28. TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nda düzenlenen bir panele soL yazarları Metin Çulhaoğlu ve Kemal Okuyan katıldı. Büyük ilgi gören panelde Türkiye’nin ve Türkiye solunun bugünü ve yarını tartışıldı.
İstanbul'da düzenlenen TÜYAP Kitap Fuarı'nda Yazılama Yayınevi tarafından düzenlenen “Türkiye Nereye Gidiyor?” başlıklı panelin ilk konuşmacısı Çulhaoğlu, Türkiye tarihinde AKP öncesinde üç kritik iktidar değişimi yaşandığını, bunların sırasıyla 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi, 1973’teki CHP-MSP koalisyonu ve 12 Eylül darbesinin ardından 1983’te oluşan ANAP iktidarı olduğunu kaydetti. Bu noktaların Türkiye’de her zaman akademisyenlerin ve entellektüellerin ilgisini çektiğini söyleyen Çulhaoğlu, AKP iktidarının bugün bu dönemlerden daha da ciddi bir kırılmayı, neoliberal yeniden yapılanma anlamında kritik bir aşamayı temsil ettiğini, böylesine bir aşamanın Cumhuriyet döneminden bu yana sözde de olsa başat durumda olan, devletçilik, halkçılık, bağımsızlık gibi kavramlarla hesaplaşmayı gerektirdiğini ifade etti.
AKP nasıl ayrılıyor?
AKP’yi geçmişteki kritik dönemlerden ayıran önemli özellikleri bölgeye ilişkin özel bir konjonktür ve üçlü sinerji algısı olarak tanımlayan Çulhaoğlu, bu iki durumun AKP’yi daha cesur adımlar atmaya ittiğini belirtti. Çulhaoğlu bölgeye ilişkin özel konjonktür algısı olarak tanımladığı özellikten bahsederken, ABD’nin bölgemizdeki İsrail gibi bir ata ihtiyacı olduğunu, AKP’nin de bunu çok iyi sezdiğini, at olma konusunda çok istekli olan AKP’nin “ben bununda ötesine geçerim” mesajını verdiğini söyleyerek, bu anlamda AKP’nin kendisini bölgede çeper bir ülke olarak pazarlamaya çalışmasına dikkat çekti. Çulhaoğlu, üçlü sinerji olarak tanımladığı yapının, dış ilişkiler, neoliberalizm egemenliğindeki ekonomik yapılanma ve dinci ağırlıktaki ideolojik bir yapılanmadan oluştuğunu ifade etti. Bu kanalların bağımsız olarak var olurken bir taraftan da birbirini besleyen bir etkileşim içinde olduğunu dile getiren Çulhaoğlu, sonrasında AKP’nin diğer ayırt edici özellikleri üzerinde durdu. Çulhaoğlu, AKP döneminde ilk defa siyasetin bir taraftan sermaye çıkarlarına hizmet ederken, bir taraftan da sermaye sınıfını terbiye ettiğini, AKP’nin ordu, yargı, medya ve sivil bürokrasiyi yeniden yapılandırdığını söyledi. AKP’nin mekâna egemenlik anlamında da çok ciddi adımlar attığını kaydeden Çulhaoğlu, yaşanan dönemin totaliter demokrasi şeklinde değerlendirilebileceğini belirtti.
Çulhaoğlu, bugün başka bir siyasi parti gelse de AKP’nin yerleştirdiği sistemin ve gelinen aşamanın dönüştürülmesinin zor olduğunu, eğer AKP ile devam edilirse de durumun daha da ileri bir noktaya taşınacağını söyledi.
“Türkiye çok kötüye gidiyor?”
Konuşmasına “Türkiye iyiye mi gidiyor?” sorusuyla başlayan Kemal Okuyan, bugün Türkiye solunun çok büyük bir bölümünün bu soruya “Her şeye rağmen bugün geçmişe göre iyidir” bakışıyla yaklaştığına dikkat çekti. Oysa bugün Türkiye’nin çok kötüye gittiğini ifade eden Okuyan, Türkiye solunun 12 Eylül açık faşizminin ardından gelen Özal iktidarını bile böyle değerlendirmediğini söyledi. Marksistlerin iyiye ya da kötüye gidişe ancak “sınıfsız ve sömürüsüz bir toplum” arayışı açısından nereye gidildiğine göre karar verebileceğini kaydeden Okuyan, “AKP iktidarı, Türkiye işçi sınıfının altındaki toprağı çekiyor. Piyasa, sermaye, emperyalizm saldırıyor. Burada iyiye gidişten bahsedilebilir mi?” diye sordu.
“ABD’nin yönelimleri ve AKP’nin rolleri örtüşüyor”
AKP’nin uluslararası rolüne değinen Okuyan, “AKP’nin kendi misyonlarıyla Obama hükümeti ile birlikte ABD’nin yönelimleri çok iyi örtüştü. AKP basit bir kukla değil, aksine çok güçlü. AKP ABD tarafından ciddi bir şekilde destekleniyor. Emperyalizm AKP’ye bir özerklik alanı yaratıyor ve AKP burada bir aktör olarak öne çıkıyor” derken, ABD’nin bugün din ve piyasa ile bölgeye girmeye çalıştığını ve AKP’nin başarısının, bunu okuması ve buna hazırlanması olduğunu söyledi.
“TSK etkisizleşiyor, bu iyi bir şey değil mi?” görüşünü değerlendiren Okuyan, “Sermayenin silah gücünde hiçbir zayıflama yok, ciddi bir şekilde güçleniyor. Polis sayısı belki 250 bine yaklaştı. Silahlı Kuvvetler daha fazla sermaye aygıtı haline geliyor. Ordunun törpülenen tarafı, emekçilere karşı despotluğu değil” dedi ve TSK’nın Türkiye’nin üstlendiği yeni roller için törpülendiğini vurguladı.
“AKP’ye değil DP’ye mi yükleneceğiz?”
Okuyan, ilk defa AKP’nin oylarının düşüşe geçtiğine inandığını ifade ederek, “AKP 2011 seçimlerinden tek başına hükümet olarak çıkamazsa ne olur?” sorusunu gündeme getirdi. Devlet kuruluşlarında bu kadar kök salmış, mevziler elde etmiş AKP’nin bu mevzilerini kolay kolay kaybetmeyeceğini belirterek, ”AKP’nin, Recep Tayyip Erdoğan’ın ana muhalefet olduğunu düşünebiliyor musunuz?” dedi. Önümüzdeki süreçte Türkiye’nin ciddi çatışmalara aday olduğunu söyleyen Okuyan sözlerini şöyle sürdürdü: “AKP devlet partisi olma yolunda gidiyor. Türkiye solu, AKP’ye yüklenmek zorunda. Bize soruyorlar, niye bu kadar yükleniyorsunuz diye. Siyaset iktidar işidir. AKP’ye yüklenmeyip, Demokrat Parti’ye mi yükleneceğiz? AKP bugün sermaye saldırısının cisimleşmiş halini temsil ediyor. Türkiye solu önümüzdeki dönemi çok iyi değerlendirmek zorunda. Türkiye önümüzdeki birkaç yıl sonra çok farklı bir düzleme girecek. Türkiye solunun buna göre kendini toparlaması, buna hazırlanması gerekiyor. Türkiye solu AKP’ye yönelik hoşnutsuzluğu örgütlemek durumundadır.”
Çulhaoğlu ve Okuyan’ın katıldığı panel, izleyicilerin sorularıyla sona erdi.
(soL-İstanbul)