Boyun eğmeyen insanın destanı...

Türkiye Komünist Partisi 90. yaşını parti üyeleri ve dostlarıyla birlikte İstanbul Abdi İpekçi Spor Salonu’nda kutladı. “Hiç boyun eğer mi İnsan!” çağrısı ile düzenlenen etkinlik kapitalizme boyun eğmeyen insanlığın bir öyküsüydü.

1789 Fransız Devrimi’nden başlayarak günümüze kadar gelen ve TKP’nin kuruluşunu ve yeniden ayağa kaldırılmasını bu tarihin bir parçası olarak anlatan etkinlik, görselliği ve bu görselliğin eşlik ettiği konuşmalar ve müzikle katılanlara bir şölen yaşattı. Baştan sona hiç ara vermeden büyük bir ilgiyle takip edilen programda mücadele eden insanlığın tarihinden önemli kesitler ele alındı. Dünya tarihindeki önemli olaylarla birlikte, Türkiye’de işçi sınıfının, solun ve TKP tarihindeki bazı dönüm noktalarını kapsayan program pek çok aydın ve sanatçının katkılarıyla zenginleşen kolektif bir ürün olarak tasarlanmış olmasıyla büyük beğeni topladı.

TKP adına yapılan konuşmalarda cepheleşme çağrısına önemli bir vurgu yapıldı. (Etkinlikte yapılan konuşmaların özetleri için haberimiz: 90. yılda komünistler konuştu)

İlk büyük şarkı: Fransız Devrimi
Abdi İpekçi Spor Salonu’nu dolduranlar, zengin bir programla karşılaştılar. Sahne eşitlik, özgürlük ve kardeşlik mücadelesinin tarihsel zirvelerinden biri olan Fransız Devrimi ilişkin görüntü ve şarkılarla açıldı. Beyoğlu Kumpanya’nın Fransız Devrimi’ni anlatan canlandırmasının ardından Ali Cenk Gedik’in trompeti eşliğinde Şebnem Ünal Fransız Ulusal Marşı’nı (La Marseillaise) seslendirdi.

Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor...
Daha sonra ekrana gelen Karl Marx ve Friedrich Engels’in fotoğrafları ile “Komünist Manifesto”yu ele alan ikinci sahne başladı. Laz Marx’ın da katkısıyla zenginleşen bu bölümde Nilsu kemanıyla Enternasyonal marşını çaldı. Üçüncü bölümde yine Fransa’ya dönen izleyiciler, Metin Coşkun’un canlandırmasıyla Paris Komünü günlerine gittiler. Bu sahnede de Nilsu ve Nazım Kumpanya Vokal Grubu, Devrimcilere Ağıt adlı şarkıyı seslendirerek komünarları andılar. Ekranda beliren “bütün komünarları ve sosyalizm için mücadelede yitirdiklerimizi anıyoruz” ifadesi büyük alkış topladı.

Emperyalist Paylaşım Savaşı ve Çanakkale
Program, Prusya İmparatorluğu’nun doğuşu ile yoğunlaşan emperyalist rekabetin yol açtığı I. Dünya Savaşı döneminin anlatıldığı sahne ile devam etti. Burada canlandırmada Şahin Adıgüzel rol alırken, sanatçı Ufuk Karakoç’un seslendirdiği Çanakkale İçinde adlı türkü salondakilerin de katılımıyla söylendi. Bu sahnede de ekranda savaşa ait çarpıcı görüntüler yer aldı.

İnsanlığın savaşa yanıtı: Ekim Devrimi
Paylaşım savaşının sorgulandığı sahnede, ülkesinde yapılan devrime öncülük ederek savaşı bitiren hamleyi gerçekleştiren Bolşeviklere ve büyük devrimci Vladimir İlyiç Lenin’e ait görüntüler ve konuşmalar yer aldı. Perdeye Lenin’in I. Dünya Savaşı ile ilgili bir konuşmasının yansıtılmasından sonra, iktidarın alınması çağrısı olan Lenin’in Çağrısı tiyatro sanatçısı Metin Coşkun tarafından okundu. Savaşın ardından olduğu gibi burada da sahneyi 1917 Ekim Devrimi aldı. Konstantin Litsov’un Taçanka isimli şarkısı Bando Sol tarafından seslendirildi.

