Bugünkü 'zaferlerin' dünkü kaptanı: Zafer Şahin

İsmi duyulmamış futbol efsanelerinden, Eskişehirspor'un yakın tarihte iz bırakan eski futbolcusu Zafer Şahin... "Beni gönderene kadar Eskişehirspor'dan ayrılmam" diyen Şahin, Alanyaspor'un başında rakip olarak şehre geri dönmüştü.

Serkan Fidan - soL

Zafer Şahin... İsmi duyulmamış futbol efsanelerinden, Eskişehirspor’un yakın tarihte iz bırakan eski futbolcu. Süperlig’e yükselen takımın kupayı kaldıran kaptan. Eskişehir’in cefasını çekmiş emektarlardan. Taraftarın deyimiyle büyük kaptan… Tam beş yıl sonra Alanyaspor’la oynanan Türkiye Kupası maçında rakip takımın yardımcı antrenörü olarak Atatürk Stadı'nda...

Aslen Malatyalı olan Zafer Şahin 1977’nin son günlerinde Ankara’da dünyaya geliyor. 18 yaşından itibaren kaptanlık yapması, parayı hayatında hep ikinci planda tutması, kolundaki Mustafa Kemal dövmesi, işçi emeklisi sosyal demokrat baba Kanber Bey’in çocuklarını belli değer yargılarıyla büyüttüğünün göstergesi.

Altındağ Belediyesi’nde futbola başlayan yetenekli genç hemen dikkat çekiyor, Ankaragücü Paf takımına alınıyor. Mudurnuspor’a kiralanan Zafer, takımın şampiyon olmasına büyük katkı sağlıyor ve Bursaspor’un dikkatini çekiyor. Abisiyle Bursa’ya imza atmaya giderken Cemal Aydın arıyor. Aklı karışınca babasına danışıyor. Evladından uzaklaşmak istemeyen baba “Gel gözümüzün önünde ol” diyor. Bursa’ya yarım saat kala Bözüyük’ten dönüyor ve Ankaragücü’ne imza atıyor. Cemal Aydın daha geç arasa belki Zafer Şahin adını herkes biliyor olacaktı.

Ankaragücü kamp sonrası onu yine kiralıyor. Bu sefer adresi Yeni Salihlispor. Yirmili yaşlarının başındaki Zafer, Salihli’de üç sezon geçiriyor. Kış ortasında Eskişehir deplasmanına geliyorlar. Isınmaya çıktıklarında sahada diz boyu kar var. İş makineleri sahayı temizlemeye çalışıyor. Tribünler bomboş. Soyunma odasına giriyorlar. Maçın tatil edileceğini beklerken yeniden sahaya çıkıyorlar. Lapa lapa yağan kara rağmen tribünlerin dolduğunu görünce hayranlığını gizleyemiyor: “Ben de böyle bir takımda oynamak istiyorum”.

Salihli’de oynadığı yıllarda hem Ersun Yanal hem Yılmaz Vural onu Denizli’ye istese de kulüpler anlaşamıyor. Sözleşmesinin bitimiyle Beylerbeyi’ne geçiyor. “Yaşım 26 oldu maceraya gerek yok” deyip Galatasaray kampına katılmıyor, dönemin yatırım yapan kulüplerinden Şanlıurfaspor’la anlaşıyor. Aynı dönemde babasının hastalığı baş gösterince Ankara’ya gidiyor. Urfa’ya gidip imza atmasına sayılı günler kala Halil Ünal arıyor. Hasta babasına yakın olmak için üçte bir fiyatına Eskişehirspor’u tercih ediyor.

Savunmaya alternatif alınan Zafer, hem formayı kapıyor hem de kısa sürede kaptanlığa yükseliyor. “Seni bu şehirde çok seviyorlar, kovmadıkları sürece ayrılma” diyen babasının ve yüreğinin sesini dinliyor Siyah Kırmızı formayı giyerken Bank Asya ve Süperlig takımlarından gelen tüm teklifleri reddediyor. Eskişehir’e yerleşmeye karar veriyor ve ev alıyor.

Eskişehirspor’un Bank Asya’daki ilk sezonu. Takım iyi gitmiyor. Zafer, kadro derinliği olmadığından haftalardır sakat sakat oynuyor. Kritik Samsunspor maçının sabahı telefonu çalıyor, arayan ablası. Babasının durumu epeydir kötü olsa da her ölüm vakitsizdir. Yatakta hareketsiz kalıyor. Oda arkadaşı Kaleci Zafer uyanıp ne oldu diyene kadar ağlayamıyor da. Teknik direktörüne oynamak istediğini söylüyor. “Takımın bana ihtiyacı var, babam da oynamamı isterdi” diyor. Hocasından ve adaşından, takımın konsantrasyonu bozulmasın diye durumu saklamalarını istiyor. Bitiş düdüğüyle dizlerinin üzerine çöküyor. “Yönetim İstifa” sesleri, Zafer’in babasını kaybettiği anonsu yapılınca yerini sessizliğe bırakıyor. Ağlayarak soyunma odasına koşuyor. Ölümün bile yöneticiler tarafından kullanılmasına bu coğrafyada futbol gerçeği deniyor.

Dick Advocaat, oynatmadığı Van Hooijdonk’u neden milli takıma çağırdığı sorulduğunda, onun varlığı sadece saha içiyle sınırlı değil demişti. Ülkemizdeyse satış listesine ilk konulanlar Pierre’ler oluyor. Kemal Unakıtan’ın da desteğiyle üst üste transferler yapan Eskişehir’de Zafer satış listesine konuyor. Eş zamanlı Sergen transferi taraftarın öfkesini dindirmiyor, şehir ayağa kalkıyor. Taraftar zoruyla takımda kaldığından teknik direktör Metin Diyadin onu yedi hafta oynatmıyor. Oynamaya başlamasıyla toparlanma başlıyor. Sarılık geçirip ölümden dönüyor ama sezon sonunda yine takımının başında. Çünkü o doğuştan lider. Süperlig’e çıkınca başkan yeniden Halil Ünal oluyor. Kaptan, seçilmeden dört ay önce “Sana yapılanlar çok ayıp, sen bize babanın emanetisin” diyen Halil Ünal’ın odasından çıktığında hayatında ikinci defa gözyaşlarını tutamıyor. Kalbi kırık ama başı dik ayrılıyor Eskişehir’den.

Zafer’in Eskişehir’de bıraktığı iz onu tekrar Porsuk kenarına getirecek kadar kuvvetli. Bugünkü Zafer’lerin Dünkü Kaptanı, yarının Zafer’lerinde de rol alacaktır...