AKP müfredatına hayır: Karanlığa karşı çıkanlar konuşuyor...

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi tarafından yayımlanan "Aydınlanma Hareketi" gazetesinin yeni sayısında, müfredata "Hayır" diyenlerin görüşlerine yer verildi. Aydınlar, sanatçılar ve sendikacılar müfredata neden karşı çıktıklarını ve bu müfredata karşı neden mücadele edilmesi gerektiğini anlattı. O görüşleri soL okurları için paylaşıyoruz.

Haber Merkezi

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi tarafından hazırlanan deklarasyon çok sayıda aydın, sanatçı, eğitimci, öncü işçi ve sendikacının desteği ile kamuoyuna sunuldu.

Aydınlanma Hareketi Gazetesi'nde imzacıların bir kısmının “AKP müfredatına Hayır!” Bildirgesi hakkındaki görüşleri yer alırken, bu görüşlerin tam metnini soL okurları için paylaşıyoruz.

İşte AKP müfredatına "Hayır" diyenlerin görüşleri:

Ahmet Mantaş (Eğitim-İş Çanakkale Şube Başkanı)

“AKP Müfredatına Hayır Deklarasyonu gerici tahribata karşı bir bariyer oluşturacak”

Kindar ve dindar bir nesil projesi, AKP’nin varlığını devam ettirmek için ihtiyaç duyduğu oy rezervini korumak, iktidarın gücünü artırmak, hedefine koyduğu cumhuriyetin yerine kendi yönetimsel modelini kabul ettirmek ve devlet aygıtlarını partileştirmek anlamına geliyor. Bunu da ancak eğitim sistemini değiştirerek ve gerici bir müfredat ile yapacaktır. Çocuklarımızın geleceğini karartacak bu eğitim sistemi, bu ülkenin kurucusu Atatürk’ün toplumsal hafızadan silinmek istenmesi kabul edilemez. İmzaladığım deklarasyonun AKP’nin eğitimde yarattığı gerici tahribata karşı bir bariyer oluşturabileceğini düşünüyorum.

Canan Güllü (Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu başkanı)

“Laik eğitim en çok da biz kadınların ihtiyacı”

Nüfusun yarısının kadın olduğu ülkemizde müfredatta söylem ve eğitim dili, kadını gelecek kuşaklarda karanlıklara sürükleyecek adımlardır.

Bilimden uzak, hurafe ve batıl söylemler ile beslenecek beyinler toplumsal ve ikili diyaloglarda biat ve itaati empoze edecektir.

Bugün geldiğimiz noktada kazanımlarımızı geriye götürecek çağdışı düşüncelerin hayat bulmaması için gerekeni yapacağız.

Amacımız laik sistemin her bir vatandaş için özellikle içinde bulunduğumuz coğrafyadaki önemini anlatabilmek ve bu düzenin devamını sağlamaktır.

“Dünya yerinden oynar kadınlar birlik olsa” sloganımıza binaen Aydınlanma Hareketi içinde olmanın önemine inanıyorum.

Kadem Özbay (Eğitim-İş Genel Merkez Denetleme Kurulu Başkanı)

“Aklını kullanma cesaretini gösteren bireyler için laik eğitim”

Yaşadıklarımızdan yola çıkarak diyebiliriz ki geleceğimiz için tarihi bir sorumluluk üstlenmiş bulunuyoruz. Bu sorumluluk aydınlanmanın gereği laik ve bilimsel eğitime sahip çıkmaktır. Çocuklarımız ve geleceğimiz için gerici müfredata hayır!

Kazım Genç (Alevi Bektaşi Federasyonu Eski Genel Sekreteri- Avukat)

"Laikliğe aykırı müfredata karşı mücadeleye”

Daha eğitim öğretim hayatının başında, yani ilköğretimde ve yaşamın her alanında dinsel eğitimi geçerli kılan; hayatı öğrenebilmeleri için, çağın gereklerine uygun çağdaş, pozitif bir bilime ihtiyacı olan çocuklarımıza, bir bütün olarak laiklik ilkesine de aykırı olan, biat ve itaat kültürünü hâkim kılan, evrim teorisini inkâr ederek, Atatürk'ü yok sayan; gerici müfredata karşı her aydının, ülkesinin ve çocuklarının geleceğini düşünen her insanın, karşı duruş sergileyerek sesini yükseltmesi gerektiğine inandığımdan, deklarasyonu imzaladım.

