İzmit'te Hayri Kozanoğlu ve Metin Çulhaoğlu ile sosyalizm konferansı

ÖDP Parti Meclisi üyesi Hayri Kozanoğu ve TKP MK üyesi Metin Çulhaoğlu'nun katılımıyla dün İzmit'te ''Bir mirasın güncelliği olarak Sosyalizm ve 2. Cumhuriyet'te solu tanımlamak'' başlıklı konferans düzenlendi.

''Bir mirasın güncelliği olarak Sosyalizm ve 2. Cumhuriyet'te solu tanımlamak'' başlıklı konferansa, ÖDP Parti Meclisi üyesi Hayri Kozanoğu ve TKP MK üyesi Metin Çulhaoğlu katıldı. TKP Kocaeli Örgütü tarafından Alternatif Kültür Merkezi'nde düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katılan Kozanoğlu, küresel krizin mevcut iktidarın anlayışı ve refleksiyle aşılamayacağını, Çulhaoğlu da, dünya kapitalizminin içinde bulunduğu genel ve organik krizin, siyasal ve kültürel yapıları da bozduğunu savundu.

"İnsanlar razı değil"
Kozanoğlu, dünyada yaşanan ekonomik krizi ''genel ve organik'' olarak nitelendirip, krizin Almanya, İtalya ve Yunanistan seçimlerine yansıyan sonuçları ortaya çıkardığını belirterek, küresel krizin bu reçete ve anlayışlarla aşılamayacağını, istihdam yaratan bir noktaya gelemeyeceğini söyledi. Dünyanın bir geçiş dönemi yaşadığını ve eski potansiyelini kaybettiğini dile getiren Kozanoğlu, şunları kaydetti: ''Eski potansiyelini yitiren dünyada yeni formatlanma ise daha henüz oluşmadı. İnsanlar kaderlerine razı olmak istemiyor. Gelir dağılımı adaletsizliğinden şikayetçiler. Türkiye'de ise son 2-3 yılda (biz adam olmayız) fikrinden çıkıldı. Yerine, "Türkiye çağ atlıyor, ileri gidiyor" psikolojisi hakim kılındı. Bizce, bu durumun somut bir temeli yok ama hükümet bir şekilde bu havayı oluşturdu.'' Kozanoğlu, bu kadar güveni gerektiren bir durum olmadığını da ifade ederek, ''Aşırı güven pompalanmış olması, bizim açımızdan durumu daha zorlaştırıyor'' dedi.

Neoliberalizmin ayrıştırması
Dünyada, ekonomi ve siyasetin neoliberalizm tarafından ayrıştırılmaya çalışıldığını dillendiren Kozanoğlu, şöyle devam etti: ''ABD, İspanya, İtalya ve İsrail'deki muhalif hareketler önemli. ABD emperyalizmi güç ve konum kaybederken, Çin ve Hindistan güç kazanıyor. Bu yüzden Ortadoğu'da taşeron ihtiyacı var. Bu taşeronluk işi için de en uygun ülkeler Türkiye ve Sudi Arabistan görünüyor. Büyük Ortadoğu coğrafyasını kapitalizme eklemlemek için Türkiye önemli bir model. AKP, bu modellik için çok çabuk ön plana çıktı ve Suriye meselesinde olduğu gibi giderek de yıprandı. Bu yüzden, bölgedeki mevcut rejimleri eleştirip teşhir etmek, emperyalizme karşı çıkışı sürdürmek gerek. Bu anlamda Türkiye solunun duruşu doğrudur, ama geniş toplumsal muhalefet yaratılamamıştır. Bunun nedenlerinden biri de, Irak ve Lübnan işgaline karşı çıkan sol liberallerin, bugün Suriye'nin işgaline çanak tutmasıdır.''

Yeni Türkiye ve kurucu irade
Kozanoğlu, 2. Cumhuiyeti oluşturan dinamiklere karşı mücadele ederken ''yeni bir Türkiye'' umudunu diri tutmak gerektiğine de değinip, şunları kaydetti: ''2. Cumhuriyet tüm yöntemleriyle reddedilmelidir. Bu yüzden yeni Türkiye ve kurucu iradenin önemi öne çıkmaktadır. İkinci cumhuriyete karşı eski rejimi yani birinci cumhuriyeti savunmak yerine yeni Türkiye'yi örgütleyen yerde durmak gerek. Özal'la başlayan ikinci cumhuriyet projesi Cem Boyner'in başkanlığındaki Yeni Demokrasi Hareketi (YDH) ile ikinci ihya edilme dönemine girdi, ama Cem Boyner tutmadı. YDH kurucuları, AKP'nin organik aydınlarını oluşturdu.'' 12 Eylül referandumunu ''turnusol kağıdı'' diye tanımlayan Kozanoğlu, konuşmasının son bölümünde şu vurguları yaptı: ''Bu sistemden, düzenden zarar görüp şikayetçi olan Kürtler, Aleviler, şehirli orta sınıflar ve ulusalcılarda son dönemlerde hareketlenmeler var, bunları küçümsememek gerekir. İnsanlar tutunacak dal arıyor. Dinlemek, anlamak ve yeni Türkiye'nin sosyalist Türkiye olacağını anlatmak gerek.''

