14 Mart'ta söz tıp öğrencilerinde: Balolarla değil, işgale karşı çıkan meslektaşlarımızla anılmalı

Ankara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri, 14 Mart vesilesiyle tıp öğrencisi olmayı ve bir 'partileme' olarak anılır hale gelen tıp bayramına bakışlarını, soL'a anlattı.

Haber Merkezi

I. Dünya Savaşı'nda İstanbul, Kasım 1918‘de işgal edildi. İşgali takip eden dördüncü ayın içinde, 3 Şubat 1919'da İngiliz birlikleri, karargâh yapmak üzere Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye el koydu, öğrencilerin dersler dışında toplu halde dolaşması yasaklandı. Bu esnada üçüncü sınıf öğrencileri bir araya gelerek İngiliz işgaline karşı bir eylem düzenlemeyi kararlaştırdılar. Tıbbiyenin doksan ikinci yılını kutlama toplantısı düzenleyeceklerini bildirdiler, oysa amaçları başkaydı: İşgal kuvvetlerine, İstanbul'un kime ait olduğunu, tıbbiyelinin durduğu yeri göstermek!

Törende konuşan tıbbiyeli Mahmut Necdet, Kızılhaç yetkilileri ve işgal kuvvetleri askerlerine bakarak şunları söylemekten imtina etmedi: "İtiraf ediyoruz ki vatan, bilhassa onun kalbi, beyni olan İstanbul bu dakikada korkunç bir buhran geçiriyor. Ama korkmuyoruz... Buradayız, burada kalacağız. İstanbul bizimdir."

İşgal protesto edilirken, İngiliz bahriyelileri toplantıyı zor kullanarak dağıttı, birçok öğrenci tutuklandı. 

Yaklaşık 100 yıl sonra bugünse, 14 Mart Tıp Bayramı her yıl hekimlerin ve tıp fakültesi öğrencilerinin gündemine girmeyi sürdürüyor. Son yıllarda lüks otellerdeki kutlamalarla anılır olan 14 Mart, pek çok hekim ve öğrenci için bir tartışma konusu. 

Ankara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri, 14 Mart vesilesiyle tıp öğrencisi olmayı ve bir "partileme" olarak anılır hale gelen tıp bayramına bakışlarını, soL'a anlattı.

'EVRİM KARŞITLIĞI, TÜKENMİŞLİK SENDROMU... KAYGIMIZ YÜKSEK'

Fakültelerinin genel atmosferini sorduğumuz M.G., tıp eğitiminin yoğun ders programının herkesin malumu olduğunu, zaman zaman yaşamlarının bir bölümünü bu nedenle ihmal edebildiklerini belirterek yakınıyor: "Arkadaşlarımız siyaseti kimi zaman yorucu ve zaman kaybettirici olarak görüyor. Ancak Türkiye bu psikolojinin kırılabilmesi için pek çok gündemin içerisine itiyor hekim adaylarını, kendi geleceğimiz için uzak kalamayız aslında."

Tıp fakültesi kafeteryalarındaki sohbet konularına bakarak atmosferi aktarabileceklerini söyleyen M.B. ise, öğrencilerin genellikle dersler, ders notları ve yetişmeye çalıştıkları stajlardan söz ettiğini aktarıyor: "Güncel siyasete dair sohbetleri çok duyamıyoruz ancak şehir hastaneleri gündemi, fakültelerimizdeki evrim karşıtlığı, tükenmişlik sendromu yaşayan hekimler gibi tıp öğrencilerini yakından ilgilendiren sorunlar da kapımızda. Gelecek kaygımız yüksek."

