Turkuaz, lale ve dürüm…

AKP döneminde, İslami semboller ve kadrolaşma arttı.

soL (HABER MERKEZİ) Pilot Bahadır Altan'ın iş akdine son verilmesinin temel gerekçelerinden biri olarak gösterilen uçuş güvenliği, aslında, THY çalışanlarının son zamanlarda yönetimle mücadele ettiği bir konu. THY'nin bugüne kadar fazlasıyla ihlal ettiği ve önümüzdeki günlerde hayata geçirmeyi düşündüğü planlamalarda da dikkate almadığı görülen uçuş güvenliğini, işten çıkarma gerekçesi olarak kullanmasındaki tezat, bir kez daha "THY'de neler oluyor?" sorusunu gündeme getirdi.

Geçtiğimiz yaz THY çalışanlarının temsilcisi Hava-İş ile hükümet arasında 16 Mart tarihinde başlayan 21. dönem toplu iş görüşmelerinin çıkmaza girmesinin ardından, sendikanın 18 Temmuz'da grev kararı alması ve grev oylaması talep etme hakkının gündeme gelmesiyle THY'de yeni bir dönem açıldı. O dönemde sendika, uçuş güvenliğiyle ilgili taleplerde bulunmuş, gazetelere de bu konuda ilanlar vermişti.

THY çalışanlarının grev kararını sindiremeyen yönetim, biri sendika temsilcisi olmak üzere, sekiz Hava-İş üyesi işçiyi işten atmış ve sendikaya yönelik baskıları artıracağı mesajını vermişti. Hava-İş tarafından yapılan açıklama da, sekiz işçinin gerekçesiz olarak işten çıkarılmasının, 4857 sayılı İş Yasası'nın ilgili hiçbir hükmünü dikkate almadan, yasaya aykırı şekilde davranan THY Teknik A. Ş. yönetiminin pervazsızlığını ortaya koyduğu vurgulanmıştı.

THY büyüdü, bedeli çalışanlar ödedi
2006'dan bu yana THY yönetim kurulu, AKP'ye yakın isimleri bünyesinde barındırıyor. Bazen sembol kullanımıyla, bazen yürütülen işletme politikalarıyla THY'ye AKP damgası vurmak isteğine, özelleştirme hedefi de eşlik ediyor.

"Dünyanın en büyük havayolu şirketiyiz, büyüyoruz" diyen THY yönetimi, bu büyümenin bedelini çalışanlarına ödetiyor. Sefer sayısı artarken, işten çıkarmalarla personel sayısının azalması, uçuş güvenliğini tehdit eden koşulları beraberinde getiriyor.

Hava-İş'in grev kararı almasına da neden olan, uçuş güvenliğinin ihmaline karşı, çalışanlar bir kampanya başlatmış durumdalar. Hava-İş'te örgütlü THY çalışanları, asgari 12 saat dinlenmek ve yorgun uçmamak istiyorlar. THY çalışanları için uçuş güvenliği vazgeçilmez bir unsur olurken, yönetimin bunu riske atacak uygulamalarının karşısında duruluyor. Sendika, uçuş güvenliği için gerekli koşulları tanımlıyor ve bunun için örgütleniyor.

Kadrolaşma iddiaları
THY yönetimine AKP'ye yakın isimlerin atanması dışında personel alımında da buna benzer bir sürecin yaşandığına dikkat çekiliyor. Özellikle, yeni işe alınan personelin ağırlıklı olarak erkek olduğu görülüyor. Veriler, AKP iktidarıyla birlikte THY'nin erkek istihdam oranının arttığını gösteriyor. Son 3.5 yılda THY'ye alınan 2646 personelin 1843`ü erkek, 803`ü kadın. İstihdam edilen kişilerin iş güvenliği konusunda eğitim alıp almadıkları ise tam olarak bilinmiyor ve bu da uçuş güvenliğini tehdit eden bir başka unsur olarak karşımıza çıkıyor.

Önce kıyafetleri değiştirdiler...
2006 yılında ilk kez bir modacı tarafından tasarlanan THY kıyafetleri Cemil İpekçi imzasını taşırken, kuruluşun hakim rengi olan kırmızı ve lacivert yerine, farklı renkler ve özellikle turkuaz öne çıkıyor. THY personel kıyafetlerin sık sık açılan ihalelerle yenilenmesi de eleştirilere konu oluyor.