Ateşi ve ihaneti gördük: Anadolu'da işgal ve direniş
Daha sonra aynı dönemde Anadolu’ya dönüldü. Anadolu’da işgalin ve işgale karşı mücadelenin anlatıldığı sahneler de büyük ilgiyle izlendi. Bu bölümde ilk olarak Renan Bilek’in seslendirişiyle Nazım Hikmet’in yazdığı Kuvay-i Milliye Destanı'ndan bir bölüm okundu. Sahneye gelen Erdal Erzincan ise Asker Ağam Gelse türküsüyle dönemin ruhunu anlattı. Bu bölümün heyecan uyandırıcı anlarından biri, Yunanistan Komünist Partisi Genel Sekreteri Aleka Papariga’nın Anadolu'nun işgalini ve Küçük Asya Felaketi’ni anlattığı video çekimi oldu. Papariga Anadolu’da bağımsızlık mücadelesinin öneminden bahsederken, İngilizlerin Yunanistan’ı işgale ortak etme girişimlerine karşı koyan komünistleri anlattı. Papariga’nın konuşmasının ardından Anadolu’da farklı kökenden halkların işgale karşı mücadelesi, Beşik Halk Dansları Topluluğu’nun zeybekle başlayan ve farklı yörelerin halk oyunlarını kapsayarak devam eden gösterisiyle anlatıldı.

10 Eylül 1920 ve Bakü
Anadolu’daki direniş sürerken Türkiye’de komünist hareketin doğuşu, bu direnişin bir parçası olarak anlatıldı. Ekrana Doğu Halkları Kurultayı’nın toplandığı Bakü’den ve kurultaydan görüntüler yansıtılırken, Emin İgüs’ün söylediği Bakü Şarkısı büyük beğeniyle dinlendi. TKP’nin kuruluş tarihi olan 10 Eylül 1920 sahneye böyle taşındı.

TKP Merkez Komite üyesi Aydemir Güler, burada yaptığı konuşmada komünist hareketin nasıl bir yurtseverlik mücadelesi başlattığını ve Kemalistlerle ilişkisini anlatan kısa bir konuşma yaptı.

Konuşmanın ardından Beyoğlu Kumpanya, sahnede komünistlerin katledildiğini hatırlatarak erken hareket ettiklerini söyleyen bir devrimci ile komünistlerin ülkeleri işgal altındayken ellerini taşın altına koymaktan geri duramayacaklarını anlatan bir başka devrimcinin tartışmasını canlandırdı. Kumpanyanın canlandırmasından sonra, Karadeniz’in dalgalarının üzerine yerleştirilen Mustafa Suphi portresiyle direnişe katılmak üzere yola çıkan komünistlerin katledilişi Ufuk Karakoç’un Kalbim Yine Çarpıyor şarkısıyla dile getirildi.

Führer'e boyun eğmeyen insanlık
Program Sovyetler Birliği’nde Sosyalizmin Kuruluşu’nun görüntülerle ve Orhan Aydın’ın canlandırmasıyla anlatıldığı bölümün ardından, insanlık tarihinin karanlık dönemlerinden birine Avrupa’da faşizmin yükseldiği, Almanya’da Nazilerin iktidara geldiği yıllara gidildi. Yine Beyoğlu Kumpanya ekibinden bir kişinin bir faşisti canlandırdığı sahne büyük bir öfkeyle izlendi. Faşist, Führer’i için herkesin selam durmasını isterken, ekranda Hitler’in konuşma görüntüleri ve komünizmi ezme çağrısı izlendi.

Faşizmin anlatıldığı sahnede, antifaşist mücadelenin en önemli tarihsel uğraklarından biri olan İspanyol İç Savaşı da anlatıldı. Beyoğlu Kumpanya ekibi bu kez faşizme karşı mücadele eden İspanyol cumhuriyetçilerinin, komünistlerin, anarşistlerin ve uluslararası dayanışma tugaylarının mesajlarını canlandırdı. İspanya’daki mücadele bir de Renan Bilek’in seslendirdiği Dört General (Los Quatro Generales) şarkısıyla dillendirildi. Görüntülerde faşist generallerin yanı sıra, Türkiye’deki faşist 12 Eylülcü generaller de yer aldı.

Nazilerin Avrupa’daki ilerleyişi hızla devam ederken, Sovyetler Birliği’nden aldıkları darbeleri anlatan bölüm, Gülcan Altan’ın seslendirdiği ve faşizme karşı büyük anayurt savaşında çarpışan bir bölüğü anlatan Bize Tek Bir Zafer Gerek (Bulat Okutşava) şarkısı ile taçlandı. Sovyetlerin verdiği direniş, Kızıl Ordu’nun mücadelesinden ve halk direnişinden görüntülerle ekrana yansıtıldı. Bu görüntüler eşliğinde Kızıl Ordu’nun direnişini anlatan şarkılar yayınlandı.

