Sınıf Tavrı’ndan KESK'e çağrı

Sınıf Tavrı Genel Kurul sürecine giren KESK'e yönelik 'Yeniden ayağa kalkmak için' başlıklı bir açıklama yayınladı.

Haziran Direnişi yaşanmış bir Türkiye’de etkisiz kalmış bir sendikayı kabullenmeyen ve Genel Kurul öncesi KESK’i güçlü ve etkili bir mücadeleye çağıran Sınıf Tavrı’nın açıklaması şöyle:

“YENİDEN AYAĞA KALKMAK İÇİN
Sadece Türkiye'de değil, dünyada sermaye sınıfı bir kriz yaşamaktadır. Tek başına ekonomik krizden bahsetmiyoruz, ondan daha da önemlisi ideolojik bir kriz yaşanmaktadır. Liberalizmin emekçilere vereceği bir şey kalmamıştır. Ülkemizde 11 yıllık AKP iktidarı büyük bir krizin içindeyken siyasal islamcılık duvara toslamıştır.
Bugün ülkemizde sermaye sınıfının yaşadığı en büyük sorun nasıl bir temsiliyet sorunudur , bunun yanıtınıveremiyorlar. Yaşanan fetret devri bundandır.
Bugün, böyle bir ortamda işçi sınıfının tavrını ortaya koyması, gücünü göstermesi çok önemli. Tam zamanıdır, işçi sınıfı, emekçiler tavrını koymalı!
Bunun için sınıfın ileri ve örgütlü kollarının yapacakları var.
Bunun için işçi sınıfının ileri ve örgütlü güçlerinden biri olan KESK'in güçlü ve etkili mücadelesine ihtiyaç var.
Etkisiz bir KESK kabul edilemez!
Ancak ne yazık ki 1990'lı yılların toplumsal ve siyasal hareketliliğini arkasına alan kamu emekçileri sendikal hareketi, bu enerji ve mücadelesini siyasal ve örgütsel olarak bugünlere taşıyamamıştır.
Bugün KESK etkisizdir.
Bugün KESK, üyelerini, meşruiyetini ve gücünü kaybetmektedir.
Hem de milyonlarca insanın sokağa çıktığı Haziran Direnişi şimdi yaşanmışken...
Mesele iddia edildiği gibi 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun KESK’i bitirdiği değildir. Yani KESK’i bitiren yasal sendikacılık değildir. KESK, gücünü aldığı sınıf mücadelesinden uzaklaştıkça zayıflamış, bu yasal sendikacılığa hapsolmuştur. Ne yazık ki geldiğimiz nokta, bu yasal sendikacılığın “olanak/hakları”nın dahi kullanılamaması noktasıdır.
Bugün KESK’in önünde duran temel soru “KESK’in yok olmaktan nasıl kurtulacağıdır”. KESK’in 237 bin üyesinin 200 bini bağlı dört sendikada (eğitim, sağlık, büro, yerel yönetimler) toplanırken, KESK’in gücü diğer yedi hizmet kolunda önemsiz hale gelen bir noktadır. En fazla üye sayısına sahip sendikalar da son yıllarda hızla üye kaybetmektedir.
Bugün KESK’in sorunu sadece üye kaybetmekten de ibaret değildir. KESK, özellikle 2000’li yılların sonuyla birlikte hem kamu emekçilerinin üye olması açısından hem de toplumsal algıda giderek “marjinal” bir yapı haline gelmiş-getirilmiştir.
Konfederasyonumuzun kamu emekçileri arasında inandırıcılığı hızla ortadan kalkmaktadır. KESK bir taraftan yasal grev hakkı isterken, diğer taraftan üyelerinin taleplerinden kopuk etkisiz ve başarısız grev kararlarıyla inandırıcılığına gölge düşürmektedir.