'14 MART, EMPERYALİST İŞGALE KARŞI ÇIKAN MESLEKTAŞLARIMIZLA ANILMALI'

Öğrencilerin 14 Mart'ı nasıl karşıladığını sorduğumuzdaysa şu yanıtı alıyoruz: "Öncelikle benim şahsi gözlemim şu: Öğrencilerin tüm yıl 14 Mart’ın gelmesini beklediği falan yok. Ancak 14 Mart’ın tarihine baktığımızda, bugün bulunduğu konum ile arasında büyük bir farklılık olduğunu fark edebiliriz. 1. Dünya Savaşı sonunda işgale karşı çıkan hekimlerin ilk protestosunu simgeleyen 14 Mart, bugün lüks otellerde partilerle kutlanan bir şey oldu."

Konuya en ilgisiz olanların dahi gündemine partilerin girdiğini söyleyen M.B.; "Balo duyurusu yapıldığında herkesi bir balo telaşı sarmaya başlıyor. En ilgisiz olanlar bile çevresindeki arkadaşlarının etkisiyle bu telaşa ucundan da olsa bulaşıyor. Okul yönetimlerimiz tarafından da bu teşvik ediliyor. Bir ticari faaliyet aslında çünkü" diyor.

TÜCCAR RUH, 14 MART'I DA ESİR ALIYOR

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde iki ayrı parti düzenlendiğini söyleyen M.G.; "Bizim okulumuzda birisi fakülte yönetiminin bizzat organizasyonundan sorumlu olduğu bir balo, diğeri ise öğrencilerin ayarladığı bir parti. İkisi de 14 Mart yaklaşırken reklam ve pazarlama kampanyaları ile gündemimize girer. Balo her zaman lüks bir otelde olur, parti ise daha çok öğrencilerin gittiği bir barın kapatılması ile gerçekleşir" diye anlatıyor.

M.B. sorunun eğlenmekte değil, politik bir kıymeti olan 14 Mart'ın içeriksizliğe hapsedilmesinde olduğunu vurgulayarak; "Lüks bir otelde bir balo ve balo çıkışı tüm tıp fakültelerinin ortak katılımının olduğu bir parti ayarlanır. Balonun bilet fiyatları da tahmin edilebileceği gibi bir öğrenci için oldukça yüksek. Yurtsever tıbbiyelilerinse adı dahi anılmaz" diyor.

Milliyetçi grupların da 14 Mart'ı sahiplendiğini hatırlattığımızda, aynı grupların AKP'yle ortak bir zemini paylaştığının altını çizen M.B.; "Sağlık emekçilerini düşman belleyen AKP'yle aynı saftalar, ülkenin gördüğü en Amerikancı hükümeti anti-emperyalist olarak yutturmaya çalışanlarla 14 Mart yurtseverliğinin ne ilgisi olabilir ki" ifadelerini kullanıyor.

'ONLARCA MEKANİZMA YETMİYOR, 14 MART'A DA MUSALLAT OLUYORLAR'

Alternatif kutlamaların düzenlenebileceğini düşünen M.G.; "Tıp fakültesi öğrencileri 14 Mart’ın tarihini de sınırlı biliyor ve onlara bugün, yılın eğlenilecek günlerinden birisi olarak görünüyor. Elbette arkadaşlarımızın ve bizim eğlenme ihtiyacımız gayet doğal, insani. Ancak emperyalizme karşı mücadeleyle pekala ilişkili olan bir günün seçilmiş olması, tıp öğrencileri etliye sütlüye bulaşmasın kaygısının da bir ürünü" diyor.  

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi M.B.; "14 Mart bizim için, geçmişte bir mücadelenin meslektaşlarımız tarafından başlatıldığı gün olarak kalmalı. Neden sıra arkadaşlarımız bunu bilmesin, bizim görevimiz bunu anlatmak diye düşünüyorum" diyor ve ekliyor: "Öğrencilerin çevresinde olan bitene duyarsızlaştırılmasına dönük onlarca mekanizmayla yetinmiyorlar, bir de piyasacısı, milliyetçisi topu bir olup 14 Mart'a musallat oluyor. Buna engel olmak durumundayız. Üstelik emperyalist zorbalığa karşı çıkmak, bugün de bir görev."