ANALİZ | Demirören gitti, yaşasın Demirören!

Futbol seçimleri de gerçek anlamda bir seçim olmaktan öte iktidar tarafından en kullanışlı bireyi atamak ve yeni sömürü alanları bağlamak olarak anlam kazanıyor. Demirören’in anlamı ve anlamsızlığı da işte tam burada yatıyor. Futbolun, sermaye sınıfı başta olmak üzere Erdoğanlara, Demirörenlere, Koçlara, Terimlere, Ormanlara ya da hempalarına mahkûmiyeti sıkışmışlığı çürümüşlüğe dönüştürüyor.

​soL spor - Aykurt Akın

İddaa ihalesinde en iyi teklifi veren Demirören’in öncülük ettiği Şans Girişim Ortak Girişimi (Demirören ve Las Vegas merkezli talih oyunları şirketi Scientific Games) bir süre önce yaptığı bahis hamlesini sonuçlandırdı. İddaa, misli.com'un Demirören Holding bünyesine katılımından ve sözleşmelerin devri yasal olarak tamamlandığından dolayı TFF başkanlığından istifasını veren Yıldırım Demirören, ‘şerefle ve gururla’ taşıdığını iddia ettiği görevinden artık ayrılmış bulunuyor. Kamuoyunda oluşacak yanlış anlaşılmaları ve buna paralel olarak gerçekleşecek asılsız karalamaları önlemek amacı ile bu adımı attığını savunan Demirören, bundan sonraki hayatında artık liglerin kaderini belirlemede daha önemli bir görevi üstlenmiş olacak.

PEKİ, 'YETER DEMİRÖREN' YETTİ Mİ?

AKP’nin, 'İddaa' olarak bilinen 'Spor Müsabakalarına Dayalı Sabit İhtimalli ve Müşterek Bahis Oyunlarını' ihaleye çıkarmasının hemen ardından TFF’nin sabıkalı patronu Demirören’in sahibi olduğu girişim İddaa ihalesine hızlıca dâhil olmuştu. Demirören’in teklif verdiği ihale sonuçlanmadan hemen önce artık ‘TFF başkanının bizzat bahis oynatacağı’ da açığa çıkmıştı. İşin süresinin de sözleşmenin imzalatıldığı tarihten itibaren 10 yıl geçerli olduğu hesaba katıldığında Demirören’in liglerde alınacak her türlü skordan sorumlu bir hale gelişi en az 10 yıl kadar kesinleşmiş oluyordu. Böyle de oldu. Demirören, her şey tam da lehine sonuçlandığı anda istifa ederek üzerinden tüm kiri boşaltmayı deniyor.

Tüm bunlarla beraber, özellikle FIFA’nın TFF başkanının bahis oynatması fikrine itirazı ve İstanbul'da düzenlenen FIFA Futbol Zirvesi'nde konuşan FIFA Başkanı Gianni Infantino’nun TFF başkanının İddaa hamlesi ile ilgili olarak “Ayrıntılarını bilmiyordum, hoşuma da gitmiyor” çıkışı sürecin Yıldırım Demirören tarafından yeniden değerlendirilmesine kapı aralamış olabilir. Ancak durumun başka bir duruma da etki ettiği görülüyor. Yıldırım Demirören’in medyayı ele geçirdikten sonra futbol üzerindeki tahakkümünün bahis hamlesi ile başka bir boyuta ulaştığı anlaşılıyor. Çünkü, liglerdeki skorlara müdahale etme ve müdahil olma ihtimali, hem futbol üzerinden dönen paralarının Demirören merkezinde buluşmasını sağlıyor hem de futboldaki son dönem VAR ile de öne çıkan sözde adalet hissiyatını bile darmadağın ediyor.

YENİSİ DE ESKİSİ DE AYNI

Demirören’in istifasının sermaye sınıfı ve gerici iktidar arasındaki ilişkide bir anlaşma sonucunda gerçekleştiği de bu anlamda iddia edilebilir. Şimdilik Hüsnü Güreli’nin vekaleten başkanlık edeceği TFF başkanlığının hemen sonraki patronu için isimler ortaya çıkmış durumda. Abdullah Kiğılı, Şenes Erzik, Göksel Gümüşdağ ve Servet Yardımcı vb. gibi isimlerin konuşulduğu TFF başkanlığının seçimleri ise Haziran ayında yapılacak seçimlerle belirlenecek.