Haziran Direnişi’nde etkisiz destek grevleriyle yaşanan vahamet ise, hem KESK’in siyasi olarak algısının/ufkunun darlığını, hem de KESK içerisindeki örgütsel sıkıntıları gözler önüne sermektedir. Haziran’ın en güçlü talebi olan “hükümet istifa” söylemi KESK’in mücadelesinin merkezine oturtulamamış, ülkenin ayağa kalktığı günlerde KESK geride kalmış/bırakılmıştır.
Ayağa kalkmak için
Bugün KESK’e, gerek örgütsel olarak gerekse siyaseten tabanının iradesini yansıtan köklü bir müdahale gerekmekte, yaşanan tıkanıklığa ilişkin radikal çözümler bulunmak zorundadır.
Daha fazla geç kalınmadan, KESK’in önümüzdeki Genel Kurul süreci bu müdahale için bir olanak olarak değerlendirilmelidir. KESK’e bağlı sendikaların şube genel kurullarından başlamak üzere, KESK yeniden bir yapılanma içine sokulmalı, konfederasyonumuz siyasi bir krizin yaşandığı ve işçi sınıfı mücadelesinin önünde önemli olanakların açıldığı bir döneme güçlü bir şekilde girmelidir.
KESK ve bağlı sendikaların yönetimleri ile konfederasyon üyesi kamu emekçilerinin arasındaki açı giderek açılmakta, açı açıldıkça tabanın duyarlılıkları, itirazları KESK’in merkezi siyasetinde kendine yer bulamamaktadır. KESK’in yeniden tabanıyla barışık bir konfederasyon olması isteniyorsa öncelikle yönetimlerde temsiliyet daha geniş tabana yayılmalı, üye-sendika ilişkisini artıracak ve üyelerin sendikal çalışmalarda daha katılımcı olmasını sağlayacak olanaklar yaratılması gerekmektedir.
Bu duruma ilişkin öncelikli atılması gereken adımlardan biri KESK’e bağlı sendikaların şube genel kurullarının tüm üyelerin katılımı, oy kullanması ve yönetim organlarına aday olması anlayışı ile toplanmalıdır. Kısacası, şube genel kurullarında delegelik sistemi kaldırılmalıdır.
Bugün üye sayısına oranlanarak oluşturulan delege sistemi ile toplanan şube genel kurulları, siyasi hedefler yerine, öncelikle şube yönetimlerde yer tutmak ve üst genel kurula delege göndermek üzerinden belirlenen ittifaklara kurban edilmektedir. Kamu emekçileri siyasetten uzak, koltuk hesaplarına şartlanmış genel kurul süreçlerine mahkum değildir. Mevcut delege sisteminin değiştirilmesi, KESK’e zarar verilmesinin önüne geçmek için atılan önemli bir adım olacaktır.
KESK’i yeniden ayağa kaldıracak olan, örgütsel bir yeniden yapılanmaya eşlik eden siyaseti merkeze koyan bir mücadele yaklaşımıdır. Bunun için de tek yol bu gerici-amerikancı-piyasacı 2. Cumhuriyet rejimine karşı mücadeleden geçmektedir. Bunun için de ilk slogan "Hükümet istifa"dır.
Biz Sınıf Tavrı olarak, KESK’in Genel Kurul sürecini, KESK’e yönelik güçlü bir müdahale ve KESK'in yeniden yapılanması için önemli bir olanak olarak görüyoruz. KESK’in ve bağlı sendikaların önümüzdeki Genel Kurul sürecini anlamlı kılacak yol, bu tartışmaların sürece dahil edilmesidir. KESK’in artık ne dar ittifak senaryolarıyla ne de koltukçuluk yarışlarıyla kaybedecek zamanı kalmıştır. Sınıf Tavrı, KESK’in güçlenmesine yönelik yapıcı önerilerini açıkça dile getirecek, tartışacak ve bu süreçte sorumluluk almaktan çekinmeyecektir.
KESK'i ayağa kaldırmak için hep birlikte!”