32 yıl sonra gelen özgürlük: Tahir Canan...

Türkiye’nin en uzun siyasi tutuklusu Tahir Canan ile tahliyesinin ardından evinde buluştuk. Tahir Canan, demir parmaklıkların ardında geçen yılları, ailesine duyduğu özlemi ve mücadele kararlılığını anlattı.

32 yıllık tutsaklığın ardından özgür kalan Tahir Canan’ın Gebze’de bulunan evine konuk olduk. Evde tam bir bayram havası hâkim. Tahir Canan’ı yıllardır görmeyen kardeşleri, akrabaları evi adeta şenlik yerine çevirmiş durumda. Torunları hiç görmedikleri dedeleriyle oyun oynamanın keyfini çıkarırken, Canan’ın o anlardaki mutluluğu kelimelerle ifade edilemeyecek kadar büyük.

Bu mutlu ortamın içinde Tahir Canan ile 32 yıllık büyük tutsaklığını, gelen özgürlüğü ve bundan sonra neler yapacağını konuştuk.

ÖZGÜR KALDIĞINDA İLK SÖZ: 1 MAYIS
30 Nisan günü 32 yıllık tutsaklığınız sona erdi. Dile kolay 32 yılın ardından 30 Nisan’da serbest kaldınız. Neler söylemek istersiniz, neler hissettiniz o an?
Aslında özgür kaldığım anda ilk sözümü söylemiştim yarın 1 Mayıs demiştim ama yine 1 Mayıs’ta saldırılar yaşandı. Bunun üzüntüsünü yaşadım.

Kendime bir misyon biçmiyorum, birlikte olursak, birlikte hareket edebilirsek bir şeyler değişir diye düşünüyorum. Bugün 3 gün oldu serbest kalalı ve 3 gündür doğru dürüst uyku uyumadan ailemle oturamadım, birçok programa katılarak derdimizi anlatmaya çalıştım.

Bunun için zorunluyuz. Beni görsünler diye değil, bu toplum ve basın benim için bir şeyler yaptı ve ben 2025’de değil, 2013’te serbest kaldım ve buna sırtımı dönerek hareket edemem.

Bunu birçok yerde dile getiriyorum, soL Portal ve Mine Kırıkkanat ilk yazıları yazdı, özellikle Mine Kırıkkanat’ın yazısı bir dönüm noktası oldu benim için. Biz bunları yok sayamayız.

Meclis bir düzenleme yaptı ama bunu sadece görünürde benim için yaptılar. Ancak asıl yapılması gereken yargının işletilmesi, biliyoruz ki bu mekanizma işlemiyor. Birçok insan büyük adaletsizlikler yaşıyor. Bunu sürekli dile getirmek gerekiyor.

Bu düzenleme ile birçok kişi tahliye oldu ama içtihatlar yüzünden birçok kişi hala cezaevlerinde tutuluyor. Hukuk birine başka birine başka uygulanıyor. Buna çözüm bulmak için hep birlikte hareket edeceğiz.

Türkiye’deki adaletsizliklerin sembol isimlerinden birisi oldunuz. Hayatınızdan çalınan 32 yıla ilişkin hukuki girişimleriniz olacak mı?
Maddi manevi tazminat davası açtım. Benim bir noktada nefesimi keserler, sizler destek vermediğiniz sürece mücadele yarıda kalır. Adalet isteyen herkesin destek vermesi gerekiyor. Adalete sadece solcuların ihtiyacı yok, sağcıların da ihtiyacı var. Onların da buna destek vermesi gerekiyor diye düşünüyorum.

“HAYATIMI DELDİ GEÇTİ”

Cezaevinden çıktıktan sonra birçok kez bu soru soruldu sanırım ama yine de sormak istiyoruz. Hayatınızdan çalınan 32 yıla ilişkin ne söylemek istersiniz?
Çok kısa yanıtı şu: hayatımı deldi geçti.
2003’de, 2011’de, 2012’de çıkan tahliye kararları olmasına rağmen tahliye edilmedim ben. İşlemeyen ideolojik bir hukuk sistemi var.

