Beşiktaşlılar Sol Cephe Çalıştayı'nda buluştu

Beşiktaş'ta Sol Cephe'nin "AKP nasıl yenilir?" başlığıyla düzenlediği çalıştaya, gençler, direniş kültürünün farklı renkleri ve gazeteci yazarlar katıldı. Merdan Yanardağ yaptığı konuşmada, seçimlerin AKP'yi kurtarmayacağını, CHP'nin sağcılaşması projesinin ise başarısız olduğunu ifade etti.

Sol Cephe'nin Beşiktaş'ta Abbasağa Parkı'nda yaptığı çalıştaya, gençlik temsilcileri, gazeteci yazarlar ve Haziran ayaklanmasının parçası olan çeşitli direniş odaklarının temsilcileri katıldı.

Can Atalay: Mücadelemiz birleşmeli
Taksim Dayanışması üyesi Avukat Can Atalay, "30 Mart seçimleri AKP'yi kurtarabilir mi? Şu haliyle kurtarabilir. Seçimlerde bir sürü oyun yaptılar. Bunların ne kadar karşısında olabildik? İsterseniz Gezi'den başlatın, isterseniz 29 Ekim Eylemi, isterseniz emek sineması eylemleri ile başlatın. Bu ideolojik aygıtların karşıya itilmesi ve hegemonyanın yıkılması gerekir. Eğer kurtuluşun teker teker herkesin kendi fikirleriyle mücadele etmesine bağlarsak olmaz. Hep birlikte bu mücadelenin birleşip memlekette somut bir şeyleri değiştireceğini söylersek 30 Mart AKP'yi kurtaramaz" dedi.

Cumhuriyet Kadınları Derneği'nden Şenal Sarıhan ise, "Haziran'da bizim çocuklarımız vardı, yaşımız biraz fazla. 67 örgütümüz var Türkiye'de. Türkiye'nin her yerinde eylemlere destek verdik. Biz hep 68 kuşağı olarak çocuklarımızı uyardık aman dikkat diye. Ancak onlar sonunda kabuklarını kırdılar. AKP gericiliğini biz somut olarak hep işaret ettik, soygun düzeni, piyasacı düzen, emperyalist işgallere karşı ayağa kalkan kadınlar, emekçiler, çocuklarımız miting alanlarının en önünde durdular. Sandık herşey değil, ancak bu düzen sürerken ondan da güçlü çıkmak gibi bir sorumluluğumuz var" ifadelerini kullandı.

Merdan Yanardağ: 30 Mart AKP'yi kurtarmaz
Gazeteci yazar Merdan Yanardağ, yaptığı konuşmada şunları söyledi:

"30 Mart AKP'yi kurtarmaz. Biz yenilgi psikolojisi ile hareket ediyoruz, bu çok yanlış. AKP'nin çözüldüğünü düşünüyorum. AKP dış dinamiklerden beslenen bir parti. Ortadoğu projesiydi. 30 Mart seçimlerinin sonuçları:

-Öncelikle AKP Cumhuriyet tarihihin en şahibeli seçimlerinde %45 oy aldı. 2011 e göre %6 oy kaybetti. AKP referandum gibi baktı bu seçime. Bu seçimde adaylara oy verilmedi. Erdoğan'a oy verildi. Mesela MHP'li biri istifa edip CHP'den aday olması bu kadar kolay kabul edilmezdi. Bu seçimlerle karşılaştırılması gereken seçim 2010 referandumudur. %58'e yakın oy almıstır AKP %13 oy kaybetmiştir.

-AKP iktidarı siyasal islamın çökmesiyle (Arap Baharı'nın çökmesi) misyonsuz kaldı. Suriye'ye yönelik radikal islamcılara destekleri, özerk davranmak istemesi ABD'yi rahatsız etti ve gerilim nedeni oldu. Stratejik ittifak çöktü. AKP yine 2002, 2007 seçimlerinden sonra İslamcı sermayenin iç dinamiğine dayanıyordu. AKP Marmara sermayesi ile büyük çatışmaya girdiği bir dönemde seçime girdi.

-Ordu, cumhuriyetin kurucuları ile savaşan AKP'nin elinde geriye iki şey kaldı. Birincisi kitle desteği var, diğer taraftan belki BDP, belki Öcalan desteği var. Sadece böyle bir iktidar birleşimi ille AKP'nin kendisi sürdürebilmesi ihtimal dahilinde değil. Dolayısıyla AKP'nin elinde bir başarı yok, derinleşerek devam edecek bir çözülme sürecine girdiğini düşünüyorum.

Ortada CHP ya da sol başarı yok. Bunu konuşmamız gerekiyor.

CHP adaylarını sağa çekerek, solu boş bıraktığını düşünüyorum. CHP'yi merkeze ya da sağa doğru çekerek, cemaat ve ABD ile daha yakın bir biçimde iktidar olabileceğini düşünen proje çökmüştür. Mustafa Sarıgül projesi çökmüştür. CHP'nin ne kadar solda olduğu elbette tartışılabilir ancak bu sağa çekme tutmadı.