Galip Reha Ertekin (Eğitim-İş Adana 1 No’lu Şube Başkanı)

“Aydınlanmacı, bilimden yana eğitim için elimizden ne geliyorsa yapacağız”

Laiklik ilkesinden vazgeçiliyor. En önemli kriter bu. Cumhuriyetle birlikte, cumhuriyetin tüm kazanımlarını savunabilmemiz için özellikle üç devrim yasası olarak bilinen Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Şeriyye ve Evkaf Vekâletinin Kaldırılması Kanunu ve Halifeliğin Kaldırılması Kanunu’nu savunmamız gerekiyor. Bu üç kanun laikliğin temelleri. Bugün ne yazık ki bu üç kanundan da bahsedemeyiz. Dindar ve kindar nesillerin yetiştirilmesi için tüm uygun zeminler hazırlanmış durumda. Cihat dersi gören kadrolar yarın IŞİD’çi olarak mezun olacaklar. Laik, bilimsel, demokratik, çağdaş bir eğitimin, müfredatın savunucusu olarak elimden ne geliyorsa, gücüm neye yetiyorsa, bunun mücadelesini vereceğim, vereceğiz.

H. Suat Sadış (Eğitim-İş Hatay 1 No’lu Şube Başkanı)

“Ortaçağ Karanlığına Karşı Aydınlanmacı Mücadele ”

İnsan aklının özgürleşmesi ile Anadolu topraklarında yaşayan insanların özgürleşmesini sağlayarak eşit-özgür-adaletli bir toplum düzeni kurmamızı engellemek için demokratik-laik-bilimsel eğitimden vazgeçilerek, halkımızı ortaçağ karanlığına götürecek, ayrımcılığı pekiştirecek, sömürüyü çoğaltarak kendi iktidarını sürdürecek AKP’nin gerici müfredatına karşı olduğum ve bu uğurda mücadele ettiğim için bu bildiriyi imzaladım.

Ahmet Abakay ( Gazeteci-Yazar)

“Cihatçı değil, barışçı bir gençlikten, nesilden yanayım.”

İktidarın getirdiği eğitim müfredatına karşıyım.

Çünkü dindar ve kindar nesil değil, demokrat nesil yetişmesinden yanayım.

Çünkü, bilimden, aydınlanmadan, demokrat, laik bir Türkiye'den yanayım.

Çünkü, eğitimde herkese eşit koşulların sunulduğu bilimsel eğitimi savunuyorum.

Çünkü, Cihatçı değil, barışçı bir gençlikten, nesilden yanayım.

Çünkü faşizme, diktatörlüğe karşıyım.

Ve özetle,

Çünkü, Sosyalist Türkiye'yi savunuyorum ve istiyorum.

 

Rıfat Okçabol (Eğitim Bilimci, yazar)

“Bu müfredat tümden yok edilmelidir.”

Hazırlanacak müfredatla, laik, bilimsel, olumlu/insancıl/eşitlikçi toplumsal değerlerle evrensel değerlere sahip öğrenci de yetiştirebilir, yüzyıllarca öncesinin değerlerine sıkışıp kalmış öğrenci de. Gündemde olan müfredat, AKP zihniyetiyle sınırlı olarak, “dinin ve kinin davacısı olacak” kişileri yetiştirmeye odaklanmıştır. Bu müfredat, öğrencinin özgürleşmesine, laik, bilimsel ve evrensel değerler edinmesine, insan-doğa-toplum ve yaşamın gerçeklerini kavramasına fırsat vermeyen bir müfredattır.

Fatih Yaşlı (Akademisyen)

“Gericiliğe karşı mücadelenin en önemli ayaklarından birini eğitim alanı oluşturuyor.”

İktidarın inşa ettiği gerici-piyasacı-despot rejimin en önemli ayaklarından birini eğitim oluşturuyor. “Kininin ve dininin sahibi nesiller” yetiştirmek adına eğitim sistemi tarumar ediliyor, sistemle yapboz misali oynanıyor, tarikat ve cemaatlerle anlaşmalar imzalanıyor, müfredat değiştiriliyor, ders kitapları hurafelerle dolduruluyor, okullar hızla imam-hatipleştiriliyor. Çocuklarımızın kaderiyle ülkemizin kaderinin birleştiğinin farkındalığıyla, eğitimdeki gericileşmeye karşı ortak ve örgütlü bir akılla mücadele etmemiz gerekiyor. Bu coğrafyanın ilerici birikimi Türkiye’nin gericilik çuvalına sığmayacağını gösteriyor, yeter ki yan yana gelelim, omuz omuza verelim.

