Halkevleri ve TKP'den Radikal'e yanıt

Radikal gazetesinde dün yayımlanmaya başlanan "Sosyalist solda derin yarılma" başlıklı yazı dizisinde sol partiler hakkında çirkin ithamlarda bulunulmasına Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol ve TKP MK üyesi Mehmet Kuzulugil yanıt verdi.

Radikal gazetesinin dün başlayan yazı dizisinde sol partilerin tanıtıldığı bölümde oldukça çirkin itihamlar dikkat çekmişti. Liberal bir bakışla sol partilerin değerlendirildiği bölüm oldukça tepki çekti. Radikal gazetesi haberde düzeltme yapmak zorunda kaldı. Ancak ithamlarda önemli bir değişiklik olmadı.

Haberde Halkevleri hakkında "Eylemleriyle ön planda. Yumurta olaylarında adı en çok anılan kesim. AKP’ye destek verdiklerini düşündükleri aydınlara karşı tutumları keskin." ifadelerine, TKP hakkında ise "Ulusalcı blokun baş aktörü. Kürt siyasetine mesafeli. Ergenekon operasyonu dönemindeki eylemleri nedeniyle milliyetçilik suçlamalarına maruz kalıyor" ifadelerine yer verildi.

Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol ve TKP Merkez Komite üyesi Mehmet Kuzulugil konuyu soL için değerlendirdi.

İlknur Birol: Benim ile yapılan bir röportaj da bu dizi kapsamında Radikal'de yayınlacak. Ancak, bugün okuduğumuz üzere haberde belirli bir yargıdan hareket edilmiş ve bu yargıları kabul etmek mümkün değil. Liberallere gösterdikleri özeni, solla ilgili yazarken göstermediklerini görüyoruz. Haberde, örgütleri tanımlarken oldukça sıkıntı verici bir üslup kullanılmış ve bu yorumlarda belirli bir cephenin yargıları yansıtılmış. Sadece Halkevleri değil, TKP, ÖDP ve EMEP hakkındaki ifadelerde de 'burası zaten böyle' yargısı hissediliyor.

Bu haber ve değerlendirme tarzı da, solu tarif ediş tarzları da, bahsettikleri ayrışma ekseni de gerçekleri yansıtmıyor. Gazetecilik açısından da kabul edilemez, önyargılı bir dil kullanılmış. Her ifade önyargılı ve bu doğru değil. Sol, libarellerin kavramları ile tartışılamaz. Bunu kabul etmeyiz.

Halkevleri'nin sadece yumurta ile ifade edilmesini de doğru bulmuyoruz ve kabul etmiyoruz. Halkevleri, halkın hakları için mücadele eden, gericiliğe karşı çıkan bir örgüt.

TKP için de, ulusalcı kavramını kullanma hakları yok.

Öbür tarafın tanım ve kavramları ile tartışılmasını doğru bulmuyoruz. Yaptıkları maksadını aşıyor. Gerçek ne ise onu vermeliler. Benim röportajım yayınlanmadan önce, herhangi bir tahrifata karşı, son halini görmeyi gazeteden talep edeceğim.

Mehmet Kuzulugil: Düzen siyasetinin gündeminde sol yalnızca bir karşı kutup olarak yer almamıştır. Daha doğrusu bu karşı kutupla mücadelenin doğrudan araçları kadar dolaylı araçları da vardır ve zaman zaman sola dönük müdahaleler daha "içerden" bir üslupla gerçekleştirilir.

Bir tür 5. koldan söz etmiyorum. Ben genel olarak satın alınarak, döndürülerek ajanlaştırılma fikrine inanmıyorum. AKP - ABD ilişkisinde durumu böyle kavramanın yanıltıcı olacağı kesindir, Doğan Tarkan Kulübü ile AKP arasındaki ilişkide de aynı şey geçerlidir.

İçerden müdahale çoğu zaman solun kendi iç gündemlerini kendi gündemine bağlama yoluyla gerçekleşir.

Düzen siyasetinin ülkemizde sola dönük müdahale ve manüplasyonlarının özel bir dönemi Ergenekon operasyonu ile başlamıştır. Bu operasyonu, üzerine binerek iktidarını sağlamlaştıracağı bir ‘demokratikleşme dalgası’nın ana unsuru olarak gören AKP, ilk fazda solu bu adım için yararlanılması gereken bir hegemonik ideolojik güç olarak görmüştür. Hegemonik dememin nedeni solun hala fiziksel varlığıyla değil ama tarihsel konumuyla adalet, özgürlük gibi kavramlar üzerinde söz hakkı olmasıdır.