Gençler adına CHP, FKF ve soL gazetesi temsilcileri Çalıştay'a katıldı.

soL Gazetesi Muhabiri Neslihan Koçaslan, Haziran'da genç bir muhabir olmasının getirdiği avantajlara değinerek başladığı konuşmasında şunları söyledi:

"Birinci yılını dolduracak Haziran ile ilgili olarak en çok söylenen şey apolitik denilen, ülkesine kayıtsız olarak bilinen gençliğin aslında böyle olmadığıydı. Gençler yaşam tarzlarına ve alanlarına yapılan müdahaleden artık bıkmıştı, canlarına tak etmişti. hayatında polisle çatışmamış, barikatın önünde durmamış kişilerin en önde durduğu görüldü. Ortaya çıkan tabloda herhangi bir örgütün varlığından söz edilmiyordu. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var. O örgütsüz gençlerin sahip olduğu değerlerin ve duruşlarının Türkiye'de var olan tarihsel sol birikime ve aydınlanmacılığa dayanıyor olması. SoL gazetesi Haziran Direnişi esnasında halkın yaşadıklarını her an aktarırken, bir yandan direnişin arka planındaki bu birikim ile gençlerin bağını daha fazla kurmaya ve bu bağı kuvvetlendirmeye çalıştı. Bu bağdan kastım şu: Direnişe katılan herkesin basit anlamda hemfikir olduğu değerlerin -eşitlik, özgürlük ve laiklik diye sıralayabiliriz- anlamlarının altını doldurmak, kuvvetlendirmek ve tarihsel anlamlarını da ortaya koymak.

Gençler eyleme niye geliyordu bunu sormak lazım. Çıkış yolu aramak, o çıkış yolunu bulmak için her şeyi yapma iradesiyle geliyordu. Gençler sadece barikat deneyimi yaşamak için gelmedi, öfkeliydi yeter demek için çözüm bulurum demek için geldi. İşte burada örgütlülüğün önemi ortaya çıkıyor. Sadece teknik örgütlülükten bahsetmiyorum, işte bir araya geliriz, omu omuza geliriz, şöyle dururuz kısmından değil. Önceden bahsettiğim tarihsel birikime ve aydınlanmacılığa dayanan değerler etrafında, geçmişini bilen, şimdi tam olarak neye karşı olduğunu ifade edebilen ve ne istediğini bilen bir gençlik, bu istek etrafında örgütlenmek ve mücadele etmek.

Bizim gazetemiz yola çıkarken halka yalan söylemek suçtur dedi, gazetecilik bir bakış açısı, hayatla kurulan bir ilişki türü dedi, ırkçılık, gericilik, piyasacılık ve savaş çığırtkanlığı soL'dan içeri giremez dedi. SoL tartışan, üreten, yayan, okuyucusuyla haber üreten ve örgütleyen bir gazete olacağını, hiç gazete okumamış insanlara gazete okutacağını söyledi. İşte burada Haziran'ın gençliği ve tüm unsurlarıyla biz birlikte düşünüp tartıştığımız ve ürettiğimiz anlamda büyüyoruz ve öğreniyoruz.

Alican Şen Beşiktaş CHP Gençlik Kolları:

AKP'nin diktatör rejimi, baskısı gençleri çıkış noktasına itti. İnsanların yaşam alanlarına müdahale edildi, özgürlükler kısıtlandı. Gezi Parkı olgu olarak çıktı. Maalesef istediğimiz potansiyel ortaya çıkmadı. Daha farklı bir bilinç ortaya çıkabilirdi. Örgütlülük bilincinin yeterli olmamasıydı. Burada bir çok farklı örgüt var, arada uzlaşmazlıkta olsa bence bir arada hareket edebilmeliyiz.Sokağa çıkan gençleri örgütlü nasıl yaparız?

Gençlere ne kadar çok değer ve yer verirsek, onlarda o kadar çok siyasi olma bilincine kavuşacaklardır. Gençlerin siyasette önü açılmalıdır. 80 öncesi ile bugünü karşılaştırmak çok doğru değil. Örneğin sosyal medyadan bahsedelim, çok önemli. AKP yönetimini fazlasıyla korkuttu. O yüzden bu tip çalıştaylarda, forumlarda fikirler bulmalıyız. Gençlerin arasında AKP'ye ilgi yok, sola ilgi var. Toplum yeni yüzler arıyor. Her zaman için de birlikte hareket edip bunu düşünmemiz lazım.

Türkiye'de kötülükler hep örgütlü, iyiler hep tek tek. Örgütlü kötülük bu sebeple kazanıyor. Bir araya gelip bu sebeple örgütlü olmalıyız. Özgürlük mücadelesi, sınıf mücadelesi ile birleşmeli

Erçin Fırat - Fikir Kulüpleri Federasyonu

AKP nasıl yenilir konusunda bir reçetemiz yok. Haziran'da birçok deneyim elde ettik. İş şöyle ilerliyordu biraz, herkes kendini satranç oynuyor gibi hissediyordu. Biz tam bunları yaparken birileri satranç tahtasını alıp, önümüze tavlayı koydu. Siz sahneden çekilin biz tavlamıza bakalım, dediler. Tavla bizim için seçimdi, dahil olamadığımız, kazananın belli olmadığı, bizim izlediğimiz, parçası olamadığımız seçimler.

