YC Eğitim Emekçileri'nden yerelleşme raporu

MEB'in okulları yerel yönetimlere devretme planlarının konu edildiği YC Eğitim Emekçileri 2. İzlem Raporu'nda planın olası hedefleri ve emek örgütlerinin tutumu üzerinde duruldu.

soL (HABER MERKEZİ) Yurtsever Cephe (YC) Eğitim Emekçileri, "Gerici ve Piyasacı Eğitime Karşı İzlem Raporları"nın ikincisini yayınlandı. Rapor, yeni Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun göreve gelir gelmez açıkladığı "eğitim hizmetlerini yerel yönetimlere devretme" planını konu aldı. Raporda, bu planın olası hedefleri üzerinde duruldu.

Türkiye'de 1980'lerden itibaren izlenen ve her geçen gün biraz daha ete kemiğe bürünen neoliberal politikaların temel olarak özelleştirme, yerelleşme ve kuralsızlaştırma üzerinden yaşama geçirildiği vurgulanarak, bu politikaların sanayi ile işgücü arasındaki ilişkiyi daha dolaysız, masrafsız ve hızlı bir şekilde kurmayı, diğer bir deyişle emek gücünün amansız piyasa koşullarında sömürülmesini amaçladığı belirtildi.

"Eğitim sermayenin ihtiyaçlarına göre yönlendirilecek"
Eğitim başlığı özelinde ise, yerel ihtiyaca göre şekillendirilen eğitimin yalnızca sermayenin gereksinimlerine yanıt verecek biçimde yönlendirileceği, merkezi hükümetin denetimi ve izni olmaksızın herhangi bir yerele yönelen çok uluslu şirketlerin önündeki engellerin bu yolla kaldırılmakta olduğu vurgulandı.

"Fransa'da da denenmişti"
Raporda, MEB'in denediği yerelleştirme operasyonunun yıllar önce kapitalist krizlere eşlik eden yeniden düzenlemelerin uygulandığı başka ülkelerce keşfedildiği hatırlatıldı. Fransa'da 1983-86 yıllarında, Mitterand döneminde, yerel yönetimlerle ilgili iki yasa çıkarılmış, söz konusu yasayla Fransa'da 6 bölge kurulmuş ve eğitim sağlık gibi hizmetler bu bölgelerin faaliyetleri kapsamında düzenlenmişti.

Fakat daha 10 yıl bile geçmeden, bu düzenlemelerin feodal sistemi hortlattığı, dahası kamu hizmetlerine ulaşmada eşitsizlik ve kaynakların optimum kullanılmaması ve hatta kaynakların yağmalanması gibi durumların gündeme geldiği görülmüştü. Öyle ki bu hizmetlerin önemli bir kısmı, yerellerde üretilemez olup başka ülkelerden satın alınmaya başlanmıştı.

"Evrensel değerlerin göz ardı edilmesi kolaylaşacak"
Yerelleşme ile eşitlik, hakkaniyet, özgürlük gibi evrensel değerlerin geri plana atılıp yerel değerlerin egemen hale geleceğinin de vurgulandığı raporda, "Başta toplumsal eşitsizlikler olmak üzere, bir dizi olumsuzluğun meşrulaştırılması çok daha kolay hale gelecektir. Ülkemizde yoğun biçimde tartışılan türban, dincileşme ve mahalle baskısı gibi kavramlar daha da artacak ve mahalli idarelerin sosyal ve ideolojik yapısıyla piyasa ilişkileri, eğitimin niteliğini belirleyecektir" denildi.

"Devlet sorumluluklarını terk ediyor"
Yerelleşme ile herkesin demokratik haklara sahip özgür ve bağımsız düşünen bireyler haline dönüşebilecekleri savunulurken, tersine neoliberalizmin insanları ekonomik durumun manipülasyonuna açık bireylere dönüştürdüğü devletin eşitsizlikleri azaltmak yerine suçu tek tek okullara, ailelere ve çocuklara yönlendirdiği vurgulanan raporda, "Kendi kültürüne ait özerk okullarda demokrasinin nimetlerinden faydalanan bireyin başarısı ya da başarısızlığı artık tamamen kendine aittir" denildi.

"Tarikat ve cemaat okullarının önü açılacak"
Raporda, eğitimdeki ulusal birliğinin ortadan kalkmasıyla birlikte tarikat ve cemaat okullarının daha da güçleneceği ve eğitimin ideolojik, dinsel, siyasi çıkar-yarar gruplarının yasal-meşru ve gayri meşru etkilerine daha da açık hale geleceği öngörüldü ve şu örnek verildi:

"Ankara'da bir okulda, derste Darwin'den söz eden bir öğretmene velilerin aldığı tavır bu işin nereye varacağının ipuçlarını taşımaktadır. Gene, Ankara merkezindeki bir okulda, okutulan bir okuma kitabında, yalnızca sendika sözcüğünün geçmesi bile velilerin ayağa kalkması ve okul yönetimine baskısıyla sonuçlanmışken, bunun mahalli idare altında yönetilen ve finanse edilen okullarda nasıl sonuçlanması düşünülüyor?"

"Emek örgütleri süreci doğru tahlil etmeli"
Raporun son bölümünde, emek örgütlerinin neoliberal politikalar karşısında hatalı tutumlar alarak yeterli direnişi göstermediğine değinildi ve şu ifadeler kullanıldı: "Yeni bin yılın eşiğinde ulus devletlerin parçalanmasının demokratikleşme ve özgürleşme olarak algılanması, solun emperyalizmle mücadele etmekten vazgeçmesi sonucunu doğurmuştur. Bu da eğitim cephesinde tüm bunlar yaşanırken, Eğitim-Sen, KESK, DİSK gibi sendikaların, suskun ve edilgen olmasını açıklamaktadır. 'Küreselleşmecilerin' bugünkü işi, temel bir hak olarak bugüne kadarki tüm anayasalarda kâğıt üzerinde de olsa yerini korumuş olan eğitim hakkını, tıpkı diğerleri gibi anayasal bir hak olmaktan çıkarmaktır."