AKP iktidarını mutlaklaştırmak üzere attığı adımların bu ilk fazında sol referansı arkasına almak istemiştir.

Bunu başarabildi mi? Bence başarabildi. Çünkü atı alan AKP Üsküdar'ı geçebildi. Sonrası bizim "geri kazanımımız"dır. Sol referans zayıflamıştır. Solu temize çıkarmak adına başarılı olduğumuzu ama AKP'nin amacına ulaşması nedeniyle başarısız sayılmamız gerektiğini görüyoruz.

İkinci faz ise bunun üzerine gelmiştir. AKP, bu sefer solu etkisizleştirme, felç etme arayışına girmiştir. Dikkat edilirse, AKP'nin rolünü "Veli Küçük gibi karanlık kirli savaş unsurlarıyla savaşımda demokratik güçlere göz kırpma" biçiminde oynadığı birinci fazın sonu AKP'nin henüz liberalleri değil belki ama AKP'ye hayırhah bakan bazı sol aydınları küstürmekten çekinmediği bir aralıkta gelmiştir.

Bu noktada AKP'nin ve AKP yandaşlarının gözettiği solu siyasal çıkış yapamaz, kendisi bir siyasal aktör olarak söz söyleyemez hale getirmektir.
Referandumda asıl denedikleri budur. Ergenekon dalgasının ilk döneminde “gerçek solcular darbecilere karşıdır ve inanç özgürlüğüne, dine saygılıdır” manüplasyonu ağır basarken ikinci dönemde “zaten Türkiye solu oldum olası darbeci ve elitisttir” karalamaları ağır basmıştır. Bu yolla sol yararlanılan değil, etkisiz kılınan bir güç haline getirilmek istenmiştir.

Radikal gazetesini, sadece Eyüp Can'lı dönemiyle de değil, burjuva siyasetinin sola, sosyalist harekete dönük müdahalelerinden ayrı düşünemeyiz. Bu geleneği önceki “çağa” ait Cumhuriyet'i bir kenara bırakırsak, Yeni Yüzyıl başlatmıştır. Örnekler birbirini izlemiştir. Biri tükendiğinde diğeri devreye girmiştir.

Konuyu dağıtmamak adına sadece işaret edip geçelim, bu “operasyonel” unsurların hedefinde esas olarak orta sınıf vardır. Orta Sınıf Türkiye'de işçi sınıfının kalifiye kesimlerini, kentli çalışanları ve aydınların çoğunu içerir. Orta sınıf nabzını tutmak, ideolojik hegemonyanın devamlılığı için kritiktir.

TKP'ye dönük manüpilatif saldırının bu çerçevede algılanması gerekir.

Yeni Şafak, Yeni Akit vs. TKP'nin PKK'nın (Peekaaakaa diye okurlar) yerine oynadığını, yıkıcı bir terör örgütü olmaya hazırlandığını, Moskof uşağı olduğunu yazar. Radikal de “milliyetçi, ergenekoncu, cuntacı” olduğunu.

Orta sınıf nabzına bunun hitap ettiğini düşünürler.

Peki böyle midir? Değildir. “Orta sınıf” diyerek itip kakmaktan vazgeçer ve ülkemiz emekçilerinin önemli bir kesiminin burada konumlandığını anlarsak şunu da görürüz: liberal yönlendirmenin orta sınıfta bulduğu karşılık sosyalist hareketin bıraktığı boşluklarla ilgilidir.

Şimdi tekrar sorabiliriz, AKP'nin “demokrasi” operasyonunun birinci fazı, iktidarın Üsküdar'ı geçmesi ile sonuçlandı. Peki ikinci faz nasıl sonuçlanacak. Ya da ikinci fazdaki “solun etkisizleştirilmesi, felç edilmesi” arayışı başarıya ulaşacak mı?

Bunun cevabını verecek olan sosyalist soldur. Solu ülke siyasetinde bir odak haline getirmeyi, susmayı ya da kendi yaralarını kaşımayı bırakıp etkin güç haline gelmesini sağlarsak, “AKP yine başaracak mı” sorusunun da yanıtını veririz.

Bu arada sanıyorum, Radikal gazetesinde çıkan TKP “tanımlaması” hakkında bir şey söylememiş oldum. Çok gerekliyse üç nokta koyarak geçebiliriz. Eyüp Can gazeteciliği için bu bile çoktur.

(soL - Haber Merkezi)