Bunun adı katliam: 2012 yılında en az 642 işçi yaşamını yitirdi!

İş cinayetleri ülkenin dört bir yanında can almaya devam ediyor. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin açıkladığı verilere göre Eylül ayında en az 83 işçi hayatını kaybetti.

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Eylül ayında en az 83 işçinin hayatını kaybettiğini duyurdu. Açıklanan bu ölümlerle birlikte 2012 yılında iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçi sayısı 642’ye yükseldi.

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin Eylül ayı raporu şöyle:

"İnşaat, mevsimlik tarım, maden ve enerji sektörleri işçi ölümlerinin adresi…
İş cinayetleri raporunu açıklamaya başlayalı bir yıl oldu. 2011 Eylül ayında en az 58 işçinin öldüğünü tespit etmişken 2012 Eylül ayında ise en az 83 işçinin öldüğünü açıklıyor olmamız bu ülkenin gerçeklerini gözler önüne seriyor. AKP iktidarının sürekli tekrarladığı gibi güllük gülistanlık bir hayat yaşamıyoruz. İşçiler, her geçen gün daha da fazla ölüyor…

Ölümlerin adresi de değişmiyor. İnşaat, mevsimlik tarım, maden ve enerji sektörlerinde neredeyse birbirinin kopyası iş cinayetleri yaşanıyor. Tespitlerimize göre bu ay inşaatlarda 23, mevsimlik tarımda 18, maden ve enerji sektörlerinde ise 8’er işçi ölümü yaşandı. Hal böyle iken işçileri maliyet ve üretimin bir nesnesi olarak gören sermaye ve iktidar, alanı rant kapısına dönüştürmeye çalışan düzenlemeler yapıyor, yasalar çıkarıyor…

Ankara, Çankırı, İstanbul ve Konya’da acılarımız derinleşti…
Eylül ayında tespit edebildiğimiz 83 iş cinayetinde 6’şar ölüm Ankara ve Çankırı’da 4’er ölüm ise İstanbul ve Konya’da yaşandı…

Geçen ayki açıklamamızda inşaat, sinema ve dizi setleri ile enerji işçilerinin sağlıklı ve güvenli çalışma mücadelelerinin filizlendiğini belirtmiştik. Eylül ayında ise Ankaralı galvaniz işçileri ses verdi: “Galvaniz metalin ömrünü uzatır işçinin ömrünü kısaltırmış. Metal parlar işçinin hayatı sönermiş” diye. İşçi Sağlığı Meclisi üyesi Orhan Karakoç asit dumanı ve kimyasal solumaya karşı çıktığı için OSTİM’de bulunan Taşgök Galvaniz’de işten çıkarıldı. İşte patronların sağlıklı ve güvenli çalışma hakkı talebine verdikleri yanıt bu…

6 Eylül’de ise umutlarını alıp yola çıkan göçmen işçileri taşıyan tekne battı ve 61 kişi hayatını kaybetti. Ölenlerin hemen hepsi bebek, çocuk ve kadınlardan oluşuyordu ve 15 kişi ambara kilitlenmişti…

Çalışma koşulları sağlık çalışanlarını öldürüyor…
Eylül ayı başında Hatay’dan bir doktor ölümü haberi almıştık. 52 yaşındaki Selahattin Can bir hastasından kaptığı virüs nedeniyle hayatını kaybetmişti. Bir acı haber de Samsun’dan geldi. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Hastanesi’nde görevli Acil Asistanı 26 yaşındaki doktor arkadaşımız Mustafa Bilgiç aramızdan ayrıldı. Mustafa Bilgiç, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi olduğu bilinmeyen bir hastaya müdahale ederken hastaya kullandığı iğneyi yanlışlıkla kendisine batırdı. Komaya giren Mustafa 21 Eylül’de hayatını kaybetti.

Sağlıkta Dönüşüm Programı adı ile yapılan uygulamalar, halkımızın sağlık hizmetlerine ulaşımını paralılaştırıldığı gibi sağlık çalışanlarının çalışma koşullarını da kötüleştirdi. İşte Mustafa Bilgiç’in ölümüne de tam da bu yüzden “hata değil iş cinayeti” diyoruz…

Soruyoruz: Az sayıda çalışanla ve uzun çalışma saatleri ile insanların hayatta kalma mücadelesini veren Acil Servis’te Asistan Doktor olan arkadaşımızın iğneyi eline batırmasına “hata” diyebilir miyiz? 33 saat aralıksız çalışan ve haftada 110 saat uykusuz ve yorgun sağlık hizmeti veren arkadaşımızın iğneyi eline batırmasına “hata” diyebilir miyiz? Sağlık çalışanlarına şiddetin bu kadar sıradanlaştığı ve çalışanları gerginliğe ittiği bir ortamda arkadaşımızın eline iğneyi batırmasına “hata” diyebilir miyiz?

12 Eylül Darbesinden bugüne sağlık çalışanlarına baskı artıyor, sağlık hakkı piyasalaştırılıyor. Bu sürecin adı bugün “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile karşımızdadır. “Doktorların eli hastaların cebinde” ve “Paracı doktorlar gürültü yapıyor” diyen Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Doktor Mustafa Bilgiç’in ölümünden sorumludur! “Ben doktora iğne yaptırmam, doktorlar adamı felç ederler Alimallah” ve “Doktor efendi dönemi bitti” diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Doktor Mustafa Bilgiç’in ölümünden sorumludur! Sağlığı bir meta olarak gören ve sağlık çalışanlarının emeğini değersizleştiren sermaye Mustafa Bilgiç’in ölümünden sorumludur!"

(soL - Haber Merkezi)