Cemil İpekçi, üç yıl önce THY'nin uçuş ve yer personelinin üniformalarıyla yeni alınan uçakların kabin tasarımlarını gerçekleştirmişti. Ancak üniformalarla ilgili şikayetler ve THY'nin 75. yılı gerekçe gösterilerek, ihale bu yılın başında yenilendi.

Bu kez "Kadın olsaydım türban takardım" sözleriyle gelen İpekçi yerine ihaleyi Vakko alırken, personel üniformaları yeniden değiştirildi. İpekçi'nin tasarımını yaptığı kabin memurlarının üniformaları tepki almıştı. THY'ye ulaşan şikayet mektuplarında, gömlekte kullanılan açık sarı rengin, kirli görünüm oluşturduğu, pantolon ve eteklerin kenarındaki simli lale deseninin ise uzaktan sökük gibi görüldüğü belirtilmişti.

Vakko'nun hazırladığı kıyafetlerde hosteslerin etek boyları diz altına indi. Cemil İpekçi'nin hazırladığı konsept gereği pembe kravat takan ve bundan şikayet eden erkek personelin artık lacivert üzerine desenli kravat takması belirlendi. Ancak, turkuaz rengin kullanımında kararlılık vardı!

Göze çarpan bir değişiklik de, uçak içindeki tasarımlarda Anadolu ve Türk motiflerinin esas alınarak, ''lale'' figürü kullanılması oldu. Uçaklar kirli beyaz renkte ve büyük lale desenleriyle süslendi. Büyük uçaklarda kahverengi, bej, turkuaz ve gül kurusu, küçük uçaklarda ise lacivert, turkuaz ve gül kurusu renkleri tercih edildi. Yine aynı şekilde İznik çini motifleri ve mozaikler kullanıldı.

Giyeceğe harca, yiyecekten kes
Personel üniformaları için harcanan para hesaplanamazken, catering hizmetlerinde tasarrufa gidilmesi gündemde. Buna yönelik en çarpıcı örnek, uçuşlarda dürüm ikramına başlanması. Dış hat uçuşlarında soğuk et tabağından vazgeçilmesinin ve yerine dürüm ikram edilmesinin nedenini, THY yönetimi şöyle açıkladı: "Milli havayolu olarak baklava, tatlı servislerimizde tercihlerimizin en başında gelmektedir. Yolcumuzun kısa sürede tüketmekte zorlandığı soğuk yemek menüsünü, kabin ekibimiz de servis etmekte zorlanıyordu. Konsept değişikliği ile servisin süresini daha sofistike ürünlerle kısaltmak hedeflenmiş olup, bu uygulamamız ile ilgili olarak gerek kabin ekiplerimizin gerekse yolcularımızın beğeni ile ürünleri karşıladığı müşahade edilmiştir. Menü içerisinde sadece dürüm değil, pita, kruvasan, gobit ekmeğinden yapılmış sandviçler de farklı rotasyonlarda farklı içeriklerle servis edilmektedir."

Kamu gitti, Nur cemaati geldi...
THY'deki değişimin bir diğer göstergesi, Nur cemaati kurucusu Said-i Nursi anısına İstanbul'da ` düzenlenen uluslararası sempozyuma sponsor olmasıydı. Geçtiğimiz Kasım ayında, sempozyuma katılanlara yüzde 50 indirimli bilet sağlandığı ortaya çıkarken, THY yönetimi, uygulamayı `tamamen ticari` diyerek savundu. `Devletin havayolu` olarak bilinen THY'nin Nur cemaati ile ilişkisine "piyasa koşullarında normaldir" diyen Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri, "THY'de kamunun payının yüzde 50`nin altına indiğini` belirtmekle yetindi. Bakanlık yetkilileri, THY ile Ulaştırma Bakanlığı'nın ilişkisinin artık sadece `sektörde faaliyet gösteren bir kuruluş` olmasından ibaret olduğunu savundu.

THY Basın Müşaviri Ali Genç, sempozyumu organize edenlerin başvurusunu, " profesör düzeyinde yabancı bilim adamları katıldığı için" değerlendirdiklerini söyledi. "Bunu tamamen ticari olarak değerlendirdik. Türkiye'de yapılan uluslararası bir sempozyuma destek olduk. Hem de uçaklarımızı doldurduk!"