Eğitim-Sen'den 4+4+4'ün bir aylık bilançosu

Eğitim-Sen İstanbul Şubeleri kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen eğitim sisteminin İstanbul’daki bir aylık bilançosuna ilişkin değerlendirme raporunu hazırlandı.

AKP hükümetinin tüm itirazlara rağmen aceleyle toplam 25 günde uygulamaya koyduğu 4+4+4 kesintili eğitim modeline ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı raporda, öğretmenlerin, velilerin, meslek kuruluşlarının, üniversitelerin, sendikaların daha yasa, tasarı aşamasındayken ortaya koydukları pek çok çekincenin ve yaptıkları itirazların ilk bir ayın sonunda gerçekleşmiş olduğu ifade edildi.

Söz konusu rapora göre, AKP’nin neo-liberal ve muhafazakâr karakterine uygun bir eğitim modeli olarak hayata geçirilen 4+4+4 kesintili eğitim modeliyle eğitimde ticarileşme gericileşme hamleleri yeni bir boyut kazanmış, eğitimin zaten hayli yıpratılmış olan, bilimsel ve kamusal yönü son ve büyük bir darbe daha almış oldu.

“Eğitim-Sen olarak yasanın tasarı aşamasında olduğu gibi uygulamaya geçtiği şu günlerde de yaptığımız pek çok eleştirinin gerçekleşmiş olduğunu üzülerek tespit etmiş durumdayız” denilen raporda, modele dair gerek pedagojik açıdan, gerek okulların fiziki yeterlilikleri açısından, gerekse müfredat açısından dile getirilen pek çok uyarının dikkate alınmadığı ve eğitim öğretim alanında jet hızıyla gerçekleştirilen bu dönüşümün bedelinin öğrencilere, velilere ve öğretmenlere ödetildiği vurgulandı.

Tespit edilen aksaklıklar
Raporda İstanbul’da 4+4+4 kesintili eğitim modeline ilişkin tespit edilen aksaklıklar şöyle sıralandı:

"•Israrlı uyarılarımıza rağmen fiziksel yetersizlikler göz ardı edilerek uygulamaya sokulan 4+4+4 kesintili eğitim sistemi nedeniyle sınıf mevcutlarında geçtiğimiz senelere oranla çok ciddi bir artış gerçekleşti, 1. sınıfların kalabalık olacağına dair yapılan ciddi eleştiriler nedeniyle bazı okullarda 30’u aşkın 1. sınıf açıldı. Ancak göz önündeki 1. sınıfların mevcutlarını azaltmaya yönelik bu çabalar üst sınıfların mevcutlarını şişirdi buna rağmen örneğin Esenyurt Yusuf Aktaş İlkokulu’nda geçtiğimiz senelerde 80 olan sınıf mevcutları bu sene 120’lere dayanmış durumdadır. Oysa aynı bölgedeki Esenyurt ve Güzelyurt İmam hatip okullarının sınıf mevcutları hayli düşük kalmıştır. Bu uygulama başbakan ve hükümet yetkililerinin İmam Hatip okullarına öğrencilerine ve mezunlarına olan ayrıcalıklı ve özel ilgisinin ve bu okulları gözde okullar yapma projesinin tipik bir örneğidir.

•Milli Eğitim Bakanı’nın ısrarlı yalanlamalarına ve malum sendikanın güvencelerine rağmen binlerce öğretmen arkadaşımız norm kadro fazlası durumuna düştü. Çok sayıda öğretmen arkadaşımız yaşadığı bölgeye uzak semtlerdeki okullara görevlendirildi, pek çoğu bu mağduriyet nedeniyle zorunlu olarak tayin istemek ve alan değişikliği yapmak zorunda kaldı bugün okulların açılmasının üzerinden 1 ay geçmiş olmasına rağmen hala okullarımızda ciddi bir öğretmen sirkülâsyonu yaşanmakta bu da eğitim öğretimin sağlıklı ve verimli bir şekilde sürdürülmesinin önünde yeni bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır.

•Alan değişikliği nedeniyle okul değiştiren sınıf öğretmenlerinin yerine ücretli öğretmeler çalıştırılmaya başlanmış, sayıları 300 bini geçen ve Milli eğitim Bakanı tarafından yem bekleyen Güvercilere benzetilerek alay edilmek istenen ataması yapılmayan meslektaşlarımızın görev beklemelerine rağmen çocuklarımız alan dışı ve öğretmenlik eğitimi olmayan kimselere teslim edilmek zorunda kalınmıştır.

