Kulaktan dolma bilgiler: Af Örgütü Suriye iddialarına kanıt sunamıyor

"Uluslararası Af Örgütü’nün yeni raporunda, Suriye hükümetinin ülkedeki hapishanelerde bulunan 5 bin ile 13 bin arası mahkumu asarak idam ettiği iddiası yer aldı. İddianın kanıtı dayanaksız ve Suriye dışından kimliği belirtilmeyen kişilerin verdiği kulaktan dolma bilgilere dayanıyor...Rapor, ‘İnsan Mezbahası’ başlığından son paragrafına kadar ucuz raporlama ve kurgudan oluşuyor."

Çeviri: Merve Arkan

soL'un Notu: Uluslararası Af Örgütü, Suriye'de yaşandığını iddia ettiği "kitlesel infaza" dair bir rapor yayımladı. Büyük tartışma yaratan rapor, gerçekçi hiçbir dayanağı olmaması sebebiyle tepki çekti. Konuyla ilgili olarak, ABD ve müttefiklerinin propagandalarını deşifre eden Moon of Alabama blogunda da bir yazı yayımlandı. Af Örgütü'nün raporunu ve medyanın tavrını değerlendiren yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.


Kulaktan dolma bilgiler – Af Örgütü Raporu Suriye’de kitlesel infazlar yapıldığını öne sürüyor ama kanıt sunmuyor

Uluslararası Af Örgütü’nün yeni raporunda, Suriye hükümetinin ülkedeki hapishanelerde bulunan 5 bin ile 13 bin arası mahkumu asarak idam ettiği iddiası yer aldı. İddianın kanıtı dayanaksız ve Suriye dışından kimliği belirtilmeyen kişilerin verdiği kulaktan dolma bilgilere dayanıyor. Bu rakamlar hiçbir bilim insanının ve mahkemenin kabul edemeyeceği bir tahminden ibaret. Rapor, ‘İnsan Mezbahası’ başlığından son paragrafına kadar ucuz raporlama ve kurgudan oluşuyor.

Af Örgütü raporu yine de Suriye karşıtı medya için yeterince propaganda içermiyor. Kaçınılmaz olarak Af Örgütü’nün iddia ettiği en yüksek rakamlar kullanılıyor. Bazıları için bu bile yeterli değil. Birçok medya organının kaynak olarak kullandığı Associated Press haber ajansı, “Rapor: 2011’den beri en az 13 bin kişi Suriye hapishanelerinde asıldı” başlığını attı.

“BEYRUT (AP) — Uluslararası Af Örgütü, salı günü yayınlanan raporunda 2011’de ayaklanma başladıktan sonra mahkumların “toplu mezbaha” olarak gördüğü Şam’ın kuzeyindeki bir hapishanede en az 13 bin kişinin Suriyeli yetkililer tarafından öldürüldüğünü bildirdi.”

Halihazırda tartışmaya açık bir raporda “en fazla 13 bin kişinin” öldürüldüğü iddia edilirken haberdeki “en az 13 bin” ifadesi bu rapora uyuyor mu?

İlk olarak “Yönetici Özeti” kısmındaki ayrıntılara bakalım:

“Aralık 2015’ten Aralık 2016’ya kadar Uluslararası Af Örgütü, Saydnaya Askeri Hapishanesi’nde yaşanan olayları ve şiddetin boyutlarını araştırdı. Bu araştırmada örgüt, Saydnaya’da hapis yatmış 31 kişi, önceden Saydnaya’da çalışmış dört yetkili ve gardiyan, Suriyeli üç eski hakim, Tişrin Askeri Hapishanesi’nde çalışan üç doktor, dört Suriyeli avukat, Suriye’deki hapishanelerin durumunu inceleyen 17 uluslararası ve ulusal uzman, Saydnaya’da hapis yatmış ya da hala hapiste olan kişilerin ailelerinden 22 kişi ile görüştü.

Uluslararası Af Örgütü, hapishaneden çalışmış kişilerin sunduğu kanıtlara ve mahkumların tanıklıklarına dayanarak Eylül 2011 ile Aralık 2015 arasında Saydnaya’da 5 bin ile 13 bin arasında kişinin yargılanmadan infaz edildiğini tahmin etmektedir.”

Raporda bazı sorunlar göze çarpıyor.