Bir anket yapılmış, hâkim ve savcıların yüzde 70’i “devlet mi, insanı mı?” ikileminde kalırsanız hangisini savunursunuz sorusuna “devlet” yanıtı vermişler. İnsanı temel almayan bir devlet olabilir mi?

“BU ÖZGÜRLÜĞÜ SAĞLAYAN VERİLEN MÜCADELE”

Tahliyenizin ardından 4 siyasi parti Tahir Canan’ı serbest bıraktı gibi bir hava oluşturuldu, oysa ailenizin dışarıda sizin de içeride sürdürdüğünüz bir özgürlük mücadelesi vardı. Özgürlük de bu mücadelenin ardından geldi.
Bu algı yanlış bir algı, bir mücadele olmasaydı o 4 siyasi parti böyle bir karar alamazdı. Bu özgürlüğü sağlayan verilen mücadele ve toplum nezdinde edinilen destektir. Bir kez daha söylüyorum adalet sadece Tahir Canan’a değil herkese lazım. Ancak alınan karar için partilere elbette teşekkür ediyorum.

Benim torunum Eftelya’ya okulda senin deden katil demişler, benim katil olduğumu nereden çıkartıyorlar. Bunun bir 12 Eylül tezgâhı olduğunu artık herkes biliyor.

12 Eylül’ü ise gerici bir parti yargılayamaz. Tahir Canan’ı özgür bırakan irade 12 Eylül’ü de yargılar. Bunun mücadelesi sürmeli. Cezaevinden kestiğim son küpür bulunan kemiklere ait bir haber küpürü. Veli Küçük AKP’ye darbe yapmak suçuyla yargılanıyor, onun asıl suçunun devrimcileri öldürmek olduğunu biliyoruz. Almışlar Veli Küçük’ü ve Mustafa Balbay’ı aynı davadan yargılıyor. Biri takır takır insan öldürüyor, kurşun sıkıyor, diğeri makale yazıyor, bu yargı değil.

Mesele AKP meselesi değil, mesele sistem meselesi. Bir dönem 1.5 milyon sendikalı işçi vardı bugün 700 bin civarında, neredeyse yarı yarıya azalma var. Oysa nüfus artmış, işçiler artmış. Bunun sorumlusu olarak AKP diyip işin içinden çıkamayız. Burada biz kendimize sola bakmalıyız.

“BU KADAR YATMALARI BİLE HAKSIZLIK”

Sivas Katliamı davasında zamanaşımı davası kararı alındı, Bahçelievler Katliamı sanıkları tahliye edildi, Hizbullahçılar tahliye edildi ve yine Mehmet Ağar tahliye edildi. Yaşanan bu tahliyeler 32 yıl adalet bekleyen birisi olarak size neler düşündürdü?
Bu isimler devlete “hizmet” etmişler, onlar adına baktığında bu kadar yatmaları bile haksızlıktır. Şaşırmıyorum. Bu isimler devletin MGK’nın, Kenan Evren’in çapulcularıdır. Asıl vurmamız gereken bu siyasetin yürütücüleridir.

“1 MAYIS BENİM İÇİN DOĞUM GÜNÜ”

30 Nisan’da Bandırma Cezaevi’nden çıktınız, özgür kalır kalmaz 1 Mayıs’ta alana çıktınız. Özgür kalmanızın böyle bir güne denk gelmesi size neler hissettirdi. Son olarak 1993 yılında 1 Mayıs’a katılmıştınız. 20 yıl sonra 1 Mayıs’a katılmak size neler hissettirdi?
1 Mayıs benim için bir doğum günüdür. Doğum gününde özgür kalmam da mücadeleyle geldi.