Tarihsel sıra izlenerek, Sovyetlerin Nazileri yenilgiye uğrattıkları ve savaşa son verdikleri dönemi takiben başlayan Soğuk Savaş’ın anlatılmasına başlandı. Yevgeniy Yevtuşenko’nun “Ruslar Savaş İster mi?” başlıklı şiiri Orhan Aydın tarafından okundu.

Türkiye burjuvazisinin emperyalizme hizmeti
Soğuk Savaş’ın başlamasıyla birlikte başlayan Türkiye’nin kapitalist-emperyalist kampa yoğun hizmeti de etkinlikte anlatıldı. Türkiye’nin bu sürece nasıl eklemlendiği, özellikle kontrgerillasıyla nasıl rol üstlendiği konusunda TKP MK üyesi Mehmet Kuzulugil bir konuşma yaptı.

Türkiye’nin bu yöndeki önemli hizmetlerinden biri olan Kore Savaşı bir sonraki sahnenin konusuydu. “Emperyalizm geriletiliyor” başlıklı bölümde Metin Coşkun, Nazım Hikmet’in Kore konusundaki “23 Sentlik Asker” şiirini okudu. Sahneye gelen Nejat Yavaşoğulları Victor Jara’nın anısına El Derecho De Vivir En Paz‘ı okudu.

Hasta Siempre, Comandante!
Emperyalizme karşı mücadelenin en önemli zirvelerinden biri olan Küba Devrimi de unutulmadı. Devrimin önderlerinden Fidel Castro ve Che Guevara’nın görüntülerinin de yer aldığı bu bölümde, Berrak Bahar, Hasta Siempre’yi söyledi.

Türkiye'de işçi sınıfı ve gençlik ayağa kalkıyor
Tarihsel seyir içinde sahneyi bir kez daha Türkiye’deki gelişmeler aldı. Beyoğlu Kumpanya’nın canlandırmasından sonra Beyoğlu Kumpanya ve Nazım Kumpanya Vokal Grubu Gündoğdu Marşı ve Türkiye İşçi Sınıfına Selam şarkısıyla Türkiye’de gençliğin ve işçi sınıfının mücadelesinin yükselişini anlattı.

Bundan sonra sahneye gelen TKP MK üyesi Metin Çulhaoğlu, 1960’larda Türkiye solunu ve yaşanan canlanmanın nedenlerini anlattı.

Edip Akbayram: Aşk Olsun Sana Çocuk
Gençlik mücadelesinin önderlerinden Deniz Gezmiş ve arkadaşları da unutulmadı. Gençlik eylemlerinden görüntülerin ve asılarak katledilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın görüntülerinin yer aldığı bu sahnede, Edip Akbayram, sözleri Can Yücel’e ait “Aşk olsun Sana Çocuk” parçasını seslendirdi. Akbayram’a salondakiler de coşkuyla eşlik etti. Yine bu yıllara damgasını vuran Türkiye’nin en büyük işçi kalkışmalarından biri olan 15-16 Haziran İşçi Kalkışması'na ilişkin fotoğraflar ve video görüntüleri ilgiyle izlendi. Renan Bilek, sinevizyon gösterisi eşliğinde Timur Selçuk’a ait 15-16 Haziran türküsünü seslendirdi.

Zor ile boyun eğdermeye çalışanlar: Darbeciler
Tiyatro sanatçısı Nevzat Süs’ün sahnede 12 Mart döneminin bir generalini canlandırdığı skecinin ardından Nazım Kumpanya Vokal Gurubu, Hava Döndü adlı parçayı seslendirdi.

Ardından tekrar sahneye gelen Metin Coşkun, Kenan Evren’i canlandırdığı 12 Eylül skecinde, faşist darbenin aydınlara bakışını gözler önüne serdi.

Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu'nun, Erdal Eren'in silüetinin yansıdığı perde önünde "Ey Zahit Şaraba Eyle İhtiram" türküsünü söylediği sahne, salonda duyguların en yoğun yaşandığı anlardan biri oldu.

Dönekler de unutulmadı!
Coşkun’un ardından sahneye çıkan Ahmet Kerem Kaynar, Metin Gökcan ve Hale Üstün, oynadıkları skeçte liberal rüzgarlarla birlikte solu terk edip sola düşman tutum alan Oral Çalışlar, Nabi Yağcı, Murat Belge gibi liberal aydınları canlandırdılar.

Sovyetlerin ardından: Daha iyisini yaparız!
Ardından tekrar sahne alan Orhan Aydın, Sovyetler Birliği’nin çözülüşü üzerine bir skeç sergiledi. Aydın, oyununu “Daha iyisini yapacağız” diyerek sonlandırdı.

