Sosyalizm mücadelesine adanmış bir hayat: Hikmet Kıvılcımlı

Hayatını Türkiye'deki devrim mücadelesine adayan ve bu mücadelede tam 22 yıl cezaevinde yatmayı göze alan Doktor Hikmet Kıvılcımlı bundan 41 yıl önce aramızdan ayrılmıştı...

Doktor Hikmet Kıvılcımlı'yı ölümünün 41. yılında Asaf Güven Aksel'in kaleminden anıyoruz.

İskra ve vatan *

Soyadı, çıkardığı Kıvılcım dergisinden. Kıvılcım, Lenin’in İskra’sından. İskra’yı soyadı aldı, kurduğu partinin adı Vatan’dı. Bu bileşime, Dr. Hikmet Kıvılcımlı denir.

Hikmet Kıvılcımlı’yı ya birkaç anahtar kelime anlatabilir, ya da ciltlerce kitap. Arası yoktur. Hep eksik kalır. Kelimelerin genelleyicilerini atıp, karakteristiğini yansıtanları seçmek de zor. Türkiyeli. Şu an için, en uygunu bu geliyor.

“Dünya ve Türkiye tarihinin en büyük devrilişler ve devrimler günleri”ne denk düştüğünü söyler, çocukluğunun, ilkgençliğinin. 1902’de doğduğu Priştine, Osmanlı İmparatorluğu’nun Makedonya’sında bir kasabadır. O imparatorluğun çöküşünü görmüş, dahası, tarihe gömülmesine katkıda bulunmuştur, yerini alacak olanın saflarında. Yörük Ali Efe çetesinde Kuvayı Milliye gönüllüsüdür, işgalciyle savaşan gizli gençlik örgütünün yöneticisi de olacaktır. Sonra, Şefik Hüsnü’nün “çarpıcı fikirleri”, derken TKP. Askeri Tıp Akademisi’nden mezun olduğu 1925, 10 yıl kürek cezasına çarptırılarak “asıl yüksek okul”la tanıştığı yıldır aynı zamanda. Bir yıl “tahsil görüp” afla bırakıldığı bu okulda aldığı eğitimden memnun kalır, 1929’da bu kez 4 yıl 6 aylık bir öğrencilik yapar. “Yol” kitap dizisini kaleme aldığı, partisine yeni bir hat önermeye yönelik, “sosyalizmi özümsemeyi, Türkiye’nin orijinalitesini kavramayı” hedefleyen bir öğrencilik. Kısa bir ara verir “eğitime”, öğrenip biriktirdiklerini, kurduğu Marksizm Biblioteği’nde aktarmaya başlar. Sosyalist literatürün temel yapıtlarıyla buluşturur ülkeyi, çoğunu bizzat çevirerek, yanlarına anlaşılmasını kolaylaştırıcı özgün kitaplar ekleyerek. 1938’de, yeniden “okuluna” döner ve 12 yıl, yazdığı onlarca kitaba bakılırsa, “öğretim görevlisi” olarak kalır. 1950’de “teneffüse çıktığında”, iktidarda DP vardır.

Neden iktidarda DP’nin olması önemli? Buraya döneceğiz. Kıvılcımlı için tek kelime seçersek, bunun “Türkiyeli” olabileceğini söylemiştik. Bunu biraz geniş anlamda kullanıyoruz. Yalnızca, bilimsel sosyalizmin teorisini ve ülkelerdeki pratiğini, kendi ülkesinin özgül koşullarına uyarlama çabası değil söz konusu olan. Bu alanda geliştirdiği tezlere katılırsınız, katılmazsınız, ama Kıvılcımlı’nın Türkiye sol hareketi tarihinde özgünlüğünü belirleyecek bir sürekli uğraştır ve sunduğu örnektir “Türkiye’de devrim” anlayışı. Bununla doğrudan bağlantılı bir içeriği daha vardır bu tanımın: Ülkesini ve insanlarını milim hesabı tanımak. Üst düzey teorik sorunları, bir köy kahvesindeki insanlara anlatırcasına işleyebilmesi, Marx’ı bir kapı komşudan bahsedercesine hayatın içinden örneklerle aktarabilmesi, bir, kullandığı malzemeye derinlemesine hakimiyetle mümkün olmuştur, iki, anlatacağı kitleyi çok iyi tanımasıyla. Sosyal yaşamın hiçbir alanı yoktur ki, Kıvılcımlı’nın ilgi alanına girmesin, orada söyleyeceği bir sözü bulunmasın. Eyüp Camisi’nde “inananlara” hitap ederken de, Dev-Genç toplantılarında militan öğrencilerle bildiklerini paylaşırken de.