•72 aylıktan küçük çocukların 1. sınıf eğitimine alınmaları nedeniyle daha önce pek çok defa ortaya koyduğumuz çekinceler bugün ne yazık ki gerçeklik kazanmıştır. Henüz oyun çağında olan bu çocuklarımız okul ortamına uyum sağlamakta güçlük çekmektedirler, okula bebek mamasıyla gelen, sınıf arkadaşına ağabey diye seslenen, tuvalet alışkanlıklarındaki aksaklıklar nedeniyle sorun yaşayan, kalem tutma ve benzer motor becerilerde sorun yaşayan, yoğun tempo ve ders saatleri nedeniyle sınıflarda uyuya kalan pek çok çocuğumuzun bu tarz problemlerinin önümüzdeki senelere dahi etki edecek bir akademik başarısızlık ve psikolojik tahribat tablosuna yol açması en büyük endişemizdir. Bu bilim karşıtı model nedeniyle okul öncesi eğitimi almış ve 3 aylık oryantasyon eğitimine ihtiyaç duymayan çocuklarımızla bu eğitimi almamış çocuklarımız aynı müfredata tabi tutulmaktadırlar. Bu da hem öğrenciler ve veliler hem de bu 1. sınıf öğretmenleri açısından pek çok sıkıntı yaratmaktadır.

•Aceleye getirilen bu uygulama nedeniyle pek çok okulumuz daha inşaatı devam ederken eğitim öğretime başlanmak zorunda kalınmıştır Örneğin Kartal'da Kutlu Aktaş İlkokulu inşaat halindeyken, okulun her tarafında inşaat çukurları, sarkan kablolar vb. varken okul eğitime başlatılmıştır. Velilerin itirazları ve medyaya yansıması sonucunda okul Kartal Mehmet Akif Ersoy İmam Hatip Lisesi'ne gönderilmiş, orada da sınıf pencerelerinin, camlarının kırık olması, aynı binayı farklı yaş grup çocuklarının kullanmak zorunda bırakılması, ulaşım sorunu gibi farklı sorunlarla veliler, öğrenciler ve eğitimciler baş başa bırakılmıştır.

•Seçmeli ders belirlemede okulların tamamına yakınında bütün seçimlik dersleri öğrenci ve velilerin seçebilmesine olanak yaratılmamış. Öğrenci ve veliler okul idarelerince belirlenen paket dersleri seçmek zorunda bırakılmışlardır. Okul idarelerinin yönlendirmesi ve hatta baskısı sonucu seçmeli ders kavramı sadece sözde kalmış adı zorunlu seçmeliye çıkan ucube bir durum meydana gelmiştir. Seçmeli derslerin pek çoğu öğretmen yok gerekçesiyle listelerden çıkarılırken dini içerikli derslerle ilgili böyle bir sorun yaşanmamıştır örneğin Maltepe Atilla Uras Lisesi'nde seçmeli din derslerine girmek üzere müftülükten 3 kişi görevlendirilmiştir. Öğretmenlik formasyonu almamış, hiç bir eğitim süreci tecrübesi olmayan kimselerin okullarda öğretmen olarak görevlendirilmesi son derece düşündürücüdür.

•Okulların imam hatipe dönüştürülmesi süreci son derece sancılı bir biçimde gerçekleşmiş pek çok yerde okulların boş kalması ve binlere öğrencinin mağdur edilmesi pahasına bu dönüşüm gerçekleşmiş hatta okulların açılmasına çok kısa bir süre kala örneğin Fatih Atatürk İlköğretim Okulu’nda olduğu gibi bu dönüşümler yapılmaya devam edilmiştir. Güngören İzzet Ünver Lisesi’nin 2 binasından biri eylül ayının ortasında imam hatip lisesine çevrilmiş okulun öğretmenleri bu dönüşümden Cuma namazı esnasında hocanın ağzından haberdar olmuşlardır. Söz konusu lisede düz lise öğrencileri 60 kişilik sınıflara mahkûm edilirken imam hatip bölümünün mevcutları 20’ler civarında kalmıştır.

