ABD ile Türkiye arasındaki pazarlık sürüyor: Masada Atilla ve Sarraf değil Erdoğan var

"ABD gazetelerine “Sarraf ve Atilla'yı verirsek Türkiye ABD'ye daha iyi hizmet eder” diyen eski Adalet Bakanı Mukasey'in de boş konuştuğunu düşünmemek lazım. Bu davadaki eğilim açık: Öncelikle taraflar konuyu salt hukuka bırakmamak niyetindeler. İkincisi; ABD Sarraf ve Atilla'yı cezalandırmak amacıyla değil bu iki ismin serbest kalması veya hafif cezalar alması…

Özgür Şen

Rıza Sarraf ve Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Atilla birkaç gün önce birlikte hakim karşısına çıktılar.

Davada henüz kayda değer bir gelişme yok. Çünkü dava aslında tüm tarafların kabul ettiği gibi başka bir düzlemde sürüyor.

Duruşmaya katılan New York eski Belediye Başkanı Rudolph Giuliani ve ABD eski Adalet Bakanı Michael Mukasey bunu açıkça ifade ediyorlar zaten. Her ikisi de henüz resmen Atilla'nın davasına müdahil olmuş değiller, ama Sarraf'ın hukuk ordusunun en önemli noktasında ABD siyasetinde çok etkili olan bu iki isim duruyor. Peki bu iki isim, İran kökenli işadamının avukat ekibine Rıza Sarraf'ı savunmak için mi katıldılar? İşte burası tartışmalı...

Amaçlarının Sarraf lehine bir “anlaşma” sağlamak olduğunu her fırsatta ifade ediyor ikili. Ancak Giuliani'nin sözleriyle durum bundan ibaret değil. Durum bundan ibaret olmadığı için de, iki siyasetçinin misyonlarının Sarraf'ı savunmaktan ibaret olduğu söylenemez.

Guillani şu anda ABD siyasetinde herhangi birisi değil. Trump'a daha kampanya esnasında büyük destek veren bu ismin ABD'nin siyasetindeki etkisinin, ABD'nin en büyük kentinin eski belediye başkanı olmanın çok ötesinde olduğu biliniyor. Ne Trump, ne de Guillani bunu saklıyor...

Guillani hakime bu davada ABD çıkarlarına aykırı hareket etmeyeceklerini söylerken, elbette davanın temel gerekçesinin sanıkların ABD çıkarlarına karşı hareket etmesi olduğunu aklında bulunduruyor ve hukuki açıdan ayağını sağlam yere basıyor. Eski belediyeci ABD'nin çıkarlarları doğrultusunda bir anlaşma zemini arıyor.

Türkiye'de Erdoğan'la yaptıkları görüşmede de bunu söylemiş olmalılar. ABD gazetelerine “Sarraf ve Atilla'yı verirsek Türkiye ABD'ye daha iyi hizmet eder” diyen eski Adalet Bakanı Mukasey'in de boş konuştuğunu düşünmemek lazım.

Bu davadaki eğilim açık: Öncelikle taraflar konuyu salt hukuka bırakmamak niyetindeler. İkincisi; ABD Sarraf ve Atilla'yı cezalandırmak amacıyla değil bu iki ismin serbest kalması veya hafif cezalar alması karşılığında Erdoğan'ın vereceklerini artırmak maksadıyla hareket ediyor.

ABD ziyareti öncesinde konuyu tekrar masaya getireceğini söyleyen Erdoğan da pazarlığın sürdüğünü saklamıyor zaten. Erdoğan'ın içeride ve dışarıdaki hali düşünüldüğünde masadaki konuların oldukça çeşitli olacağı tahmin edilebilir. Erdoğan, Sarraf'ı ülkesinin bir vatandaşı olduğu için savunduğunu iddia ediyor ama davanın şu ana kadarki gidişatından çıkan üçüncü sonuç Erdoğan'ı yalanlıyor.

Davada ortaya konan tüm belgeler, Rıza Sarraf ve Mehmet Atilla'nın birer devlet görevlisi olarak hareket ettiğini ortaya koyuyor. Atilla'nın iddianamesinde ayrıntılarıyla resmedilen banka işlemleri devlet desteği olmaksızın yapılacak işlemler değil.

Guillani'nin deyişiyle dava bu nedenle her iki ülkenin güvenliğini ilgilendiriyor. Çünkü ABD aslında iki veya daha fazla dolandırıcının değil, Türkiye Cumhuriyeti devletinin uluslararası alanda ABD yaptırımlarını delmek için iş çevirdiğini, ABD banka ve hükümet kurumlarını kandırdığını düşünüyor. Eski savcı Bharara'nın görevden alınmasını davul zurnayla kutlayanların veya ısrarla konuyu bir “cemaat” operasyonundan ibaret göstermeye çalışanların kaçırdığı nokta bu.

Cemaat bu işin içinde yok mu? Kesinlikle var... ABD'de süren iktidar çekişmesi davanın gidişatını etkilemiyor mu? Mutlaka...

Ancak iki devlet arasında ortaya çıkmış böylesi bir problemin, taraflardan birisi dünya kapitalist sistemin merkezi olduğu durumda kendiliğinden çözüleceğini düşünmek büyük saflık olur. ABD bu pazarlığı sürdürecek. Türkiye ve Erdoğan ise buna dünden razı. Üstelik, Erdoğan, dava devletle ilgili olduğu için pazarlığın Sarraf ve Atilla ilgili değil, kendisiyle ilgili olduğunun da farkında.

Bunun farkında olan yalnızca Erdoğan değil. Vaşington Ankara hattında bu dava vesilesiyle ABD ile Erdoğan ilişkilerinin masaya yatırıldığını herkes biliyor.

Atilla iddianamesinde ortaya çıkan bir detay ABD'nin Türkiye konusunu o kadar boşlamayacağını da gösteriyor. İddianamede şikayetçi konumda olan FBI ajanı Jennifer A. McReynolds, Sarraf ile Atilla arasındaki bağlantıyı ikilinin kendi arasında ve başkalarıyla yaptığı telefon konuşmalarına dayandırıyor.

Ne var bunda demeyin... Demek ki FBI, Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet görevlisi oldukları açığa çıkmış iki kişinin telefonlarını dinliyor. Daha kimleri ve neleri dinlediklerini, ellerinde daha neler olduğunu tahmin etmek ise hayal gücümüze kalıyor.