Akademide bilimsel özgürlükten başka her şey var!

Son yıllarda üniversite ve akademi camiasında yaşanan hak ihlallerine dikkat çekmek amacıyla yayımlanan çalışma raporundan öne çıkan vakaları paylaşmaya devam ediyoruz..

‘Türkiye’de akademik özgürlük var mı?’ başlıklı haberimizde de değinildiği üzere Türkiye'de AKP iktidarında üniversite ve akademide yaşanan hak ihlalleri üzerine hazırlanan çalışma raporu, özgür ifade ve araştırma ortamının nasıl yok edildiğine ilişkin önemli bir kanıt niteliğinde.

Rapor, atama ve özlük hakları konularında görülen hukuk dışı uygulamalar, öğretim elemanlarına yönelik başlatılan idari soruşturmalar, araştırma alanlarına yönelik doğrudan veya dolaylı engellemeler, akademik faaliyetlerin ve bilim insanlarının itibarsızlaştırılması, kriminalleştirilmesi gibi hak ihlallerini somut vakalar üzerinden anlatıyor.

Raporu hazırlayan Türkiye'de Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubu, Prof Dr. Büşra Ersanlı'nın tutuklanması sonrasında kurulmuştu.

Bilgi'de sendika vakası: Resmi atamaya ne gerek, sendikalı olmasın yeter!
İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde 2009-2011 yılları arasında üniversitede çalışanların sendikalaşma çabalarına karşı üniversite yönetiminin piyasacı ve işçi düşmanı tutumu onlarca öğretim üyesi ve üniversite çalışanının görevine son verilmesiyle sonuçlanmıştı.

Üniversite çalışanlarının DİSK'e bağlı Sosyal-İş Sendikası'na üyelik çalışmaları engellenirken, sendikalaşma sürecini açıkça destekleyen Prof. Dr. Nevin Yurdsever Ateş gibi pek çok öğretim üyesinin görevlerine de son verilmişti.

Üniversitede 2010-2011 öğretim yılı içerisinde toplu işten çıkarmaların planlandığı, Türk Dili Birimi okutmanlarıyla, öğretim üyelerine yapılan maaş ödemelerindeki düzensizlikle ortaya çıkmış ve çalışanların iş sözleşmeleri sendikalı oldukları gerekçesiyle feshedilmişti.

Ayrıca süreç içerisinde üniversitenin birim hakkındaki tasarruflarını akademik e-posta grubunda eleştiren, sendika üyesi Türk Dili Birimi Direktörü Süha Oğuzertem'in de idari görevine son verilmiş ve birimin idaresi hiçbir resmi atama olmaksızın, sendikalı olmayan Aysun Tokatlıoğlu'na bırakılmıştı.

Dr. Tülin Ural vakası: Cinsiyet ve kadın çalışmak "fazla spesifik" bulundu
Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Bölümü'nde okutman olarak işe başlayan Ural hakkında, Nisan 2009'da meydana gelen öğrencilere yönelik gaz bombalarının kullanıldığı polis müdahalesine, insani duygularla hareket ederek öğrencilerini koruması ve eğitim özgürlüğünü engellediği gerekçesiyle duruma müdahale etmesi üzerine, bir polis memurunun dilekçesi üzerine disiplin soruşturması açıldı. Uyarı cezası alan Ural, karara itiraz ederek cezanın kaldırılmasını sağladı.

Ancak Ural bu olaydan sonra aynı üniversitenin Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümü yardımcı doçentlik kadrosuna başvurdu ve ilanda belirtilen tüm şartları karşılayarak başvurduğu halde başvurusu olumsuz sonuçlandı.

Jüri üyeleri tarafından Ural'ın "cinsiyet ve kadın", "kadın ya da feminizm" alanlarındaki çalışmaları spesifik bulundu. YTÜ Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bedri Gencer, tarihsel perspektifle yapılan çalışmaları uygun görmediğini belirterek , adayın birincil kaynaklara dayanan çalışmalarını da kast ederek Ural'ın çalışmalarının "ideolojik angajmanı yansıtan" çalışmalar olduğu kanaatine yer verdi. Bu süreçte ilgili kadroya hiç kimse atanmadı. Dr. Tülin Ural'ın başvurusunun değerlendirilmesi için gerekli yasal süreler aşıldı.

Yrd. Doç. Dr. Lütfiye Bozdağ vakası: Kenan Evren üniversiteye kitap bağışlamak ister...
Muğla Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Resim Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Lütfiye Bozdağ'ın yaşadığı hak ihlali ise görev süresiyle ilgili uzatma talebinde bulunması ve hakkında YÖK'ün belirlediği ölçütleri yerine getirmesi, üç jüri üyesinden olumlu görüş almasına karşın aynı kadroya yeniden atanamamasıyla ilgili.

Eğitim Sen'li olan Bozdağ ve arkadaşları siyasi fikir ve duruşları nedeniyle üniversite yönetimi tarafından mobbinge maruz kaldı. Bozdağ ve arkadaşlarının üniversitede Kenan Evren'in kitaplarını üniversiteye bağışlamak istemesine, Evren'in üniversitenin düzenlediği törenlere sürekli davet edilmesine, üniversite bünyesinde açılacak olan uygulama ilköğretim okuluna Kenan Evren ismi verilmesi tasarısına sendika işyeri temsilciği olarak muhalefet etmişti.

Rektörlük bu süreçte akademik personel ve idari personele çok sayıda soruşturma açtı. Rektörlük tarafından hukuka, akademik yükseltme ve atama ölçütlerine uygun olmayan bir şekilde, Bozdağ'ın üniversiteyle ilişiği 3 defa kesildi.

Bozdağ, Muğla İdare Mahkemesi'ne başvuruda bulunsa da yürütmeyi durdurma talebi hukuka aykırı bulundu. Ardından 6 ay sonra yürütmeyi durdurma kararı ile üniversiteye geri döndü. Üst mahkemenin iptal kararı ile Bozdağ'ın üniversite ile ilişiği 2. defa kesildi.

Pek çok hukuki süreçten sonra Rektörlük tarafından 2009 yılında Dekan'ın olumsuz görüşleri referansı ile Bozdağ'ın üçüncü kez üniversite ile ilişiğinin kesilmesine karar verildi.

Yrd. Doç. Dr. Lütfiye Bozdağ, işsiz kaldığı 2008-2010 döneminde 8 ayrı üniversiteye başvurdu, ancak Muğla Üniversitesi Rektörlüğü'ne açtığı davalar ve üniversite ile ilişiğinin 3 defa kesilmesi nedeniyle bu üniversitelerden hiçbirinde öğretim üyeliğine kabul edilmedi.

(soL- Haber Merkezi)