1 Mayıs her anlamda şu başarıyı yenebilecek bir gündür. AKP "işçiler, emekçiler bizimdir" yalanını söylüyor, biz bu yalanı bozabiliriz. Bunu Yatağan işçileri bozuyor şu an, Tekel işçileri bozdu. Türkiye'nin her yerinde emekçiler işçiler kadınlar sokağa çıkmalı. Düzenin iç çekişmelerine angaje olursak, özgürlük mücadelesi patronlarla anlaşmaya varır. Özgürlük mücadelesi sınıf mücadelesi ile birleşmelidir

Önümüzde alanlar var. Üniversiteler var önümüzde. Türkiye'nin üniversitelerinde gençliği biz temsil ediyoruz. Üniversitede AKP'li diye bir şey yok. AKP üniversiteye giremiyor ideolojik mücadelenin etkisinden. Orayı kaybettiklerini biliyorlar. Kazanımları bilip onlara yönelmeliyiz. Üniversiteleri, kentleri yönetebiliriz. Suriye politikasını biliyoruz AKP'nin, çeteleri besleyip silah yolluyor. Türkiye'de verdiğimiz özgürlük mücadelesini bağımsızlıkçılık ile birleştirmeliyiz. Sol Cephe gibi yapılar büyür mahalleleri yönetirse, biz kentleri yönetir hale geliriz. Üniversitelerde alternatif yönetim olabiliriz. Sol Cephe mahalle mahalle örgütlenebilir. Bu mücadeleyi büyüttüğümüz oranda AKP gidecek.

Konuşmaların ardından geçilen soru cevap kısmında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP ve FKF'nin ne yapacağı soruldu. Haziran'ın ruhunun bir aday çıkarması seyircilerden önerildi.

Gökkuşağının Kızılı üyesi Okan Türkanıl:
LGBT bireylerinin toplumda yaşadıkları sorunlara değinen Türkanıl, cinsel yönelimin ne anlama geldiğini anlattı. AKP'nin toplumun her kesimini kapsamaya çalıştığı, kendi kürdünü, kendi alevisini yaratmaya çalıştığını ancak AKP'nin LGBT'sinin olamayacağını doku uyuşmazlığı ve anlayışlarına ters olduğunu söyledi. İş alanlarında LGBT'lerin yaşadığı sorunlara değinen Türkanıl, LGBT bireylerininde sömürüldüğünü, AKP'nin saldırısına maruz kaldığını söyledi. Direnişle daha çok insanın kendilerini anladığını söyledi.

Sportmence Editorü Alev Doğan

Taraftarlık, rasyonel bir zemine oturan, deneyimlemelerle seçilen bir kavram değildir. Küçük yaşlardan itibaren bizde albenisi fazla olan renklere gönül veren insanlarız. Ancak yıllardan beri şunu söyleriz: Futbol, emekçilerin oyunudur. Bu tarihsel olarak da öyledir, tribünlerin baskın rengi açısından da böyledir. Bugün ortada bir gerçeklik var. AKP, taraftar gruplarını kapsayamıyor. Biz, yıllardan beri ''kızlı-erkekli'' futbol oynarken, maç izlerken, AKP gerici uygulamaları, söylemleriyle bizi kapsayamaz. TT Arena'nın açılışında binlerce arkadaşımızla Erdoğan'ı ve diktatörlüğünü protesto edişimiz, taraftarların güçlerini göstermiştir. Biz nasıl Emre Belözoğlunu'nu sahiplenmiyorsak, aynı karakteristik özellikleri gösteren AKP zihniyetini de sahiplenmiyor, karşısında duruyoruz. Bugün, tribünler,, özellikle Haziran Direnişi ile beraber, önemli bir siyasal öznedir.

Bağlantıyı Kes Hareketi Meltem Kolgazi

Bir sadece çalıştığımız süre zarfında değil, akşam ve haftasonuda bir telefonla tekrar çalışmak zorunda kalıyoruz. Plaza yaşamı bizi tükettiği kadar bize tüketim kültürünü de dayatıyor. Kendimizi gerçekleştirebileceğimiz tüm alanları elimizden alıyor. Bunu aşmak için birşeyler yaptığımızda AKP duvarı ile karşılaşıyoruz. Bu dayatılan tüketim kültürü bize verdikleri üç kuruşla gerçekleştiremeyeceğimiz bir kültür. Bizi genelde elitist orta sınıf olarak toplumda bahsediliyordu. Haziran Direnişi ile birlikte bizde tüm problemlerimizi, ve AKP'nin dayatmalarına karşı yerimizi aldık.