı eleştiren Erdoğan şunları söylüyordu:

Bizi Amerika'da çarmıha germe girişiminde bulunanların burnumuzun dibinde terör devleti kurma girişimini seyredecek değiliz. Biz Özgür Suriye Ordusunu, ey Amerika sizinle kurduk ya!

29 Aralık'ta Erdoğan Türkiye'nin Afrin'de ÖSO ile hareket edecek olmasına yönelik eleştirilere de şu yanıtı verecekti:

ÖSO terör örgütü falan değil, hatta Amerika'nın başında 'birlikte kuralım' dediği bir örgüttür. Ilımlı muhaliflerden oluşan bir harekettir.

Bu açıklamalar ÖSO'nun "Suriyeli muhaliflerce kurulduğu" tezinin gerçek dışı olduğunu gösteriyor.

2011'de ABD, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar tarafından sahadaki silahlı gruplar bir araya getirilmeye çalışılmış, bunun sonucunda da Temmuz 2011'de ÖSO çatısı oluşturulmuştu. Bu çatının oluşmasıyla birlikte CIA'in ünlü "Eğit-Donat" programı başlamıştı. Türkiye ve Ürdün'ü Suriye'deki silahlı grupların lojistik ve eğitim merkezine dönüştüren programı Katar ve Suudi Arabistan finanse ediyordu.

2012 yılında New York Times gazetesi, ABD'li yetkililere dayandırdığı haberinde, tüm koordinasyonu "Türkiye'nin güneyindeki CIA ajanlarının organize ettiğini" yazacaktı.

İlerleyen dönemde Türkiye'nin güneyinde Suudi Arabistan, Katar, ABD, Türkiye, İngiltere, Ürdün ve Fransız istihbaratının ortak operasyon odasının olduğu, bunun sahada hangi silahlı grupların destekleneceğini belirlediği ortaya çıkacaktı. "Antakya Operasyon Odası" olarak anılan bu koordinasyon merkezi, silahlı grupların operasyonlarını komuta da ediyordu. Yani aslında "Milli ve Yerli" ÖSO, bu ortak operasyonun sonucuydu ve sahadaki adımları da yine bu ülkelerce koordine ediliyordu.

3) ÖSO ordu değil tabelaydı:

Sahadaki grupların farklı çıkar ve hedeflerinin yanı sıra Suudi Arabistan ve Katar-Türkiye arasındaki hedef farklılıkları ÖSO'nun "merkezi bir yapılanma" olmasının önüne geçti. Ancak merkezi bir komuta olmadığı halde sahadaki gruplar ÖSO'ya biat ettiklerini açıkladı. Bu, ÖSO'nun bu yapısı askeri olarak sahada Suriye'de rejim değişikliği hedefindeki ülkelerin hedeflerine ulaşmasını engellese de diplomatik alanda işlerine yaradı.

Nitekim ÖSO'ya bağlılığını açıklamış gruplar sahada El Kaide ile ortak hareket ettiklerinde ya da katliamlara karıştıklarında "ÖSO'nun merkezi komutasının böyle bir kararı olmadığı" dile getirilirken, aynı gruplar Suriye ordusuna karşı ilerlediğinde bu "ÖSO'nun başarısı" olarak sunuluyordu.

AKP raporundaki “Özgür Suriye Ordusu İdlib'de El Kaide'nin Suriye kolu Heyet Tahrir'uş Şam'la çatıştı” tezi de bu 'belirsizliğe' oynayan bir başka yaklaşım. Nitekim bu iddiada birden fazla çarpıtma bulunuyor. Birincisi İdlib çatışmaları, HTŞ ile ÖSO arasında yaşanmadı. HTŞ ile yine El Kaide bağlantılı ve Türkiye'nin gözdesi olarak alınan El Kaide bağlantılı Ahrar'uş Şam arasında yaşandı.