İlker Belek (Akademisyen)

“Özgürlük laikliğe, laiklik ise sosyalizme bağlı”

AKP tekellerin ve burjuvazinin partisi. Böyle olduğu için halk sınıflarının bütün haklarını yok etmeye çalışıyor. İşte dinselleştirme tam bu noktada, bu saldırı politikasına karşı ortaya çıkabilecek sınıfsal tepkilerin baştan önlenmesi, kabullenilmesinin sağlanması bakımından zorunlu bir strateji olarak öne çıkıyor. Dolayısıyla maruz kaldığımız saldırı sınıfsal bir hedefe sahip ve püskürtülmesi de ancak sosyalizm mücadelesinin yükseltilmesiyle mümkün olabilir.

Özgürlüğün laikliğe, laikliğin ise sosyalizme bağlı olduğunun bu denli net biçimde ortaya çıktığı bir başka zaman dilimi yaşanmamıştır.

Levent Üzümcü ( Tiyatro Sanatçısı, yazar)

20. Yüzyılın ilk çeyreğinde kurmaya başladığımız aydınlanmayı 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde kaybedecek değiliz. Aydınlanma hareketi ve umudu sahipsiz değildir.

Ahmet Çınar (Gazeteci)

“Laiklik temel ihtiyaç”

Kitleleri daha iyi sömürebilmek, söyledikleri yalanlara kalabalıkları daha çok inandırabilmek, halkı daha çok sürüleştirebilmek ve memleketi bir patronlar diktatörlüğüne dönüştürebilmek için laikliğe, bilimsel düşünceye, akla düşmanlar. Dağa taşa imam hatip açtıkları yetmiyormuş gibi, adını imam hatip yapamadıkları okulları da, müfredatını değiştirerek imam hatipleştiriyorlar.

Oysa bizim, sizin, hepimizin, tüm emekçi insanların laikliğe ihtiyacı, en az havaya, suya, ekmeğe olan ihtiyacımız kadar. Bu bildiriyi de, din bezirgânının, siyasal islamcının, aydınlanma düşmanının, padişah bozuntusunun çarkına, tezgahına, düzeneğine çomak sokmak için imzaladım...

Mustafa Karadağ (Hukukçu)

“Son müfredat siyasi iktidarın Cumhuriyet ile hesaplaşmasının en sert adımlarından biri”

Son beş yıldır müfredatla çok oynanıyordu ama tıpkı 694 Sayılı OHAL KHK’sı gibi son müfredat değişikliği de siyasi iktidarın Cumhuriyet ile hesaplaşmasının en sert adımlarından biri oldu. Müfredat değişikliği ve buna dayalı eğitim-öğretim programı Türkiye’yi geri dönüşü çok zaman alacak meşakkatli ve tehlikeli bir yola götürecektir. Bizler de hak, eşitlik, emek ve özgürlük temelli hukukun üstünlüğüne dayalı laik demokratik Cumhuriyetin korunması talebi bağlamında Aydınlanma Hareketi ile birlikte metne imza koyduk. Bu mücadelenin her adımında beraber olacağız.

Kadir Sev (Sayıştay eski denetçisi ve DDK eski üyesi, yazar)

“Karanlıklara karşı durabilecek gücümüz var!”

Ülkeyi karanlıkla boğmak amacıyla her yıl milyarlarca lira harcıyorlar, üstelik bunun maliyetini de bize ödetiyorlar. Bütün bunların, sermaye sınıfının gereksinme duyduğu, düşünme yetisini yitirmiş; uysal; haklarının bilincinde olmayan bir insan türü yetiştirilmesi amacıyla yapıldığını biliyoruz.

Bilmediğimiz ise şu: onlardan çok fazlayız ve karanlıklara karşı durabilecek gücümüz var! Bu gerçeği yüksek sesle dile getiren; gericiliğe karşı aydınlıkların mücadelesini örgütlemeye kararlı çabaları sonuna kadar ve elimizden geldiğince desteklemek zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Bu nedenle bildiriyi imzaladım ve sonuna kadar da arkasında olacağım.

Candan Badem (Akademisyen)

“Bütün velileri din dersine karşı dava açmaya çağırıyorum.”

11. sınıfa giden bir kızım var. Bir yıl önce din dersinden muaf olması için açtığım dava istinaf mahkemesinde sürüyor. Bu yılki din dersi kitabına baktığımda içindeki fotoğraflarda yer alan kızlar ve kadınların hepsinin türbanlı olduğunu gördüm. Başı açık olan tek bir kadın resmi yok. Üstelik fotoğraflar Malezya'nın internet sitelerinden kopyalanmış. Bu açıkça kız çocuklarında başı açıkken kendilerini eksik hissetmeleri için planlanmış sinsi bir dinci oyunu. AKP bütün toplumu uyuşturmak, sorgulamayan, körü körüne biat eden bir nesil yetiştirmek için müfredatı din propagandasıyla dolduruyor. Bütün velileri din dersine karşı dava açmaya çağırıyorum.