1. Görgü tanıklarının çoğu muhalefetten isimler ve Suriye’de yaşamayan “eski” yetkililer. Bazılarıyla Suriye’de uzaktan söyleşi yapıldığı belirtilmiş ancak bu kişilerin hükümet kontrolündeki bölgelerde mi yoksa isyancıların elindeki yerlerde mi yaşadığına dair bir bilgi yok. 9’uncu sayfada şunlar yazılmış:

“Görüşmelerin büyük bölümü Türkiye’nin güneyinde yüz yüze yapıldı. Halen Suriye’de bulunan ya da Lübnan’da, Ürdün’de, Avrupa ülkelerinde ve ABD’de yaşayan kişilerle yapılan diğer görüşmeler ise telefonla ya da diğer uzaktan iletişim araçlarıyla gerçekleştirildi.”

Suriye’de isyanın yıllardır yabancı hükümetler tarafından milyarlarca dolarla finanse edildiği iyi bilinen bir durum. İsyancılar üst düzey propaganda operasyonlarına imza atıyor. Burada da görgü tanıklarının Suriye hükümetini kınamakta bir çıkarı varmış gibi görünüyor. Farklı olabilecek görüşler asla sunulmuyor. Af Örgütü görüşeceği kişileri kendisi gibi uluslararası STK’lar ya da yabancı ülkelerin finanse ettiği muhalefetteki propaganda grupları aracılığıyla buluyor.

Bu gruplar arasında Adalet ve İnsan Hakları için Urnammu, Suriye İnsan Hakları Ağı, Suriye Adalet ve İzlenebilirlik Enstitüsü gibi örgütler var.

2. Af Örgütü’nün verdiği rakamlar arasında büyük fark var. Hiçbiri listelenmemiş ya da açıklanmamış. Tümüyle kulaktan dolma bilgilere ve iki görgü tanığının tahminlerine dayanıyor.

“Saydnaya’da hapishane yetkilileriyle birlikte çalışan kişiler, Uluslararası Af Örgütü’ne yaptıkları açıklamalarda, yargısız infazların Eylül 2011’de Suriye’de başlayan krizle ilgili olduğunu söylüyor. O zamandan sonra bu infazların sıklığı ve çeşitliliği arttı. İlk dört ayda her 10-15 günde 7 ile 20 arasında kişi idam ediliyordu. Sonraki 11 ayda ise her ay 20 ile 50 arasında kişi genelde pazartesi geceleri idam edildi. Ondan sonraki altı ayda ise, haftada bir ya da iki defa 20 ile 50 arasında kişi genelde pazartesi ve/veya çarşamba geceleri idam edildi. Görgü tanıklarının ifadesine göre idamlar, Aralık 2015’e kadar benzer bir sıklıkla ya da daha sık bir şekilde devam etti. İdamların önceki dönemde de aynı oranda kaldığını varsayarsak, Uluslararası Af Örgütü Saydnaya’da Eylül 2011 ile Aralık 2015 arasında 5 bin ila 13 bin kişinin yargısız infaz edildiğini tahmin ediyor.”

“x ve y arasında”, “haftada bir ya da iki defa”, “iddia” ve “varsayım” gibi ifadelerle rakamlar basitçe 40’ıncı dipnotta tahmini olarak yuvarlak hesapla sunulmuş. Buna göre “A doğruysa o zaman B de X olur”.

Bu tahminler şu hesaplamalara dayanıyor: 2011 yılında Eylül ve Aralık ayları arasında her 10-15 günde yedi ile 20 arasında kişi öldürülmüşse, bu dönemdeki toplam rakam 56 ile 250 arasındadır. 2012 yılında Ocak ve Kasım ayları arasında her hafta 20 ile 50 arasında kişi öldürülmüşse, bu dönemdeki toplam rakam 880 ile 2200 arasındadır. Aralık 2012 ve Aralık 2015 arasında haftada ve ayda bir ya da iki defa idam gerçekleştirildiği düşünüldüğünde, toplam 222 idam olayında 20 ile 50 arasında kişi öldürüldüyse, bu dönemdeki toplam rakam 4400 ile 11100 arasındadır. Bu hesaplamalara göre rakam, en az 5336 yani yuvarlak hesapla 5 bin ile 13540 yani yuvarlak hesapla 13 bin arasında değişiyor.

Raporun dayandığı görgü tanığı ifadelerinin ayrıntılarına girmeyeceğim. En hafif ifadeyle abartılı ve güvenilmezler. Sonuçta Af Örgütü’nün çıkarımlarını dayandırdığı bilgiler tümüyle kulaktan dolma. Buna 25’inci sayfadan bir örnek verilebilir:

“2012’de tutuklanan eski askeri yetkili Hamid, bir gece idam sırasında duyduğu sesleri şöyle anlatıyor: Bir şeylerin çekildiğini duydum. Odun gibi bir şey. Emin değilim. Sonra boğulduklarını duydum. Kulağınızı zemine dayadığınızda akan su sesi gibi bir şey duyuyordunuz. Bu 10 dakika kadar sürdü. İnsanlar boğulup ölürken onların sesleriyle uyuyorduk. O zamanlar böyle şeyler benim için normaldi.”