Değişim ve dönüşüm süreci
Konuşmasına, ''dünya kapitalizmi genel ve organik bir kriz içinde'' diyerek başlayan Metin Çulhaoğlu da, şunları söyledi: ''Bu kriz, siyasal ve kültürel yapıları da bozuyor. 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki refah dönemleri 1970'li yıllarda bitti ve neoliberal dönem başladı. Bu da, 2007 yılında ciddi arızalar yaşadı. İdeolojik ve siyasal göstergeler 1991-2007 arasında hareketlilik gösterir. Kapitalizmin insanlara gül bahçesi sunduğu dönemin sonuna gelindi. Avrupa'nın Türkiye'ye benzer ülkeleri krizle boğuşurken, Türkiye'de bahar havası yaşandığı yansıtıldı. Bunun kökeni, 2001 yılına, Derviş döneminin önlemlerine dayanıyor. AKP, o dönemin mirasını yiyor. Öte yandan, Türkiye ekonomisi sıcak para girişleriyle öyle ya da böyle kollanmaktadır.'' Çulhaoğlu, AKP eliyle ortaya koyulan bir başka özelliğin de ''siyasal değişim ve dönüşüm süreci'' olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti: ''AKP, bu misyonu sağlamak için 2 dönem yaşadı. 2002-2010 arası farklı motifler kullanarak mümkün olan geniş kesimleri dinsel referanslara daha az yer vererek etrafında topladı. Sözde sivil toplumcu yaklaşım ve demokrasi söylemleriyle jakoben Kemalist anlayışı tasfiye edeceğine geniş bir kesimi inandırdı. 2010 sonrası bu dönemi kapatarak gerçek tabanına yönelik konsolidasyon dönemini başlatmıştır. Bir yandan AKP iktidarının tabanına daha fazla güven veren ve liberalleri de okşayan bir konsolidasyonu, diğer yanda geniş muhalefetin konsolidasyonu var.

AKP nasıl gider?
Çulhaoğlu, 1 Mayıs, 6 Mayıs ve 19 Mayıs'a bakınca, bezginliğin bazı kesimlerce atlatıldığının görüleceğini, sosyalist solun da henüz geniş kesimlere ulaşamasa bile liberal motiflerden arınıp sağlam temellere dayanır ve AKP'nin karşısında daha sağlam duran bir hale geldiğine vurgu yapıp, şöyle devam etti: ''Mevcut veriler, başta ABD olmak üzere çeşitli odakların AKP'nin ipini çekme durumuna geldiğini göstermiyor. Ülkedeki sermaye sınıfının da, AKP'nin ipini çekmesini kısa ya da orta vadede mümkün görmüyorum. AKP-Cemaat geriliminin de, iktidarın ipini çekecek dinamik olduğunu düşünmüyorum. AKP'yi, toplumsal muhalefetin güçlenmesi ve kriz noktalarına müdahil olunması götürür. AKP bunları dikkate alıyor mudur ? Elbette, bu yüzden sessiz çoğunluğa seslenmeye yöneldi. Kendi işçi sınıfını, sanatçısını, aydınını yaratmaya, kendi 1 Mayıs'ını kutlamaya hazırlık yapmaktadır. Bu gidiş tehlikelidir, bu faşizan bir anlayışın hayata müdahil olmasıdır.''

"Kendi Kürdünü yaratamadı"
AKP'nin, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'ya yönelik tasarımları ve politikalarında başarılı olduğunun söylenemeyeceğini de anlatan Çulhaoğlu, şu görüşleri savundu: ''AKP kendi Kürdünü yaratmaya ağırlık veriyor ama veriler bunda çok başarılı olmasına olanak tanımıyor. Daralan alanını dinsel motiflere dayalı poitikalarla açmaya çalışıyor. Önümüzdeki dönem yerel seçimlere iyice asılacak ve her yeri almak isteyecektir. Yeni büyükşehir düzenlemeleri buna işaret ediyor. Sosyalistler açısından Anayasa ve Başkanlık Sistemini çok önemli ve öncelikli görmüyorum. Kürt siyasetinin tüm baskısına rağmen kazanımlara dönüşen bir taslak çıkmayacak. Çünkü, AKP'nin böyle bir niyeti yok. AKP, önümüzdeki dönem, toplumsal yaşamı daha fazla dinsel ögelerle donatmaya çalışacak.''

Muhalefet haritası ve görevlerimiz
Çulhaoğlu, muhalefetin durumu ve sosyalistlerin görevleri konusuna yer verdiği konuşmasının son bölümünde, şu vurguları yaptı: ''Meclis'teki muhalif partiler CHP, MHP ve BDP. Bir de, meclis dışı unsurlar var. Bunlar sosyalist partiler, Kürtler, Aleviler, orta sınıflar, gençlik, aydınlar ve sanatçılar olarak kodlanabilir. Bir siyasi devrim tasavvurunuz varsa, olmazsa olmazınız işçi sınıfıdır. AKP'nin gitmesinde işçi ve emekçilerin rolü öncelik taşıyacaktır. Görevimiz, AKP'ye karşı canlanma sergileyen kim varsa onlarla buluşmaktır.''

Kozanoğlu ve Çulhaoğlu, daha sonra yöneltilen soruları da yanıtladı. Bu sırada, salonda bulunanların yeni dönem siyasal mücadelesine ilişkin düşünsel katkıları da oldu.

(soL - Kocaeli)