“BURADA BİR GÖKYÜZÜ VAR”

Tahir Canan dışarıda en çok neyi özledi?
İçerdeki yaşam duvardı, dışarıda da duvarlar var. Betonlaşma var. Betondan çıkıp betona geldik. Ama burada ne olursa olsun mavi gök var, deniz var ve yeşillikler var. Daha dar bir duvardan geniş bir duvara gelsek de burada bir gökyüzü var…

Ben oğlumla sarmaş dolaş olamadığım bir süreci yaşadım, ailemin cezaevinde dayak yediği dönemi yaşadım. Her biri ayrı ayrı acılar yaşadı. Biraz önce Eftelya’yı örnek verdim. Onun küçük kalbindeki yarayı nasıl telafi edebilirsin ki? Tek bir yolu var mücadele ederek, aklanarak.

“EVİ YAKIYORDUM”

Dışarıda size garip gelen şeyler neler?
(Odadaki bilgisayarı ve yazıcıyı göstererek) Burada gördüğün her şey bana garip geliyor. Sana sabah yaşadığım bir olayı anlatayım.

Elektrikli demliği alıp ocağa koyarak çay yapmaya çalışmışım, evi yakıyordum az kalsın.

“İNSANLAR ÇOCUKLARINA SARILAMIYORSA BUNUN ACISI YAŞANIR”
İlhan Canan ile bir röportajımızda “babamla görüşürken aradaki demir parmağın varlığını hissediyorum” demişti. Demir parmaklıkların öbür tarafında kalan kişi olarak neler yaşadınız?
Ailem gelirken yığınla sancı yaşıyorum. Geldiklerinde neler gelir başlarına, gelmediklerinde ne geldi başlarına diye düşünüyorum.
Sarılamamışsam torunuma, çocuğuma doya doya bunun acısını yaşadım.

İnsanlar çocuklarına sarılamıyorsa bunun acısını yaşanır. Ben çocuklarımın karnelerini, okullarına nasıl gittiğini göremediysem bugün onun acısını yaşıyorum. Benim annem öldü ben cenazesine gidemedim. Adalet bazılarına işler, bazılarını şişler.

Ülkede ne oluyorsa içerden takip etmek durumunda kalıyorsun. Üniversitede olay oluyor, ne olmuş diye bakıyorsun, işçilerin eylemine saldırı oluyor ne olmuş diye öğrenmeye çalışıyorum. Örneğin her kadın cinayeti ve tecavüzünde büyük acı yaşıyorum. Dini öne çıkarttığınızda tecavüzü arttırısın, çünkü dinde kadının rolü başka, erkeğin rolü başka. Ben de sen de insansın durumu yok. Kadının kestiği yenmiyorsa orada başka bir rol vardır.

"İKİ YIL SONRA BABAMIN ÖZGÜR KALACAĞINI SÖYLESELER İNANMAZDIM

Tahir Canan’a özgürlük kampanyasını başlatan oğlu İlhan Canan ile bu kez babasının özgürlüğü sonrası konuştuk. İlhan Canan, hayatının sadece 2 yılında özgürce görebildiği babasına tekrar kavuştuğu o günü ve şimdiki hislerini şöyle anlatıyor:
İki yıl önce soL’a ve Mine Kırıkkanat’a konuştuğumuz gün 2 yıl sonra babamın özgür kalacağını söyleseler inanmazdım. Şimdi bunun büyük sevincini yaşıyoruz.

11 Nisan’da yasa onaylandıktan sonra her sabah kalkıp Cumhurbaşkanı’nın günlük programını takip eder olduk. Ne zaman onaylanacak diye her gün büyük heyecanla bekledik. Eli kanlı faşistler hiçbir süre beklemeden serbest bırakıldı ama babam için bu süre uzatıldıkça uzatıldı.
Son olarak artık tahliyeyi beklediğimiz dakikalarda bile tahliyeye itiraz edildiğini öğrendik, yani son dakikada bile 32 yıllık hukuksuzluğa yeni bir hukuksuzluk eklemeyi denediler. İnanın böyle bir hukuksuzluk yaşansaydı hiç şaşırmazdım.

O şimdi artık özgür ama şu aralar çok yoğun, oturup bir rakı içemedik henüz…

soL- Ali Ufuk Arikan- Neslihan Koçaslan