Ahrar'uş Şam, El Kaide'nin ABD tarafından öldürülen lideri Usame Bin Ladin'in kişisel kuryesi Ebu Halit es-Suri tarafından Suriye'de olayların başladığı tarih olarak kabul edilen Mart 2011'den önce kuruldu. Ebu Halit es-Suri, Ahrar'uş Şam'ı kurduğunda Ladin'in halefi Eyman ez-Zevahir'in "Bilad-ı Şam" (Şam Ülkesi) sıfatını taşıyordu. Suri, 2013 yılında HTŞ'nin selefi Nusra Cephesi ve IŞİD arasındaki anlaşmazlığı gidermek için "aracı" olabilecek kadar önemli bir El Kaide figürüydü.

Suriye ordusu tarafından öldürülen bazı El Kaide'nin kurucu kadroları da Nusra Cephesi ya da HTŞ'nin değil, Ahrar'uş Şam'ın safındaydı. Temmuz ayında yaşanan İdlib çatışmalarında Ahrar'uş Şam ve bazı ÖSO gruplarının ittifakına karşı HTŞ'nin yardımına bugün "Zeytin Dalı Harekatı"nın bileşenlerinden Nureddin Zengi grubu da katıldı.

4) Özgür Suriye Ordusu, El Kaide ile pekala anılabilir:

AKP'nin raporunda, ÖSO'nun El Kaide ile herhangi bir bağı olmadığı savunulsa da, ÖSO'nun Suriye'de 7 yıldır süren savaştaki kabarık sicili, bunu yalanlıyor. Nitekim 2015 yılının Mart ayında Türkiye sınırındaki İdlib kentine düzenlenen saldırılarda El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi ve Ahrar'uş Şam isimli gruplarla beraber irili ufaklı ÖSO grupları da yer almıştı.

Buna ek olarak, Mart 2014'teki Keseb saldırısında Nusra ve İslami Cephe militanlarının Yayladağı sınırından ellerini kollarını sallayarak geçtiği görüntülenmişti.

Broşürde, ÖSO'nun El Kaide bağlantılı gruplarla çatışma yaşadığı söylense de bu, son birkaç yıldır ve nadiren yaşanıyor. Ekim 2015'te Suriye'de "ılımlı" muhalefet yanlısı bir gazeteci, ÖSO'nun Batı'dan aldığı TOW'ları El Kaide'ye verdiğini itiraf etmişti.

Hatta bunun öncesinde, Kasım 2013'te Lazkiye'de düzenlenen Alevi katliamında ÖSO, Nusra ve IŞİD birlikte yer almıştı.

Öte yandan Erdoğan'ın batıya çağrı yaparak El Kaide'nin Suriye kolu Nusra için ''IŞİD'e karşı savaştıklarını'' iddia etmesi ve ''neden ılımlılardan saymıyorsunuz'' şeklindeki çıkışları da ayrı birer skandal olarak hafızalarda yerini koruyor. 

Geçtiğimiz gün Afrin operasyonuna katılan Nureddin Zengi grubu, Halep'in kuzeyindeki Handarat mülteci kampında, 12 yaşındaki bir çocuğun kafasını kesmesiyle tanınıyor.

5) ÖSO'nun IŞİD'le mazisi:

ÖSO, şimdikinin aksine 2014 yılı öncesinde IŞİD'le müttefikti. Bunun en bilinen örneği, Ağustos 2013'te Halep'in kuzeyindeki Minğ hava üssünde yaşanan çatışmalardı. ÖSO lideri Ukadi, Halep'in kuzeyindeki Minğ Askeri Hava Üssü'nü IŞİD ve diğer cihatçı gruplarla kol kola ele geçirdikten sonra, ''IŞİD'li kardeşlerimizle ilişkilerimiz çok iyi'' şeklinde bir açıklama yapmıştı.

Bunun yanı sıra, Ekim 2013'te İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) tarafından hazırlanan "Kanlarını hâlâ görebilirsiniz" başlıklı raporda, bugün TSK ile Afrin operasyonuna katılan Ahrar'uş Şam grubunun, Lazkiye'deki Alevi katliamını IŞİD, Nusra Cephesi ve Çeçen cihatçılardan müteşekkil Ceyş el-Muhacirin ve'l-Ensar gruplarıyla birlikte gerçekleştirdiği ortaya koyuldu.