AİHM'e ilk Kürtçe başvuru Diyarbakır'dan

Diyarbakır'da 2010 yılında açılan ve Kürtçe eğitim veren Ali Erel Eğitim Destek Merkezi'nin geçen ay kapatılması üzerine avukat Erhan Ürküt, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuru yaptı. Başvuru Kürtçe yapıldı.

DHA

Diyarbakır'da 2010 yılında açılan ve Kürtçe eğitim veren Ali Erel Eğitim Destek Merkezi'nin geçen ay kapatılması üzerine avukat Erhan Ürküt, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuru yaptı. Avukat Ürküt, ilk kez AHİM'e Kürtçe bir başvuru yapıldığını belirterek, başvuru konusunun ana dilde eğitim olması nedeniyle bu yolu tercih ettiklerini söyledi.

Merkez Kayapınar İlçesi'nde 2010 yılında ana dilde eğitim için kurulan ve açılışını dönemin BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın yaptığı Ali Erel Eğitim Destek Merkezi, "işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı olmadığı" gerekçesiyle 18 Şubat 2016 tarihinde Valilik kararı ile kapatıldı. Avukat Erhan Ürküt, eğitim merkezinin kurucuları HDP Şırnak Milletvekili Selma Irmak'ın yanı sıra Ali Erdemirci ve Arin Zümrüt Karakoyun adına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) Kürtçe ve Türkçe dillerinde başvuru yaptı. AİHM'e ilk kez Kürtçe bir başvuru yapıldığını iddia eden Ürküt, başvuru konusunun ana dilde eğitim olması nedeniyle bu dili seçtiğini söyledi.

AİHM'de Kürtçe ve Türkçe verilen başvuru dilekçesinde, başvurucuların Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldukları ve ana dillerinin Kürtçe olduğu ifade edildi. Başvuruda ana dilde değitim ve öğretimin bütün halklar için doğuştan gelen bir hak olarak teminat altına alındığını belirten Ürküt, mevcut yasalarda Türkçe dışında eğitim öğretim verilemediğini vurguladı. Ücretsiz ve zorunlu ana dilde eğitim hakkının Türkiye'de yaşayan 25 milyon Kürt yurttaşın ihtiyacı haline geldiğini kaydeden Ürküt, "Ne yazık ki, Kürtçe'nin kullanılmasına yönelik en baskıcı politikalar Türkiye'de uygulanmıştır. Türk yetkililerinin Kürtçe'ye karşı bu tutumlarının belki de dünyada eşi benzeri yoktur" dedi.

HUKUKİ SÜREÇ 

Ali Erel Eğitim Destek Evi olarak kullanılan binanın haftanın 5 günü eğitim-öğretim faaliyetlerinde kullanılmak üzere 'Ali Erel İlkokulu' olarak 2015-16 eğitim-öğretim yılına başladığını belirten Ürküt, şöyle dedi:

"Başvurucular Milli Eğitim Müdürlüğü'ne başvurmuş, Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından 27 Ekim 2015 tarihinde eğitim-öğretim yapılabileceği belirtilmiş, valilik başvurucuların başvurusuna her ne kadar cevap vermemişse bile eğitim-öğretim faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin hiç bir engellemede bulunmamış, zımnen müsaade etmiştir. Ancak, 'İzinsiz eğitim verildiği' gerekçesiyle kapatılmasına karar vermiştir. Bu kapatma kararıyla birçok çocuk anadilinde eğitim ve öğretim hakkından yoksun kalmaktadır. Başvurucular kapatma kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali için İdare Mahkemesi'ne başvurmuştur. 2'nci İdare Mahkemesi'nin bir ay geçmesine rağmen karar vermemesi üzerine 15 Mart günü Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapılmıştır. Ancak 2'nci İdare Mahkemesi daha sonra yürütmeyi durdurma talebini reddetmiştir. Anayasa Mahkemesi'nin henüz karar vermemesi ve yaşama hakkı, işkence ve eziyet, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı gibi haklar ile ilgili ihlal kararı vermediği için tüketilmesi gereken etkili bir iç hukuk yolu olmadığı için bu başvuruyu yapma gereği ortaya çıkmıştır."

"KÜRTÇE EĞİTİMİN KANUNDA CEZASI YOK" 

Başvurucunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre bazı haklarının ihlal edildiği saunulan dilekçede, ifade özgürlüğünün sınırlanmasında, keyfiyetçi uygulamalara Türk hukukunda sık rastlandığı iddia ediliken şöyle denildi: 

"Başvurucular, Ali Erel Eğitim Destek Evini yetkililerin gözetiminde ve kamuya açık bir yerde eğitim-öğretim faaliyetleri kapsamında kullanmakta ve yurttaşların ana dillerinde eğitim ve öğretim yapmaktadır. Ancak eğitim ve öğretim sezonun tam ortasında keyfi bir uygulamayla okul kapatılmıştır. 25 milyon yurttaşın ana dili olan Kürtçe'de eğitim yapılması herhangi bir kanunda ceza olarak yer almamaktadır. Bu durum açık ihlal oluşturmaktadır.Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini, dili ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir. Kürtle mahkemelerde bile Kürtçe ifade vermeyi ücretini ödemek koşuluyla tercüman aracılığıyla yapabiliyor. Türkiye'de Kürtçe eğitim halen tartışma konusuyken birçok batılı ülkede çok düşük nüfuslu azınlıklar kendi dillerinde eğitim haklarına sahipler. AİHM içtihatlarına bakıldığında, anadilde eğitimin bir hak olarak değerlendirilmediği görülmektedir. Mahkeme, eğitimde ebeveynlerin dini ve felsefi inançlarına saygının bir hak olarak tanındığını, ancak bunun resmi dil dışındaki belli bir dilde eğitim görme hakkını içermediğini belirtmektedir. Türkiye'de Kürtçe'nin sadece özel öğretimi mümkündür. Şu gerçek vurgulanmalıdır ki; Kürtçe özel eğitim kurumlarında bile bir anadil olarak öğretilememektedir."