Özellikle bu adaylar arasından güçlü olduğu ve iktidar ile yakın ilişkileri bulunan iki isme ise odaklanmak olanaklı. Başakşehir Futbol Kulübü başkanı Göksel Gümüşdağ’ın iktidar ile olan organik ilişkisi artık herkes tarafından bilinenlerden. Son dönemlerde ‘yükselme trendi’ içerisinde olan bu ismin gelecekte ülke futbolunun başa gelme ihtimali hiç de az değil. Ancak bunun zamanı merak ediliyor. Hali hazırda, şampiyonluğa ‘yürütülen’ ve parlatılarak bir pazarlama tekniği ile yabancı sermayeye satılmaya hazırlık yapılan bu kulübün başkanı Gümüşdağ’ın bir şampiyonluk görüp gönül rahatlığı ile başka görevlere koşulacağı tahmin edilebilir. Son dönemde aynı zamanda üyesi olduğu Galatasaray kulübünden yine Demirören’in kaygısı ile benzer bir şekilde ‘algı operasyonlarına’ kurban gitmemek için, “Benim tek hedefim, Başakşehir'in zirvede olmasıdır” sözü ile istifa etmesi başkanlık için sanki biraz daha zamanı olduğunu gösteriyor.

Bir diğer incelenecek aday ise Servet Yardımcı. Kamuoyunda Gümüşdağ kadar popüler olmasa da iktidar ile olan bağlantıları sağlam bir isim olan Yardımcı, daha önceden TFF bünyesinde başkan vekilliği ve yönetim kurulu üyeliği yapmış bir kişi olarak öne çıkıyor. Şimdilerde ise TFF içerisinde 1. Başkan vekili olarak görev yapan, Fenerbahçe kongre üyeliği de bulunan ve AKP İstanbul eski milletvekillerinden Milli Savunma Bakan yardımcısı Hasan Kemal Yardımcı’nın kardeşi olan Servet Yardımcı, bir girişimci olarak da TFF’ye göz kırpıyor. Bununla beraber, Yardımcı’nın birçok kente yatırımcı olarak para aktardığı ve Rize Üniversitesi’ne bağlı olan Rize Tıp Fakültesi ve birçok okulun kendi ismini taşıdığı biliniyor.

Bir noktadan sonra ise isimler fark etmiyor, yalnızca görünüşler değişiyor…

SEÇİM DERKEN: GERÇEKTEN BİR SEÇİM VAR MI?

Demirören, Türkiye futboluna bulaştırdığı kiri artık bir mecraya taşımış durumda. Medyanın patronu olduktan sonra bahis sektörünün de patronluğuna soyunması ve bunu Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığı makamındayken yapabilmesi ülkenin içerisinden geçtiği süreci futbol üzerinden resmetmeye yetiyor. Burada şaşılacak durumu ise her ne hikmetse ‘Demirören’in istifa etmesi’ olarak yorumlamak gerekiyor. Halbuki, seçimlerde AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına aday olan Binali Yıldırım’ın meclis başkanlığından istifa etmeden ve bunu ‘siyaset yapmadığını’ ileri sürerek sürdürebilmesi, futbolun Erdoğanlarından Demirören’in de benzer bir şekilde davranabilmesinin koşullarını çoktan yaratmış durumdaydı. Bu anlamda ‘anlık gelişmiş gibi görünen’ Demirören’in istifasını, sadece sermayenin kendisine yeni kazanç alanları açması ve tekelleşme olarak değil, futbol üzerinden dönen, döndürülen oyunların ne kadar katmerlendiğini ve bunun ülkedeki çürümüşlüğün dozajının nasıl bir ivmeyle artarak arttığını tespit ederek okumak gerekiyor.

Futbol artık sadece çürümüyor, çürütüyor da…

Futbol seçimleri de gerçek anlamda bir seçim olmaktan öte iktidar tarafından en kullanışlı bireyi atamak ve yeni sömürü alanları bağlamak olarak anlam kazanıyor. Demirören’in anlamı ve anlamsızlığı da işte tam burada yatıyor. Futbolun, sermaye sınıfı başta olmak üzere Erdoğanlara, Demirörenlere, Koçlara, Terimlere, Ormanlara ya da hempalarına mahkûmiyeti sıkışmışlığı çürümüşlüğe dönüştürüyor.

TFF Başkanı olmak için kuyrukta sıra bekleyen Rıdvan Dilmen için ise zaman daralmaya devam ediyor…