İtalya’da modern kölelik: 49 yaşındaki kadın, üzüm ayıklarken yaşamını yitirdi

Güney İtalya’da bir işçi kadının ölümü, Avrupa'nın göbeğinde, emekçi sınıfların maruz kaldığı koşulların sorgulanmasına neden oldu. Üzüm ayıklarken ölen Paola Clemente, İtalya’daki modern “köleliği” ortaya koyuyor

Çeviri: Nihan Soycan

soL'un notu: Dünyanın en güneşli bağlarından toplanan üzümler, "ayrıcalıklı" bir sınıfın sofrasına şarap olurken, Avrupa Birliği'nin göbeğinde, İtalya'da, "kölelik" koşullarında çalışan emekçiler, yaşamlarından koparılıyor. The New York Times'da Gaia Pianigian imzasıyla yayınlanan makaleyi, soL okurlarının ilgisine sunuyoruz.

Eşi, Paola Clemente’nin gece yarısında, 01:50’de kalkıp üzüm bağlarına giden özel otobüsü yakalayacağından emin olmak için iki alarm kurduğunu hâlâ hatırlıyor. 

Bu bağlarda Paola Clemente 12 saat boyunca sofralık üzüm ayıklayıp, simsarların kesintisi ile eve 27 Euro kadar küçük bir para götürüyordu. Bazen o kadar yorgun oluyordu ki, sohbetin ortasında uyuyakalıyordu. 

Paola’nın 49 yaşında kalp krizinden ölümü; İtalya’da yetkililerin, iş uzmanlarının ve sendikal örgütlerin karmaşık bir modern kölelik olarak tanımladığı sistem üzerine iki yıllık bir vicdani muhasebeyi tetikledi. Bu kölelik düzenine 40,000’in üzerinde İtalyan, mülteci ve mevsimlik işçi dahil ediliyor ve İtalya’nın, özellikle de çizmenin topuk kısmında kalan bölgenin tarımsal ekonomisinin göbeğinde yer alıyor. 

Aylar süren soruşturma sonunda bu yıl yetkililer, konuşmaya cesaret edemeyecek kadar yoksul ve çaresiz olan, çok kötü koşullarda çalışan kadınların kazançlarını aracılar ve taşıma şirketlerini kullanarak gasp etmekle suçlayarak altı kişiyi tutukladı.

Paola Clemente’nin Haziran 2015’teki ölümü, geçtiğimiz yıl İtalyan parlamento üyelerini tarım işçilerinin sömürülmesiyle mücadele hedefi güden bir yasa geçirmesini sağladı. Fakat uzmanlar, ürünleri ile dünya çapında tanınan bir ülke için, bu işçilerin gerçekte var olan köleliklerinin rahatsız edici boyutlarda yaygın olmaya devam ettiğini söylüyorlar. Bazı verilere göre İtalya, Avrupa Birliği’nde Polonya’dan sonra insanların köleleştirilmesi konusunda en kötü durumda olan ikinci ülke. 

Apulia yerlisi olan ve tarım işçileri ile ilgili çeşitli kitapları bulunan Leonardo Palmisano, “1950’lerdeki halimize geri döndük. İşçilerin toprak reformu ile elde ettikleri haklar yok edilmediyse bile önemli ölçüde zarara uğratılmış durumda” diyor ve “Bu durum sadece Apulia’ya değil her yere nüfuz etmiş; hem İtalyanları hem de yabancı işçileri etkiliyor” diyor. 

Clemente vakasında, çiftlik sahipleri Paolo’yu ve diğer kadınları alıp taşıması için simsarlara düzenli ödeme yapıyordu. Bazen simsar, kadınların kazancının üçte ikisini cebe indiriyor yol masrafından düşüyordu. Beş saatlik yolculuk, saat hesabına dahil edilmiyordu. 

Kadınlar durumdan şikayet ederse, işe alan kişi onları bir daha çağırmamakla tehdit ediyordu. Mahkeme tutanaklarına göre kadınlardan biri “kendi işinin başka bir kadına verilebileceğinin” söylendiğini hatırlıyor.

Şimdi bile işe alanlarla çalışan kadınlardan hiçbiri, işten atılma kaygısı ile, konuşmaktan çekiniyor. Soruşturmacılar da aynı sorunla karşılaşmışlar.

İtalya mali polisi bölge şefi Nicola Altiero “Clemente’nin iş arkadaşlarıyla görüşmeye başladığımızda bir sessizlik duvarı ile karşılaştık… Bu sistemi bir sömürü olarak görüyoruz ama işçiler kaybetmekten ödlerinin koptuğu bir fırsat olarak görüyorlar” diyor. 

Gerçekten de mahkeme tutanaklarında çoğu kadın kendilerini işe alanları hayırsever olarak gördüklerini ve iş bulmak çok zor olduğundan, bu işe sahip oldukları için kendilerini “şanslı” saydıklarını söyledi.

Stefano Arcuri, Apulia bölgesindeki San Giorgio Ionico’da bir kilisede. Arcuri’nin eşi Paola Clemente Haziran 205’te bir üzüm bağında sofralık üzüm ayıklarken kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. 

Clemente’nin 27 yıllık eşi ve üç çocuğunun babası, şimdi 62 yaşında olan Stefano Arcuri Paolo’yu özlediğinde hala eskiden uyandığı saate alarmını kuruyor ya da cep telefonunu arıyor.  “Hâlâ yaşadığını hissetmek istiyorum” diyor.

