53 yıldır süren ambargonun getirdiği seyahat kısıtlamaları sebebiyle üçüncü bir ülkeden aktarma yapmadan Küba'ya gidemeyen ABD'liler, iki ülke arasındaki ilişkilerin gözden geçirileceğine dair açıklamaların gelmesiyle birlikte gözlerini Küba'ya dikti. Küba yetkilileri, Washington hükümetinin seyahat sınırlamalarını kaldırmasıyla birlikte yılda 1,5 milyon ABD'linin ülkeyi ziyaret edeceğini düşünüyor. Bu durum, Küba için yıllık olarak ortalama 2 milyar dolalık bir turizm gelirine tekabül edecek olsa da, ABD'lilerin ülkeye girişi, adanın mevcut sosyokültürel yapısını bozabileceği düşüncesiyle birçok kişiyi tedirgin ediyor. Şaşırtıcı ama gerçek, ABD'lilerin adaya gelişinden tedirgin olanlar listesinin başında ise yine ABD'liler geliyor.
Yankee'lerin Küba'nın mevcut yapısını bozacağına inanan birçok ABD'li, "sosyalizm somutu" ülkenin benzersiz karakteri ABD'li turistler tarafından bozulmadan adayı ziyaret etmek istiyor. New York'taki bir turizm ofisi, Washington yönetiminin Aralık ayındaki açıklamalarını takip eden haftalarda rezervasyon oranlarında yüzde 57 artış olduğunu söylerken, bu artışın Şubat'ta yüzde 187'ye, Mart için ise şimdilik yüzde 250'ye ulaştığını belirtiyor. Firma yetkilileri, hükümetten gelen "normalleşme" açıklamaları sonrasında gözlenen bu artışı, diğer ABD'lilerin adayı bozmasından korkan vatandaşların, bir an önce gidip "bozulmamış Küba'yı görme isteği"ne bağlıyor.
ABD'li turistlerin adaya akın edecek olmasından şikayetçi olan sadece ABD'liler de değil. Seyahat kısıtlamalarının kalkmasından sonra, Küba'ya en fazla turist gönderen ülke unvanını ABD'ye bırakması beklenen Kanada'dan gelen turistler, turizmin gelişmesi beklentisiyle yapılan yeni inşaatlardan ve restorasyon projelerinden mutlu olsa da, ABD'li turistleri, "gemiden inecek sıçanlar"a benzetiyor. Diğer ülkelerden Küba'ya turist getiren tur operatörleri de, Kanadalı turistlerle benzer fikirlere sahip. Küba yönetiminin ABD'li olmayan turistler için kota ayırması gerektiğini savunan Arjantinli tur rehberi Carlos Javier Rodriguez, "Biz rehberler, ABD'li turistlerin ülkeye gelişini dehşetli bir korkuyla izliyoruz" ifadelerini kullanıyor.
ABD'lilerin, vatandaşlarının Küba'ya ulaşımının kolaylaşması konusundaki endişeleri artarken, ABD medyası da Küba'ya artan ilgiyi manipule etmek için çalışmalara başlamış durumda. Seyahat kısıtlamalarının Ocak ayında azaltılmasıyla birlikte, Küba turizmine ve ABD'lilerin ülkeye seyahatlerine dair haberler yapmaya başlayan ABD medyası, adadaki yaşama dair çarpık analizler sunmaya devam ediyor. Ülkeyi ziyarete giden yabancıların, 1950'lerden kalma Amerikan arabalarından, tarihi binalardan, beyaz kumsallardan etkilendiğini ancak yerliler için bu durumun tamir edilmesi gereken binalar, alım güçerinin ötesindeki yeni arabalar ve ekonominin kötülüğü anlamına geldiğini iddia eden ABD medyası, yılların getirdiği alışkanlıkla Küba konusunda yalan haber yapmayı sürdürüyor.
ABD medyası, iki ülke arasındaki ilişkilerin mevcut yapısının değişmesinin, Küba ekonomisine ve Kübalılara nasıl fayda sağlayacağına dair güzellemeler yapmaya ve Havana'da açılacak McDonald's ya da Starbucks'lar için hayaller kurmaya devam etse de, Kübalılar onlarla aynı fikirde değil. Turizmin gelişmesiyle birlikte, adanın karakterini kaybedeceği iddialarını reddeden üniversite öğrencisi ve tur rehberi Carmenate, birşeylerin değişeceğini ancak ülkelerinin 1959 Devrimi öncesinde olduğu gibi kapitalistlerin oyun alanı olmasına kimsenin izin vermeyeceğini belirtiyor. Carmenate'nin, Küba'yla ilgili felaket tellallığı yapanlara cevabı ise oldukça net: "Onların beklediği gibi olmayacak. Kimliğimizi her zaman koruyacağız. Bu yüzden de buraya geldiğinizde köşe başında bir McDonald's ya da Starbucks görmek sizin için imkansız olacak."