Bir mahkeme belki “Emin değilim” ve “akan su sesi gibi bir şey” ifadelerini, bir yerlerde duş olduğuna dair somut kanıt olarak görebilir ama bunlar idam için kanıt olabilir mi?

Tüm tanıklar arasında Af Örgütü gerçek idamları anlatan sadece iki kişiyle, eski bir hapishane yetkilisi ve eski bir hakim ile görüştü (25’inci sayfa). Açıklamalarındaki ifadelerden herhangi bir asılma olayını kendi gözleriyle görüp görmedikleri ya da sadece kendilerine söyleneni mi aktardıkları anlaşılmıyor.

3. Af Örgütü’nün idam edildiğini iddia ettiği kişilerin sayısı en iyi ifadeyle uydurma bir tahmin. Nasıl olur da Af Örgütü bu kişilerden çok azının ismini verebilir? Raporun 30’uncu sayfasında şöyle bir bilgi var:

“Saydnaya’daki kırmızı binadan eski tutuklular, akşamüstü hücrelerinden Suriye’deki sivil hapishanelere götürülecekleri söylenerek alındığını gördükleri 59 kişinin ismini veriyor. Bu rapordaki kanıtlar, bu kişilerin aslında yargısız infaz edildiğini güçlü bir şekilde ortaya koyuyor.  

Saydnaya’dan eski gardiyanlar ve eski bir hapishane yetkilisi, Uluslararası Af Örgütü’ne 2011’den beri yargısız infaz edilen 36 tutuklunun ismini verdi.”

Belki idam edilmiş ya da edilmemiş bu 95 kişi, Af Örgütü’nün ismini verebildiği tek grup. Bu rakam, raporda idam edildiği iddia edilen 5 bin ila 13 bin rakamının yüzde 1-2’sinden daha az. Tüm bu görgü tanıkları öldürüldüğü iddia edilen kişilere dair daha fazla ayrıntı veremiyor.

Af Örgütü verdiği rakamların uydurma olduğunu kendisi de kabul ediyor. 40’ıncı sayfadaki “Belgelenmiş Ölümler” başlığı altında yeni isimler ve rakamlar ekleniyor ancak bu rakamlar infazlara ait değil:

“Saydnaya’daki ölümlere dair asıl rakamı belirlemek imkansız. Ancak Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Uluslararası Af Örgütü’ne Mart 2011 ile Ekim 2016 arasında Saydnaya’da işkence ve kötü muamele sonucu ölen 375 kişinin ismini verdi. Bunlardan 317’si sivil, 39’u eski Suriye ordusu mensubu,  19’u ise devlete bağlı olmayan silahlı grup üyeleriydi. Bu raporda yapılan araştırmalara göre, Uluslararası Af Örgütü Saydnaya’da işkence ya da kötü muamele sonucu ölen 36 kişinin daha ismine ulaştı. Bu isimler, hücrelerinde ölümlere tanık olan eski tutuklular tarafından Uluslararası Af Örgütü’ne sunuldu.”

İngiltere’de Britanya istihbaratı ile bağlantılı Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) işkence iddiaları da doğrulanmış değil. SOHR’un hükümete karşı savaşırken ölen Suriye’deki silahlı isyancıları (örneğin yabancıları) bile “siviller” olarak nitelediği biliniyor.

SOHR’un hapishanede öldüğünü iddia ettiği ve çoğu “sivil” olan bu kişilerin hiçbirinin idam edilmediğine dikkat çekmek gerek. Nasıl olur da medyada sık sık güvenilir bir kaynak olarak alıntılanan ve Suriye’de ölen ve yaralananlara dair ayrıntı sunan bir örgüt, Af Örgütü’nün idam edildiğini iddia ettiği 5 bin ila 13 bin kişi hakkında herhangi bir kayda sahip değil?

4. Rapor Suriye’de giderek büyüyen mezarlıkların öncesi/sonrasına ait uydu fotoğraflarıyla destekleniyor. Burada mezarlıkların hükümet karşıtlarına ait toplu mezarların bir işareti olduğu iddia ediliyor. Bunların hiçbir kanıt değeri yok. Suriye’de savaş boyunca tüm taraflardan çok sayıda insan öldü. Örneğin Şam’ın güneyindeki Şehitler Mezarlığı’nın büyümesi, hükümet karşıtı isyancıların toplu şekilde öldürüldüğünün bir göstergesi olamaz. Öyle olsaydı bu kişiler hükümet tarafından şehit olarak onurlandırılır mıydı?

