Kissinger Taktiği: Flynn gitti, Rusya politikası kaldı

Öncelikle Trump’ın ekibini “Rusya yanlısı” olarak nitelendirmek doğru değil: Taboo dizisinde Tom Hardy’nin oynadığı karakterin dediği gibi, bu ekip daha ziyade Rusya’dan “çıkar arıyor”. İkinci olarak da bu Rusya planı, Flynn’ın gidişine ve McMaster’ın reklamı iyi yapılan Rusya karşıtı duruşuna rağmen bozulmadan kalacak gibi görünüyor.

Çeviri: Eren Karaca

soL'un notu: ABD'de Donald Trump'ın başkan seçilmesinin ardından sermayenin iç gerilimleri artar ve Trump'a yönelik odağında "anti-Rus" bir siyasetin durduğu kampanya şekillenirken, yeni yönetimin en "Rus yanlısı" figürlerinden kabul edilen Michael Flynn'in istifası, Beyaz Saray'da "Rusofobiklerin" güçlendiği yorumuna neden olmuştu. CounterPunch'tan Dan Glazebrook'un 1 Mart günü yazdığı bu yazı, Trump yönetiminin temel yöneliminin "Rusya yanlılığı" değil, Rusya'yı daha geniş bir sahada yenilgiye uğratmak olduğunu iddia ediyor.


Başkan Donald Trump, ilk seçtiği kişiye karşı protestolar sürerken, ABD’nin Vietnam’da çok yumuşak davrandığını ileri sürdüğü kitabı şimdilerde ABD askerlerinin okuması gereken kitaplar arasına giren Korgeneral Herbert McMaster’ı ulusal güvenlik danışmanı olarak atadı.

Trump’ın ilk seçeneği olan Michael Flynn’ın Rus büyükelçisiyle Aralık ayında yaptığı telefon konuşması hakkında Başkan Yardımcısı Mike Pence’i yanılttığının ortaya çıkmasıyla birlikte ay başındaki istifasının ardından, McMaster’ın ataması yapıldı.

Washington Post, Flynn’ın göreve gelmeden önce yaptığı bu konuşmaların, ABD’nin Rusya’ya uygulayacağı yaptırımlar hakkında olduğunu açıklamıştı. Böylesi bir konuşma yalnızca “tek başkan” protokolünü (yani gelecek yönetimin üyelerinin yabancı güçlerle politika pazarlığı etmemesi gerektiği kuralını) delmiyor, aynı zamanda hem Pence hem de FBI’ya daha önceden yaptığı inkarlara tamamiyle ters düşüyordu.

Flynn’ın Trump yönetimi içerisindeki en Putin yanlısı figürlerden biri olduğu iddiaları gereği, gidişi bazıları tarafından ABD dış işlerinde Rusya karşıtı “askeri müdahale yanlıları” için bir zafer olarak değerlendirildi.

Öncelikle Trump’ın ekibini “Rusya yanlısı” olarak nitelendirmek doğru değil: Taboo dizisinde Tom Hardy’nin oynadığı karakterin dediği gibi, bu ekip daha ziyade Rusya’dan “çıkar arıyor”. İkinci olarak da bu Rusya planı, Flynn’ın gidişine ve McMaster’ın reklamı iyi yapılan Rusya karşıtı duruşuna rağmen bozulmadan kalacak gibi görünüyor.

İRAN'I DIŞLAMAK İÇİN RUSYA'YA YANAŞMAK

Rusya ile ilişkileri geliştirmek Flynn’ın iki politika takıntısından yalnızca biriydi: Diğeri ise, İran’da “rejim değiştirmek”. 2016’da yayımlanan The Field of Fight kitabında Flynn, “İran’ın uluslararası teröre verdiği destek nedeniyle ABD için on yıllardır en büyük tehdidi oluşturduğunu, ancak ABD’nin ulusal güvenlik için diplomatik bir ilişkiyi ön planda tuttuğunu” yazmıştı. Flynn’a göre “ABD rotasını değiştirmeli, bu ülkeler ise askeri bir harekata hazır olmalıydılar”.

Gerçekten de Flynn’ın ve elbette Trump’ın bu sözde “Rusya yanlısı” tutumları, sonuç olarak İran’ı yok etmeye dayalı daha geniş bir dış politika girişiminin bir parçası. Bu tutumun genel hatlarını, Flynn’ın 2015 Haziran’ında Ortak Dış İlişkiler ve Silahlı Hizmetler Komitesi’ne verdiği ifadede görmek mümkün. Şu anda Trump’ın ekibindeki birçok kişi gibi o da, bir yıl önce müzakere edilen nükleer anlaşmadan memnun olmadığını söylemişti.

Flynn Komite’ye “İran, bölge için ve neticede dünya için gerçek ve acil bir tehdit oluşturmaktadır” demişti. İran’ın nükleer gelişiminin araştırılması için ne yapılması gerektiğini düşündüğü sorulduğunda ise dolambaçsız bir şekilde Tahran’da rejim değişikliğinin “İran’ın nükleer silah programını durdurmak için en iyi yol” olduğunu söylemişti.