Orhan Gökdemir ( Aydınlanma Hareketi Çağrıcısı)

“Bu direniş bizim”

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi cumhuriyetin yıkıldığı, laikliğin tepelendiği bir zaman diliminde doğdu. İlk imzacılarından olma onurunu taşıyorum. Buradayız. Bu direniş bizimdir, bu yolda hep birlikteyiz ve gericiliğe karşı bir direniş hattı oluşturuyoruz. İmzacılarla, zorunlu din dersine karşı dava açan ana babalarla, imam hatip olmayı reddeden okulların öğrencileri ve velileri ile karanlığa teslim olmayan halkımızla, destek olanlarla, yolda, sokakta bildiri dağıtan gönüllüleriyle kocaman bir aile artık Aydınlanma Hareketi.

Barış Terkoğlu ( Aydınlanma Hareketi Çağrıcısı- Gazeteci)

“Müfredatı durdurun, okulları yaşatın”

Yeni müfredat siyasi iktidarın bir süredir yürüttüğü projenin son hamlesi. TEOG’u dahi imam hatiplerin önünü açmak için kaldırdılar.Bütün bu eylemlere rağmen insanlar imam hatiplere direniyor. İşte müfredat tüm okulları imam hatipleştirmek için yapıldı. Kadınlar aşağılansın, Cumhuriyet değerleri dışlansın, evrim gitsin, cihat gelsin, şeriat hükümleri ezberlensin diye bu müfredat var. Bu müfredatı durdurmadan okulları bir eğitim yuvası yapamayız. Bu müfredatı durdurmadan bu ülkede aydın bir kuşak yaratamayız. Müfredatı durdurun, okulları yaşatın.

Erendiz Atasü (Yazar)

“Böyle bir müfredat ülke için felaket habercisidir”

Zorunlu eğitim müfredatı bir devletin vatandaş yetiştirme aracıdır. Demokratik bir ülkede müfredat devlet aygıtının başındakilerin keyfine göre değiştirilmez, çünkü demokratik ülkelerde yöneticiler değişir ama müfredatın etkileri -her yerde- on yıllar sürer. Dolayısıyla müfredatta bir değişiklik yapılacaksa bu iş uzmanlara havale edilir ve eğitim bilimciler, öğretmenler, pedagoglar, çocuk ve ergen psikologları vb. gibi uzmanların kamuoyuna açık, geniş katılımlı fikir alışverişleri ve önerileri doğrultusunda yaşama geçirilir. Bizdeki uygulamanın yangından mal kaçırır gibi kotarılması zaten müfredatın yetkin vatandaş değil, ülkeyi yöneten partiye seçmen yetiştirme amacını taşıdığına dair kuvvetli bir şüphe uyandırmaktadır. Her konuyu dini perspektiften vermek çocukların ve ergenlerin beyin işlevlerini uyuşturmayacak mıdır? Böyle bir müfredat bir grup insanın işine yarayabilir ama ülke için felaket habercisidir.

Serpil Çelenk Güvenç (Yazar)

“Laik ve bilimsel eğitim hakkı talep eden bir toplumsal muhalefet var”

Yeni müfredat ile eğitim tamamen dinselleştirilmekte, cihatçılık övülmekte, “tek din ve tek mezhep”e dayalı bir okul eğitimin yaşama geçirilmesinin önündeki engeller iyice temizlenmektedir.

Bu dönüşüme rıza göstermeyen, laik ve bilimsel eğitim hakkı talep eden bir toplumsal muhalefet vardır ve yürütülen bir mücadele vardır. Bu mücadelede Aydınlanma Hareketi’nin özellikle ideolojik planda önemli bir yer tuttuğunu, zorunlu din dersine çocukların sokulmaması yönünde yürütülen dava açma sürecinin çok yararlı ve değerli olduğunu, yine son imza kampanyası ile AKP müfredatının ve eğitimdeki gerici dayatmaların reddedilmesi çağrısının ön açıcı olduğunu düşünüyorum.

Kendine ve kendi gücüne güvenen bir muhalefetin, gerçekçi ve doğru ilkeler etrafında toplanarak yürüteceği kararlı ve uzun vadeli bir eylemlilik, AKP iktidarına geri adım attıracaktır.