Clemente’nin ölümünden iki ay sonra mali polis, iş arkadaşlarının evlerini aramış ve önceki yıllarda çalıştıkları günleri işaretledikleri takvimleri bulmuştu. İşaretlenen günler şirket sözleşmelerinde yer alan gün sayısını fazlasıyla aşıyordu.

İtalya’daki bitmek bilmeyen ekonomik kriz ve iş azlığı, kadınların hemen hemen tüm çalışma koşullarını kabul etmesinin ya da zor elde ettikleri kazançlarını simsarlar cebe indirse de yetkililere gitmemesinin arkasında yatan neden. 

Dahası, mafya örgütlerinin de işçilerin sömürülmesinde payı var ve bu durum yazar Palmisano’nun “küçük çiftçileri yoksullaştıran, büyük perakendecileri zenginleştiren ve kara para aklamayı kolaylaştıran kölelik sistemi” tarifini örneklendiriyor. 

İtalya’nın yeni yasası işçi suistimaline verilen hapis cezasını 6 yıla kadar artırdı ve ucuz emek kullanan patronlara sert yaptırımlar uyguluyor. Ürünlere ve hatta şirketlere yetkililerce ey koyulabiliyor, hasılatları ise mağdurların kullanımı için ayrılan fona devrediliyor.  

Yetkililer bu yasayı bir ilk adım olarak övüyor. Ancak sendikal örgütler iş azlığının aşağı doğru bir yarış ortaya çıkardığını söylüyor.

Taranto’da Flai Cgil isimli örgütün genel sekreteri Assunta Urselli’ye göre, “Köleleştirilen işçilerin kazanımlardan faydalanmaması sorunu var” ve “artan tek şey işçiler arasındaki yarış”. 

Sürekli olarak işlerini başkalarına kaptırmak tehdidi altında, Clemente ve iş arkadaşları, sınırlarını kıyasıya zorladılar. Kadınlar daha sonra polise, tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için izin almaktan kaçınmak amacıyla yaz sıcağına rağmen suyu bile yalnızca eğer çok fazla gerekli ise içmeye çalıştıklarını belirtti. 

Clemente’nin Crispiano’daki mezarı. İtalya’nın Tarım Bakanlığı’nda bir salona kısa süre önce onun ismi verildi. 

Kadınlar, ince parmakları ve yetenekleri sofra üzümlerini toplamak ve temizlemek için çok uygun olduğundan tercih ediliyordu. Bu işi saatlerce ama saatlerce yapıyorlardı. 

Clemente’nin ailesine daha önce anlattığına göre, bir gün Kuzey Avrupalı müşteriler tarlaları ziyarete gelmişler ve Clemente’nin en küçük üzümleri bile kalan salkımdan iz bırakmadan ayırma yeteneğine hayran olmuşlardı.

Eşi Arcuri, onlara gururla “bu benim işim” dediğini hatırlıyor.

İş arkadaşları polise Clemente’nin 2015 Haziran’ının ortalarında ölmeden önce halsizlik belirtileri gösterdiğini anlattılar. Yine de çalışmaya devam etti. Eğer çalışmayı bir gün olsun aksatmış olsalar, patronları artık onları çağırmayacaktı.

Her iş günü Paolo gecenin yarısında kalkar, yıkanıp sırt çantasını krakerler ve kahve termosu ile doldurarak hazırlanırdı.

Arcuri, kısa süre önce verdiği bir röportajda San Giorgio Ionico’daki evlerinin yakınında doludan korumak için ağlarla kaplanmış bir üzüm bağına bakarak “Geç kalmaktan korkardı” demişti. “Eğer geç kalırsanız otobüse almazlar.”

Clemente çalışmamaktan o kadar korkuyordu ki, eğer çağırılmazsa yine de kalkıp eşine kendisini durağa kadar arabayla götürtüyor, o gün gerçekten grubun çalışmak zorunda olmadığından emin olmaya çalışıyordu. 

Özel otobis genelde gece saat 3 gibi gelirdi. İki saat sonra güneş yükselirken o ve diğer işçiler sofralık üzüm toplayıp ayıklamaya hazır olurlardı. Gün bitince otobüs kilometrelerce bozuk yoldan geçerek onları yeniden eve bırakırdı. 

Bazen Clemente’nin iş arkadaşları, onunla konuşurlarken uyuyakaldığı için dalga geçerlerdi. 

Clemente düşüp saat sabah 8 gibi kalbi çarpmayı bıraktığında tarlada plastik bir tente altında üzüm ayıklıyordu. 

Eşi Arcuri geçtiğimiz ay İtalya Tarım Bakanlığında eşine adanan bir salon açılışı için Roma’ya gitti. Koşulların yabancı mülteciler için çok daha kötü olduğunu söyledi.

Arcuri, “Eşimin çalışması ile mültecilerin çalışması arasındaki fark, İtalyanlar daha fazla para kazanıyorlar ve bizim başımızı sokacak bir evimiz var.” diye belirtti. 

Ayrıca Arcuri, “Adalete inanıyorum. Gerçek ortaya çıkacak ve umut ediyorum ki onun ölümü mültecilerle İtalyanlara aynı şekilde yardımcı olmayı sağlayacak.” sözlerini ekledi.