•Artan ders saati ve öğrenci sayıları nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı kendi 2010-2014 stratejik planındaki hedefleri dahi çiğneyerek pek çok okulu ikili eğitime dönüştürmek zorunda kalmıştır. Okullarda sabah karanlığında başlayan dersler akşam karanlığına dek sürmektedir örneğin Ümraniye’de Genç Osman İlkokulu’nda sabah 7 de başlayan dersler akşam karanlığına kadar sürmektedir pek çok okulda seçmeli derslerin yoğunluğu nedeniyle okuldan çıkışlar 7 buçuk 8’i bulmakta bu hem öğrencilerimiz, hem öğretmen ve idarecilerimiz hem de okul çalışanları, hizmetliler ve temizlik görevlileri açısından dayanılması güç bir mesai tablosu ortaya çıkmaktadır. İklim şartları nedeniyle seçimlerin erkene alınmasının tartışıldığı bugünlerde 60 aylık çocuklarımızın sert kış koşullarında sabah ve akşam karanlığında okullarından evlerine nasıl ulaşacağı yetkililer tarafında hiç mi düşünülmemektedir?

•Yine artan ders yükü nedeniyle pek çok okulda teneffüs saatleri 5 dakikaya inmiştir. Bu durum öğretmen arkadaşlarımız dinlenmek için öğretmenler odasına öğrencilerimiz temiz hava almak için bahçeye ulaşamadan ders zilinin çalmasına yol açmaktadır.

•Pek çok okulda 1. Sınıf öğrencilerine verilmesi gereken kitaplar eksiktir yeni müfredatın onlarca arızasıyla baş başa bırakılan çocuklarımız bir yandan da kaynak eksikliği sorunuyla karşı karşıya kalmıştır.

•AKP’nin Toplumun muhafazakâr referanslarla dizayn edilmesi projesinin bir parçası olarak kullanılan okullarımızda pek öğretmen türbanla derslere girmeye başlamıştır, örneğin Bağcılar’da pek çok okulda değişik branşlardan öğretmenler ve sınıf öğretmenleri derslere türbanla girmeye başlamışlar Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürü ise bu öğretmenler hakkında herhangi bir işlem yapılmayacağını söylemiştir. Hiç kimsenin dini inanç, yaşam biçimi ve giyim tarzına karışmak gibi bir düşüncemizin olmadığını ancak Kamu hizmeti verenlerin hem etik hem de mevzuat açısından böyle bir davranış içerisine girmelerini onaylamadığımızı buradan bir kez daha belirtmek isteriz.

•Milli eğitim Bakanlığı’na ayrılan kaynakların yetersizliği ve okullara ödenek ayrılmaması nedeniyle yaşanan sorunlar bu sene katlanarak artmıştır. Okulların memur, güvenlik görevlisi, gece bekçisi ve temizlik elemanlarının maaşları ve SGK primleri, kırtasiye masrafları, b.sayar ve büro malzemeleri vb masrafların karşılanması için velilerden para toplanmakta hatta bu konuda okul müdürlüklerince velilere taahhütnameler imzalatılmaya çalışılmaktadır.

"Eğitimin gericileştirilmesine ve ticarileştirilmesine mücadelemizi sürdüreceğiz"
Yukarda bahsettiğimiz tüm aksaklıklar 4+4+4 eğitim sisteminin ortaya çıkarmış olduğu sorunların sadece bize yansıyan küçük bir kısmını oluşturmaktadır. Bu 1 aylık süreç bize göstermiştir ki bu bilim karşıtı aceleye getirilmiş kesintili eğitim modelinin yarattığı tahribat gün geçtikçe artacaktır.

Bahsi geçen aksaklıkların aslında çok daha büyük bir sorunun yalnızca Eğitim-Sen’e yansıyan küçük bir bölümü olduğu ve bunun yarattığı tahribatın gün geçtikçe artacağının belirtildiği raporda, “Bizler Eğitim-Sen’liler olarak bu dönüşümden mağdur olan tüm kesimlerle birlikte eğitimin gericileştirilmesine ve ticarileştirilmesine karşı parasız, bilimsel, demokratik, laik anadilde eğitim mücadelemizi sürdürmekte kararlı olduğumuz buradan bir kez daha belirtmek isteriz” denildi.

(soL- Haber Merkezi)