Geleneği bugüne taşıyanlar...
Sovyetler Birliği’nin çöküşüne ilişkin görüntülerin ardından ekrana çözülüşe rağmen devrimcilikte ısrar eden Gelenek Dergisi ve hareketine ait yayınların fotoğraflar yansıtıldı. Fotoğraflar eşliğinde Nazım Kumpanya Vokal Grubu, TKP Marşı’nı seslendirdi.

Daha sonra söz alan Türkiye Komünist Partisi MK Üyesi Kemal Okuyan, “TKP Neleri Başardı” başlıklı bir konuşma yaptı. “Döneği bol bir dönemde yola çıktık” diyen Okuyan, liberal rüzgarlara kapılmadıklarını ve solda özelleştirmeler, AB, CHP’cilik gibi bir dizi başlıkta direnerek solun bu başlıklarda doğruda durmasını sağladıklarını vurguladı.

Okuyan’ın konuşmasının ardından sahne alan Renan Bilek, “Yapıcılar Türkü Söylüyor” şarkısını seslendirdi. Sonrasında bir TEKEL işçisi, TEKEL direnişine değindiği konuşmasında, “TKP boyun eğmemeyi öğretiyor, TKP güçlenirse direniş o kadar büyür, işçiler iktidara yerleşir” sözlerine yer verdi.

Kürt halkının mücadelesi
Sonrasında Gülseven Medar ve Gowend Ranabe Kürtçe bir türkü söyledi. Türkünün ardından söz alan TKP üyesi bir Kürt kadın, Kürtlerin yok sayıldığını vurguladığı konuşmasında, bir kadın ve Kürt olmanın zorluklarını anlattı.

Mücadelenin bugünü ve geleceği
Konuşmanın ardından Beyoğlu Kumpanya ise Dünya Demokratik Gençlik Derneği'nin marşını seslendirdi.

TKP’li öğrencilerden bir temsilcinin, öğrenci mücadelesini anlattığı konuşmasının ardından söz alan TKP MK Üyesi Erkan Baş, coşkulu bir konuşma yaptı.

Şair Tuğrul Keskin’in “Kalk” şiirini okumasıyla açılan son sahne, Nimet Çakıcı ve küçük Mirina’nın birlikte seslendirdiği “Her Zaman Güneş Olsun” isimli çocuk şarkısıyla devam etti. Sonrasında sahneye çıkan Pınar Sağ ve grubu, çeşitli türkülerden oluşan bir potpori seslendirdi.

Şair Nihat Behram “Çıkmak İçin Bu Karanlıktan” isimli şiirini okudu. Bu esnada etkinlik boyunca sahne alan tüm sanatçı ve konuşmacılar sahnede toplandı. Şiirin ardından hep bir ağızdan Enternasyonal Marşı söylenerek etkinlik sonlandı.

Sanatçılar ne dedi?

Pınar Sağ:
Türkiye de bu zor koşullar içinde, tarihten bugüne pek çok kıyımın yaşandığı bu coğrafyada bu tür birliktelikleri daha fazla önemsiyorum. TKP’yi bu anlamda tebrik ediyorum.

Öğrenciden, işçi sınıfına, aydınlardan emeklilere kadar böyle zorlu bir süreçte 90 yılı tamamlamak ciddi bir meseledir. Ayrıca popülizm içinde dejenere edilen gençlik içinde kendini var eden TKP’li gençleri özellikle kutluyorum.

Nejat Yavaşoğulları:
90. yılını kutlayan bir parti olarak çok ayrıcalıklı bir yere sahip çünkü Türkiye’nin en eski partisi. Kutlamalarda benimde yer alacak olmamdan dolayı gurur duyuyorum.

İsmail Hakkı Demircioğlu:
TKP Türkiye’de aşağı yukarı 100 yıldır zorluklara katlanarak, baskıdan korkmayarak, acılar çekerek bu günlere geldi. İnsanlar çok zor şartlarda mücadele ediyorlar. Büyük bedeller ödeyerek bugünlere gelindi.

Türkiye’de ki değişimle birlikte yeniden bir anlayış, aynı duyarlılıkla bu mücadeleyi devam ettirmeye çalışıyorlar. İşleri çok zor ama, çok onurlu ve insanlık adına çok güzel duygularla bu mücadeleyi yürüttüklerine inanıyorum ve başarılar diliyorum.

Burhan Şeşen:

Ben TKP’li değilim ama çok sevdiğim insanlar var içinde… Bu sefer onlara sahne üstünde değil, sahne arkasında yardımcı olacağım. Ek olarak bu gece bu kadar büyük bir kalabalığı görünce çok heyecanlandım.

(soL- Haber Merkezi)