17 Ağustos'un yıl dönümü: İstanbul depreme hazır mı?

17 Ağustos 1999'da, Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan ve saat 03.02'de meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki depremin üzerinden tam 18 yıl geçti. Binlerce kişinin hayatını kaybettiği depremin üzerinden geçen 18 yılda değişen tek şey yok...

Cem Boz

Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan, 17 Ağustos 1999'da saat 03.02'de meydana gelen ve yaklaşık 45 saniye süren 7.4 büyüklüğündeki depremin üzerinden tam 18 yıl geçti.

Kocaeli, Gölcük, Düzce, Sakarya, İstanbul ve Yalova'da büyük can ve mal kaybı ile yıkıma neden olan depremde resmi verilere göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybederken on binlerce kişi yaralandı.

Marmara Depremi'nden en çok etkilenen yer olan Kocaeli'de 9 bin 477 kişi yaşamını yitirdi, 9 bin 881 kişi yaralandı.

Depremde, 35 bin 180 konut, 5 bin 770 iş yeri yıkıldı ya da ağır hasar gördü. 40 bin 757 konut, 6 bin 57 iş yeri orta, 45 bin 86 konut ve 6 bin 128 iş yeri de hafif hasarlı olarak kayıtlara geçti.

Peki, Marmara depreminin ardından geçen 18 senede İstanbul'da son durum ne? Bilim insanlarının ''İstanbul'da deprem bekleniyor'' açıklamaları karşılığını buluyor mu? Yeteri kadar afet toplanma bölgesi mevcut mu? Bu soruların yanıtını soL'a İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Tuna verdi:

'İSTANBUL'DA 2 MİLYON TEHLİKELİ KONUT'

İstanbul depreme hazır mı sizce? 

17 Ağustos 1999 depreminin 18. yıl dönümünde de aynı şeyi soruyoruz. İstanbul depreme hazır mı? Soru şu; insan hayatına ne kadar değer veriyoruz. Bu sorular mesleki bir tartışmanın konusunu değil sadece, aynı zamanda siyasal ve ekonomik bir tartışmanın konusu. Bu konuyu özetlememiz gerekirse, 1999 depreminden bu yana 18 yıl geçti, her sene 17 Ağustos'ta bu anmaları yapıyoruz, halkımızı bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Mümkün olduğu kadar mesajlarımızı vermeye çalışıyoruz. Gene sürece baktığımızda maalesef başta İstanbul olmak üzere depreme hazırlıklı değiliz. İstanbul'da son dönemde yapılan kamu binaları güçlendirildi, bu olumlu bir nokta. Ama kentteki kamu binalarının sayısıyla yapıları oranladığımızda yine büyük bir uçurum karşımıza çıkıyor. Bakanlığın söylediği şey şu: Türkiye genelinde 7 milyon konut depreme dayanıksız durumda. Bunun 2 milyonu İstanbul'da. Valilik bünyesinde kurulan proje kapsamında kamu binalarının güçlendirilmesi 2021 yılına kadar sürecek. 

20 YIL SONRA...

Özel konutlarda ise durum daha farklı. İş tamamen kentsel dönüşüme bırakılmış vaziyette. Bunun süresi ise yirmi yıl. Yani söylenmek istenen şu: İstanbul ve Türkiye'deki binalar 20 yıl sonra depreme dayanıklı hale gelebilecek. Bilim insanları 99 depreminin ardından ''30 yıl içinde bir deprem daha bekleniyor'' demişti. Bu noktadan bakarsanız tablo pek iyi değil. 2002 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Valilik, meslek odaları ve üniversitelerle bir araya gelerek ''İstanbul Deprem Afet Planı'' hazırlanmıştı. Bu planda tüm çözüm önerileri belirtilmişti. O tarihten bu yana plan uygulanmış olsaydı, şu an binaların yüzde 75'i depreme dayanıklı durumda olacaktı. Maalesef, şu an yapılanlardan o dönemki planın rafa kaldırıldığını anlıyoruz.

