2014 Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası başlarken...

Türkiye, 27 Eylül-5 Ekim tarihleri arasında, 2014 Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası'na ev sahipliği yapacak. İsmail Sarp Aykurt, bugüne bakarken, geçmişi hatırlattı geçmişe bakarken ise bugünün sporunun nasıl kurulacağını anlattı.

İsmail Sarp Aykurt

2014 Kadınlar Dünya Şampiyonası (27 Eylül-5 Ekim) Türkiye’de başlarken hatırlatmamız gereken kimi başlıklar olduğu gerçeği önümüzde duruyor. Milli takımın Fransa, Kanada ve Mozambik ile yapacağı maçları düz bir izleyici olarak değil de sorgulayıcı bir bakış açısı ile değerlendirmek, tarihsel bağlarını kurmak, geleceği inşa sürecinde ziyadesiyle anlamlı.

Geçmişe bakmak
Sporun bir erkek işiymiş gibi aksettirildiği ve erkek egemen söylemlerin boğukluğu ile yüzleşildiği şimdilerde kadınların sporda da hem yetkin bir gözlemci ve örgütleyici olması hem de uygulayıcı olarak gelişkin hale gelmesi yakıcı bir önem taşıyor. Geçmişte kadınların birçok başlıkta olduğu gibi sporda da kolektif başarılar elde ettiği dönemler sayılamayacak kadar çok.

Basketbol örneği ile devam edelim.

Basketbol Güney Amerika yerlileri Mayas kabilesi oyunu “Tlaiotenie”den ilk esinlendiğinde bu kadar popüler bir sportif kültür haline geleceği tahmin edilir miydi bilmiyorum ama bir bilim olarak gelişmesinde Kanadalı Dr. James Naismith’in büyük bir payı var. Kadınlarda öne çıkan ismin ise ABD’de Smith Koleji fizik öğretmeni Senda Berenson Abbott olduğu aşikar.

Abbott 1891 yılında California Üniversitesi ile Miss Head okulu arasındaki ilk kadın maçından sonra kadın basketbolunu geliştirme ve kadına uyarlama çabasına girişir. 1893’te ilk kolejler arası basketbol maçını organize eder 1899’da ise erkek basketbolunun kurallarını kadınlar için yeniden tasarlar.
Bu bağlamdaki çabalar teslim etmek gerekir ki, ilktir.

1915’te ilk kadın basketbol takımı, antrenör J. Percy Page liderliğinde kurulurken Edmonton Grads kadın basketbolunu yayma misyonu üstlenmekten alamaz kendini. Tüm Kuzey Amerika’da tanınır hale gelen Grads takımı ulusal ve uluslar arası turnuvalarda şampiyonluğun tek adresi haline gelir. 1924 ile 1936 arasında oynanan 27 olimpiyat maçını kazanmasını bilir.

Coach Percy Page basketbola tutkundur. Tutkunluğu sözlerine ve davranışlarına dolayımsız olarak yansır. Kadın oyuncularına “evlenmeyi bile” yasaklar. Bahanesi de hazırdır. Yolculuklarda duyulabilecek aile özlemini minimuma indirmek. Page basketbol merkezli bir yaşam felsefesi inşa etmiştir.

'Basketbol oynamalısınız, basketbolu düşünmelisiniz ve basketbolu hayal etmelisiniz'
Üzerinden yıllar geçer. Kolektif bir oyun olması gereken spor ve özel olarak da basketbol paranın da içine nüfuz etmesi ile ticari bir araca indirgenir. Özellikle de basketbolun anavatanı olarak görülen Birleşik Devletler’de...

Devam edelim.

Basketbol bir bilim ve spor olarak gelişimini böyle bir nesnellikte sürdürür. Lakin kolektif bir spor olan basketbol gerçek anlamdaki kolektivizmi sosyalizmin yurdunda yeniden üretir.

Sovyetler Birliği sosyalizm ile toplumsal hale gelen ve toplumcu bir perspektif ile üzerinde durulan sporun merkezi bir planlama, ortaklaşa çalışma ve disiplinli politikalar ile gelişmesinin önündeki engelleri aşmasını bilir.

Bunun parkelere yansıması da bir o kadar gerçek olur.

Kadınlarda, kulüp takımlarında ulaşılması güç ve istikrarlı başarılar elde edilir. 1959 yılından beri aralıksız düzenlenen Avrupa Ligi’nin (Euroleague Women) gelmiş geçmiş en başarılı takımını yaratan Sovyet ekolüdür. Daugava Riga kulübü 12’si arka arkaya olmak üzere toplam 18 şampiyonluk ile kadın basketbolunun pozitif katalizörüdür, öncüsüdür. Takımın kolektif çarkının en önemli dişlilerinden birisi de kuşkusuz 2.10 m uzunluğundaki pivot Uljana Semjonova’dır. Uljana Sovyetler Birliği kadın takımı ile de 1976 Montreal ve 1980 Moskova’da altın madalyaya uzanır.

Bir diğer önemli takım ise WBC Dynamo Novosibirsk’tir. 1955 yılında kurulmuş olan bu kulüp 1980’lerin sonunda Sovyet kadın basketboluna damga vurmuş, 3 lig şampiyonluğu kazanmış, bunu da 1 Ronchetti Kupası kazanarak süslemiştir. Bunun yanında Dynamo Euroleague Woman düzeyinde finale çıksa da şampiyon olamaz.

Milli takım düzeyinde de durum farksızdır. Sovyetler Kadınlar Avrupa Şampiyonası’nda 2 yıla bir organize edilen bu turnuvada, 1950’den 1991’e dek şampiyonluk görür. Sadece 1958 yılında Bulgaristan’ın ardından ikinci olur! (1)

Bir diğer turnuva Dünya Şampiyonasıdır. İlki 1953 yılında Şili’de yapılan turnuvada başı çeken iki ülke vardır. Sovyetler Birliği ve Birleşik Devletler. Dünya’nın 5 bölgesinden en iyi 16 takımın dahil edildiği organizasyonda zaten 4 farklı ülke kupa kazanabilmiştir. Birer kez kupayı kazanan Avustralya ve Brezilya’nın dışında ABD 8 kez ile ilk sırayı alır şampiyonluklarda. Sovyetler Birliği ise 6 altın madalya ile ikincidir. İkincidir ama 1991 yılında kısa ve geçici bir “mola“almıştır.

Şimdiden geleceği kurmak
Sosyalizmin parkelerde olmadığını söylemeyeceğim bu turnuvada, büyük bir keyifle. Çünkü Amerika kıtasından, çoğu “otoriteye” göre sürpriz olan bir ülkenin takımı Türkiye’de olacak.

Küba kadın takımı yani sosyalizm Türkiye’de parkelere çıkacak.

Ayrılmaz ve birbirini besleyen iki özne, kadın ve sosyalizm birbirini tamamlayacak.

Bu anlamda turnuva daha da farklı bir hale bürünecek. Türkiye’yi izlerken Küba’yı, sosyalizmi düşünmek daha da mümkün olacak.

Kimin kupayı aldığı ise ayrıntı olmaya devam edecek…

Sahiden son kertede kimin kazanacağı belli değil mi?


(1) http://www.fibaeurope.com/cid_KNce8jInH7Qj1EsyH5rjn2.pageID_K8Q58rrEITcJ... ( Merak edenler Soviet Union Team History kısmından bakabilirler)