Dönüştürülemez, karşı saflara terk edilebilir bulduğu tek bir insan, uğraşmaya değmeyecek tek bir katman yoktur Kıvılcımlı için. Bu yüzden, bütün bir ömür boyu fiziki didinmesine, ulaşılması güç bir yazılı külliyat eşlik etmiştir. En hacimli kitabından, birkaç sayfalık broşürlerine varıncaya kadar, “sıradan insanı” da, “akademisyeni” de aydınlatmaya yönelik üslubuyla üretmiş, üretmiştir. Kıvılcımlı için, diyelim Türkçe’nin etimolojisiyle ilgili çalışmalarında da, emperyalizm olgusunu açımlamalarında da, farklı alanlar değil, bir bütünün parçaları vardır.

Kendi dilini yaratmıştır Kıvılcımlı. “Derdini” daha iyi anlatabilmek için, cümle kuruluşlarına, kelime bileşimlerine müdahale etmiştir. Bunun en olmayacağı sanılan yer neresidir, nerede anonim bir dil kullanılır? Parti tüzük ve programında mı? Hayır.

1954’te kurduğu Vatan Partisi’nin tüzük ve programı, içeriğinden önce, bir makale havasında yazılması, güncel örnekler içermesiyle ve Kıvılcımlı kelimeleri, deyimleriyle farklılık taşır benzerlerinden. Parti programında, ‘İkinci Kuvvayı Milliye’cilik tanımıyla, ‘altı ok’un, aslında sınıf adına yorumlanarak esas alınması, birçok görüşü gibi, tartışmaya açıktır kuşkusuz. Ama biz başka bir noktaya dikkat çekmek isteriz: Girişte, o çok eleştirilen, “Amerika’nın yüksek teknikli medeniyet kurması”nın temellerinin aktarılması, boşuna değildir. Programın yazıldığı tarihte, DP iktidardadır.

Hikmet Kıvılcımlı, bir parti tüzüğü ve programını da, bir örgütlenme, bir günün sorularına yanıt verme aracı olarak gördüğündendir Amerika örneği. DP’nin topluma “küçük Amerika olma” ideolojisini empoze ettiği ve belli oranlarda “gelişmişlik ve demokrasi” modeli olarak kabullendirdiği, bu sistemle kendi icraatları arasında paralellik kurarak “prestij” sağladığı süreçte kaleme alınan Vatan Partisi programı, bu modeli ve paralelliği sorgulanır hale getirmeyi hedeflemiştir. “İyi hoş da, Amerika nasıl böyle oldu” dedikten sonraki anlatım, “öyle olmak için bile devrimler lazım” sonucuna ulaştıran bir oyun bozmadır.

Görülüyor ki, nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin, Hikmet Kıvılcımlı’nın “hayatı ve eserleri” klişesinde, tek bir boş virgül yoktur. 11 Ekim 1971’de Belgrad’da sona eren bir hayatın, tek bir boş anı olmaması gibi. Tartışılmaz olan şudur: Geriye, sosyalizmin ayaklarını Türkiye toprağına bastırmak uğraşıyla bitip tükenmez bir çaba, bu yolda yaratılmış muazzam bir özgün külliyat kalmıştır Kıvılcımlı’dan. Şu da tartışılmaz: Türkiye’de sosyalistlerin devraldığı zengin mirastır bu.

Bütün yazıyı, şöyle de özetleyebilirdik: Soyadı, çıkardığı Kıvılcım dergisinden. Kıvılcım, Lenin’in İskra’sından. İskra’yı soyadı aldı, kurduğu partinin adı Vatan’dı. Bu bileşime, Dr. Hikmet Kıvılcımlı denir.

* Asaf Güven Aksel'in yazısı daha önce soL dergisinde ve geçtiğimiz yıl soL Portal'da yayınlanmıştı.