Başta İstanbul olmak üzere Türkiye genelinde 'kentsel dönüşüm' furyası var. Bu kapsamda atılan adımlar yeterli mi?

Şimdilerde cankurtaran olarak kentsel dönüşüm projeleri çıkarıldı. Biz meslek odası olarak kentse dönüşüme karşı değiliz. Ama şu anda yapılanlara kentsel dönüşüm demek mümkün değil. Aslında ismi rantsal dönüşüm. Yık-yap anlayışındalar. Kentsel dönüşüm bütünlüklü bir proje olarak tanımlanır. Trafik durumu, yol durumu, insan odaklı ve sosyal kaygıları ön planda tutarsanız kentsel dönüşüm yapmış olursunuz. İstanbul başta olmak üzere Türkiye'de yapılan iş tamamen getirisi yüksek, 'rantı' yüksek bölgelerdeki binaların yıkılıp yeniden yapılması olarak tanımladı.

Dönüşüme bel bağlayanlar bir şeyi unutuyor... İstanbul'un tamamen yıkılıp yeniden yapılması mümkün değil, buna ne zaman yeter ne de ekonomi. Bizim yarın deprem olacakmış gibi plan ve projeyi yapmamız gerekiyor. Acil durumda olan binaların yeniden inşaası, güçlendirilmesi gereken binaların güçlendirilmesi gerekiyor. Fakat kentsel dönüşümü bireylerin eline bıraktığınızda, dediğimiz gibi yık-yap formülü uygulanmış oluyor.

İstanbul'da yeterli deprem alanı var mı? Olası bir depremde neler bekliyor kentlileri?

'DEPREM ALANLARI AVM OLDU'

Depremden sonra o günün Valiliği ve Belediye Başkanının olduğu İl Koordinasyon kurulu işe koyuldu. Bu kurul, olası bir afet veya depreme karşı toplanma alanı çalışması yaptı ve o günlerde 470 adet deprem toplanma alanı belirledi. Deprem sonrası kullanılacak 562 adet birinci derecede acil ulaşım yolları belirlendi. Bu bilgileri her sene gündeme getiriyoruz. Belirlenen deprem toplanma alanları yapılaşmaya açıldı. Hatta üzerine AVM'ler yapıldı. Acil ulaşım yolları otoparklara dönüştürüldü. Burada yerel yönetimlerin insan hayatını değil rantı ön plana aldıklarını net bir şekilde görebiliyoruz. 470 adet olan deprem toplanma alanlarından sadece 77 adet kaldı. Bu bilgili kimsenin inkar etme şansı yok.

2000'li senelerde kurul toplandığı zaman 470 adet toplanma alanının üzerine yeni toplanma alanı eklenmesi gerektiğini söylemişti. Bırakın eklemeyi yüzde 70'ini imara açtılar. Bu konulara karşı hükümetin ve yerel yönetimlerin cevabı binin üzerinde toplanma alanı olduğu yönünde. Fakat işaret edilen alanlar ''Deprem toplanma alanı'' statüsünde değil. Cami avluları, çocuk parkları, okul bahçeleri ''Deprem toplanma alanı'' olamaz. Esas tanımı şudur: Üzerinde konteyner kentlerin çadır kentlerin kurulabileceği, elektrik, su, ısınma, duş, tuvalet gibi temel ihtiyaçların karşılanabileceği altyapıya sahip büyük ve geniş alanlar olarak tarif ediyoruz. 18 milyon insanın yaşadığı İstanbul'da meydana gelebilecek olası bir depremde milyonlarca insanın açıkta kalacağını düşünürsek, o insanları okul bahçelerinde, cami avlularında tutamazsınız. Şu anki verilere göre 77 adet toplanma alanı, yani 20 hektarlık ''Deprem toplanma alanı'' bulunuyor İstanbul'da. Bu da olası bir depremde büyük mağduriyetler yaratacaktır.