ÖDP’den Onur Öymen’e tepki

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in Meclis’te Dersim katliamıyla ilgili sözlerini, 'zulüm ve utanç ifadesi' olarak yorumlayan ÖDP, sorumluluk ve vicdan duygusuyla davranmaya çağırdı.

Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkan Yardımcısı Önder İşleyen, CHP’li Onur Öymen’in Meclis’teki açılım görüşmelerinde “Dersim’de analar ağlamadı mı? Kimse analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım dedi mi?” sözleri üzerine yaptığı açıklamada bu sözlerin “1937’de alınan tenkil kararıyla eş değer bir zulüm ve utanç ifadesi” olduğunu kaydetti. İşleyen bu sözlerle bugün de katliama, savaşa ve sürgüne işaret edildiğini belirtti.

Dersim’de yetmiş iki yıl önce yapılan katliamın “devletin ‘ceberrut’ yapısı hakkında fikir veren en acı örneklerden biri olduğunu ifade eden İşleyen, “1937 yılında Bakanlar Kurulu ‘Tunceli Tenkil Harekatı’ kararı alırken, ‘gayet gizlidir’ ibareli kararda, ‘köyleri kamilen tahrip etmek ve aileleri uzaklaştırmak lüzumlu görülmüştür’ deniyordu. Ve görülen lüzum üzerine binlerce insan öldürüldü, sürüldü, adları değiştirildi, zulüm ve cinayet Dersim topraklarında kol gezdi” dedi.

Tarihle yüzleşmenin aynı zamanda bugün onun süren izleriyle de hesaplaşmak anlamına geldiğine işaret eden İşleyen, “CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in, ‘Kürt açılımına’ karşı çıkarken, ‘Dersim’de analar ağlamadı mı? Kimse analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım dedi mi?’ sözleri 1937’de alınan tenkil kararıyla eşdeğer bir zulüm ve utanç ifadesidir. Bu sözlerle bugün de katliama, savaşa ve sürgüne işaret edilmektedir” dedi.

Onur Öymen’in tepkiler üzerine yaptığı, “Alevilere en çok biz sahip çıktık” açıklamasının özrü kabahatinden beter olduğunu söyleyen İşleyen şöyle devam etti:

“Bu kirli bir siyaset oyunudur. Yüksek mevki siyasetçileri, halkın vicdanıyla konuşmamakta, bunun yerine, toplumda derin uçurumlar açacak ifadelere başvurarak, yaraları iyileştirmek yerine büyütmenin yollarını aramaktadırlar.

Bugün halkların haklarını inkar eden egemen dile başvurmak, toplumda onarılması mümkün olmayan uçurumlar açmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

İhtiyacımız olan şey, katliamların ve sorumluların teşhir edildiği ve ezilen halk kesimlerine karşı her şeyden önce gönül borcunun ödendiği bir sürecin geliştirilmesidir. Ancak bu anlayış sayesindedir ki, bir arada yaşama kültürü toplumda kök salabilir.

Herkesi bu sorumluluk ve vicdan duygusuyla davranmaya davet ediyoruz.”

(soL - Haber Merkezi)