5. Raporda yargısız infaz edilen tutuklulardan bahsediliyor ancak sonrasında (askeri) mahkeme prosedürlerinden ve yüksek mahkemenin onayının gerekli olduğundan söz ediliyor. Bir kişi Suriye devletindeki yasaları beğenmeyebilir ama mahkemeler ve prosedürleri yasalara uygun görünüyor. Yani yargı dışı kararlar yok.

6. Af Örgütü raporundaki “Yönetici Özeti” kısmında “İdam cezaları Suriye Baş Müftüsü tarafından onaylanıyor” deniyor. Ancak rapordaki ayrıntılarda Baş Müftü’nün “onayına” dair bir kanıt yok. 19’uncu sayfada iki eski hapishane ve mahkeme yetkilisine dayanarak şu iddia yer alıyor:

“Karar askeri yetkililer tarafından Suriye Baş Müftüsü ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad adına imza yetkisine sahip olan ve idam tarihini belirleyen Savunma Bakanı ya da Genelkurmay Başkanı’na gönderiliyor.”

Suriye hükümetinin Baş Müftü’ye askeri ve yasal konularda yardımcılık görevi ya da bilgi vermesi soru işareti yaratan bir durum. Af Örgütü’nün hoşuna gitmeyebilir ama Suriye laik bir ülke. Suriye Baş Müftüsü ülkede Sünni Müslüman kesimler için sivil bir yasal otorite ama yargı alanında resmi bir görevi yok. İsviçre’de 2010 tarihinde yayınlanmış ve “Dini Özgürlük Modelleri: İsviçre, Birleşik Devletler ve Suriye” başlıklı tezde şu ifadeler yer alıyor:

“Suriye’de müftü, İslam hukukuyla ilgili konularda bağlayıcılığı olmayan tavsiyelerde (fetva) bulunma yetkisine sahip resmi ve dini bir uzmandır (fıkıh ve alim).

Şeriat hakiminin ya da özel kişilerin sorduğu sorular, sadece Müslüman topluma yöneliktir ve bu kesimin medeni durumuyla ilgili yasalara uygundur. Arap Cumhuriyeti’nde kamu görevlilerine ve memurlara fetva verilmez.”

Ne Suriye Anayasası’nda ne de bulabildiğim herhangi bir yasada, askeri ve sivil mahkemelerde Baş Müftü’nün rolüne değiniliyor. Af Örgütü’nün “Suriye Baş Müftüsü’nün  onayı” ile ilgili iddiası hiçbir belgede yer almıyor. Baş Müftü Şeyh Ahmed Bedreddin Hassun, ılımlı, kabul görmüş ve yetkin bir uzmandır. Kendisinin Af Örgütü’ne iftira suçlamasıyla dava açması gerekir.

Suriye yasaları belirli ağır ve şiddet içeren suçlar için idam cezası verilmesini öngörüyor. 2011’den önce Suriye’de idam olayları çok nadirdi, birçok idam cezası hafifletiliyordu. Yasalar 2011 sonunda Suriye’de savaş başladıktan sonra değiştirildi ve teröristlere doğrudan silah sağlamak olası bir idam cezasının nedeni olarak kabul edildi.

Suriye’de askeri ve/veya sivil mahkemelerin ağır suç işlediğine hükmettikleri yabancı ve yerli “isyancılara” idam cezası vermesi büyük bir olasılık. Kitlesel cinayetlerle ve diğer ciddi suçlarla isimleri anılan IŞİD, El Kaide ve diğer aşırılık yanlısı gruplarla mücadele ediyorlar. Bu idam cezalarının bir bölümünün gerçekleştirilmesi de mümkün. Ancak Suriye hükümeti hükümetle savaşan ve sonrasında silah bırakan on binlerce “isyancıyı” da affetti.

Af Örgütü raporundaki iddialar ülke dışındaki muhaliflerin düzmece ve taraflı bilgilerine dayanıyor. 5 bin ila 13 bin rakamı temelsiz bazı tahminlere dayanarak hesaplanmış. Raporda da Af Örgütü’nün idam edildiği öne sürülen sadece 36 kişinin ismini bildiği belirtiliyor. Bu sayı, Af Örgütü’nün görüştüğünü iddia ettiği “görgü tanıklarının” sayısından daha az. İdam edildiği söylenenlerin sayısı bu kadar yüksekken ismi verilenlerin sayısının bu kadar az olması mantıklı değil.

Rapor en asgari düzeydeki bilimsel ve yasal doğruluk standartlarına bile uymuyor. Tümüyle taraflı bir propaganda örneği.