Bu arada Suriye Batı’ya “rejim değişikliği” ile ilgili, yani Rusya’nın bunu oldukça zorlaştıracağına dair acı bir ders verdi.

İfadesinin geri kalan kısmında Flynn, Çin, İran ve Rusya arasında ABD karşıtı bir ittifak geliştirildiğini iddia etti: “[İran’ın] Kuzey Kore, Çin ve Rusya’yla yaptığı işbirliğine bakın. Noktaları birleştirince, ABD’ye, dostlarımıza ve müttefiklerimize karşı gelişen küresel ittifakın anahatlarını göreceksiniz” diyordu. “Rus yardımları, daha geniş bir örüntünün parçası. Sonuçta Buşehr’deki İran nükleer reaktörü Rus yapımı; iki ülke Suriye’de beraberce çalışıyor ve Rusya İran’a nükleer programı yerle bir etmeye çalışacak herhangi bir hava aracına karşı uygulanabilecek etkin bir uçaksavar sistemi veriyor” diye devam ediyordu.

Mesaj açıktı: İran’a saldırmak istiyorsanız, öncelikle Rusya ile olan ittifakını bitirmelisiniz. Flynn’ın kitabını beraber yazdığı Michael Ledeen de açıkça söylüyordu: “Soru, Putin’in Hamaney’den vazgeçip vazgeçmeyeceğidir”. Tüm o telefon konuşmalarının ve Trump’ın Putin’i pohpohlamasının arkasındaki şey budur: Rusya’yı İran’la (ve Çin’le) yaptığı ittifaktan vazgeçirmek ve bir sonraki savaş için Rusya’nın rızasını almak.

KISSINGER TAKTİĞİNİ KAPMAK

Suriye’de resmi idare şu anda yeniden kuruluyor. Bu, ABD’nin Rusya tarafından desteklenen yabancı bir ülkede aldığı ilk askeri yenilgi değil. Ayrıca ABD’nin bu duruma, Rusya’yı müttefiklerinden ayırmak gibi yeni bir taktikle cevap vermeye çalışması da ilk kez gerçekleşmiyor.

Richard Milhous Nixon, 1969’da Amerika Birleşik Devletleri’nin 37. Başkanı, ayrıca büyük ve yıkıcı bir askeri kararlılığı miras alarak Vietnam’ın bağımsızlığını ezmeye çabalayan 5. ABD lideri oldu. Bir önceki yıl gerçekleşen Tet saldırısı, ABD’nin savaşı kazandığına dair sürdürülen yalanı yerle bir etmişti ve Nixon “onurlu bir barış” getireceği sözü üzerine seçildi.

Hiçbirini başaramadığı gibi, kıtlığa ve sonrasında Kızıl Kmerlerin yükselişine neden olacak olan Kamboçya’ya yapılan gizli halı bombardımanı ve daha başkaları ile savaşın yaygınlaşmasına ön ayak oldu. Yine de ABD’nin yenilgileri gizli tutulamadı. Tüm bunlar Nixon ve danışmanlarını, ABD stratejisine dair radikal bir yeniden değerlendirmeye itti.

Nixon’ın ulusal güvenlik danışmanı Henry Kissinger, “Nixon başkan olduğunda, Doğu-Batı ilişkilerinin yeniden değerlendirilmesi gerektiği aşikardı” diyordu. Kissinger’a göre, ABD’nin Soğuk Savaş stratejisinin bütünü “Vietnam travması ışığında yeniden gözden geçirilmeliydi”.

Vietnam’ın ABD karşısında kazandığı zafer, farklı zamanlarda Rusya ve Çin tarafından desteklenmişti ve Kissinger’ın en büyük korkusu “1950’lerin büyük tehdidi Çin-Sovyet bloğunun” yeniden dirilmesiydi. SSCB’nin “bu kadar büyük bir projeyi” gerçekleştirebilecek gücünün olup olmadığı bilinemese de, Kissinger’a göre “açık olan böyle bir riskin alınamayacağıydı”.

“Güç dengesi ciddiye alınırsa, büyük bir jeopolitik değişiklik beklentisine karşı çıkılmalıdır” diyordu. “Değişiklik oluştuğu anda karşı çıkmak için çok geç olabilir”.

KAYBOLAN BAĞLANTI

Bugün bu formül, ABD için iki özgün politika gereksinimine dönüşüyor: 1) Rusya-Çin birliğine karşı çıkmak ve 2) İran’ın Orta Doğu üstünde giderek artan etkisini geri çevirmek (ideal olarak İran destekli milislerin Musul’u geri alarak bu etkiyi güçlendirmesinden önce).

Bugün Trump ve Flynn’ın yaptığı gibi Nixon ve Kissinger da, ABD hegemonyasına meydan okuyan hükümetleri, ABD’nin kendisinin devirmesinin önüne taş koyan ve Rusya ile Çin’in başını çektiği batı dışı ittifakların dağılmasından başka bir şey istemiyorlardı. Ayrıca tıpkı bugünkü gibi onlar da, ABD’nin Rusya ile ittifakının hem mümkün hem de iki taraf için de en iyi seçenek olduğuna inanıyorlardı.

Kissinger, “Amerika’nın kendini Vietnam’daki durumdan çıkarması ve Vietnam sonrası dönemde yeni bir politika oluşturması için teneffüse ihtiyacı varken, Sovyetler Birliği’nin belki de böylesi bir ara verilmesi için daha çok nedeni vardır” demişti Kissinger. “Bunun nedeni, işbirliğinin mümkün olduğu yerlere vurgu yapmak ve bu işbirliğini, iki ülkenin kavgalı olduğu bölgelerde Sovyet müdahalelerini hafifletecek bir kaldıraç olarak kullanabilmek”. İşte bu politika, sonradan “bağlantı” olarak bilinen politikadır.

Bugün aranan bağlantı (Trump’ın Rusya ile anlaşmayı umması), Suriye ve Ukrayna üzerinde uygulanacak potansiyel “işbirliğidir” ve İran ile Çin’e yöneltilecek yeni düşmanlıklarda Rusya’nın rızasını alacak bir kaldıraç görevi görecektir.

Bunları aklımızda tutarken, Trump’ın bugünkü dış politikasının şekillenmesinde Kissinger’ın üstlendiği rolden bahsetmek ilginç olabilir. Almanya’nın Bild gazetesi, 2016 yılının Aralık ayında, Trump’ın kendisine yaptırımları kaldırmasını ve Kırım üzerindekki Rus sahipliğini tanımasını salık veren Rusya’ya yeniden yaklaşma politikasının mimarının Kissinger olduğunu yazmıştı. Tüm bunlar hediye olmayacak elbette. Karşılıklı alış veriş beklenmekte ve istenmekte, Trump da İran ve Çin’e karşı hamleler yapmak için elinin boşalmasını istediğini açıkça belirtmekte.

Dahası, gazateci Nafeez Ahmed’in belirttiği gibi “Kissinger’ın Trump yönetiminin gayrıresmi akıl hocalığı, Nixon yönetimi sırasında 1970-1976 yılları arasında güvenlik konseyinde Kissinger’ın eski yardımcısı olan KT McFarland’ın uzun yıllardır Trump’ın yardımcılığını yapmasında somut karşılığını buluyor.”

McFarland’ı, Michael Flynn’ın vekili olarak Trump atamıştı. Söylentiye göre, eski bir deniz komandosu olan Robert Harward, Trump’ın McFarland’ın kalmasında ısrarcı olması ve Harward’ın kendi ekibini getirmesine izin vermemesi üzerine ulusal güvenlik danışmanlığını reddetmiş.

Diplomacy adlı kitabında Kissenger, “Hindiçin trajedisine rağmen Nixon’ın ülkesini hakim uluslararası bir pozisyona çevirmeyi başardığını” yazıyor. Bu başarı, Rusya ve Çin’i birbirine düşürerek yenilgilerin pençesinden bir zafer kapıp kaçmasına dayanıyor.

'RUSOFOBİKLER' PLANIN BİR PARÇASI

Tüm bunlar düşünüldüğünde McMaster’ın Rusya ile ilgili görünür kafa karışıklığı anlamlı oluyor. Rusya Federasyonu Konseyi’nin savunma ve güvenlik işleri başkan yardımcısı Frants Klintsevich’e göre McMaster, “Rusya’ya askeri müdehale yanlısı”.

Bu, Flynn’in yaklaşımına ters düşüyor gibi görünüyor. Bu durumda Flynn, geçen ay Güvenlik Konseyi’ne “Rusya’nın Ukrayna’da yaptıklarına karşı ciddi ve güçlü bir suçlama gerektiğini” söyleyen BM elçisi Nikki Haley ve en sonki Münih Güvenlik Konferansı’nda Rusya’yı kınayan başkan yardımcısı Mike Pence gibi Trump ekibinin diğer Rusfobiklerine daha yakın duruyor.

Ancak bu figürler ve tehditleri, en az yaptırımların kaldırılması olasılığını havada asılı tutmak kadar stratejinin bir parçası. Kissinger’ın söylediği gibi: “Devlet adamının rolü … en iyi sonucu alabilmek için bir ödül ve ceza ağı yaratmaktır”.

İstediğini alabilmesi için Trump’ın “kötü polisler” kadar dalkavukluk etmeye ve ikna çabaları göstermeye de ihtiyacı var (Rusya tekliflerini reddetmeyi ve var olan ittifaklarını sürdürmeyi seçerse, neyle karşılacağı konusunda uyarmak için).

Bugünün sorusu şudur: Rusya, İran ve Çin’e karşı kışkırtılmasına izin vererek Suriye’deki zaferlerden kendisine yenilgi mi çıkaracak? Gerilim dorukta.