El Bab oyununda Türkiye kazandı ve kaybetti

El Bab’ı IŞİD’den kurtarma konusunda başarıya ulaşmış olsa da, Türk koalisyonunun operasyonu daha önemli denebilecek diğer amacına ulaşmayı başaramadı. Bu amaç, Kürtlerin kuzeydoğu Suriye’de ellerinde tuttukları bölgeleri, rejimin elindeki Halep civarındaki bölgelerle birleştirmesini engellemekti. PYD, YPG ve Şam arasında açıkça yürüyen işbirliği düşünüldüğünde, bu gelişme Türkiye çıkarlarını…

Çeviri: Eren Karaca

soL'un notu: TSK ve desteklediği cihatçı grupların El Bab operasyonu, askeri olarak başarıya ulaşmış gibi görünüyor. War Is Boring'de yazan Tom Cooper, Ankara için durumun pek de parlak olmadığı bir tablo çiziyor. "Fırat Kalkanı" operasyonunun ana hedefini Kürt kantonlarının birleşmesini engellemek olarak nitelendiren yazar, Türkiye'nin bu hedeften oldukça uzak bulunduğunu, dahası Kuzey Suriye'de ABD, Rusya, İran ve Suriye yönetimi ile askeri ve siyasi olarak karşı karşıya geldiğini savunuyor. AKP hükümetinin Suriye'deki cihatçıların üstün gelmesi ya da savaşı bitirmek için değil, kendi çıkarları için Suriye'de bulunduğunu belirten Cooper, Kürtlerin de Türkiye'ye yönelik "tehdidinin" hâlâ sürdüğünü ileri sürüyor. Yazarın dili ve kullandığı jargon, batılı anaakım medya ile örtüşse de, El Bab operasyonunun askeri ve siyasi sonuçlarına ve oluşan belirsizliklere ilişkin batı medyasındaki algıyı yansıtması açısından önem taşıyor.


Kuzey Suriye’deki Halep kentinin yaklaşık 35 kilometre kuzeydoğusundaki 65 bin nüfuslu El Bab, Beşşar Esad rejimine karşı ayaklananların ana merkezlerinden biriydi. IŞİD militanları Kasım 2013’te şehri istila etmişlerdi.

Esas amacı Kürt Halk Koruma Birlikleri’nin, yani YPG’nin milislerinin kontrolü altındaki birkaç bölgeyi birleştirecek bir köprü kurmasını engellemek olan Türkiye, 24 Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlatarak El Bab’a girmeye çalıştı.

El Bab’da IŞİD güçlerini yok etmek, Türkiye’nin bu operasyonunun ikinci amacıydı. Ancak birinci amaca ulaşamadılar.

Türk ordusu, Özel Kuvvetler Komutanlığı, jandarma özel kuvvetleri, Leopard 2A4 tankları bulunan 2. Zırhlı Birliği ve daha eski olan M60 tanklarıyla donanan 5. Zırhlı Birliği’nden askeri birimleri sahaya gönderdi.

Bu birimler, kundağı motorlu obüs olan Fırtına obüslerine sahip 106. Birlik dahil iki topçu birliği tarafından destekleniyor. Ayrıca, Türk hava kuvvetlerinin 8. Ana Jet Üssü’nün Bayraktar taktik hava araçları ve F-16 bombardıman uçakları ile 3. Ana Hava Üssü’nün E-7T radar uçakları da Fırat Kalkanı Operasyonu’na destek sağlıyor.

Bir düzine Suriye isyancı grubu da, bu operasyona piyade veriyor. Bunlar, 13. Bölük, Sultan Murat Tugayı, Hamza Tugayı, Mutassım Birliği, Dağ Kartalları Birliği ve diğer ÖSO birliklerinden, aynı zamanda da Ahrar'uş Şam, Faylak'uş Şam ve hatta Nureddin Zenki Hareketi gibi birkaç bağımsız İslamcı grubu içeriyor.

İsyanci gruplar toplamda 3 bin savaşçı sağlıyor.

Şimdiye kadar Türk silahlı kuvvetleri ve müttefik Suriye isyancıları, Arkansas büyüklüğünde bir alanı kurtardılar. IŞID’in birkaç kez yaptığı geri saldırıya ve bazı kayıplara rağmen bu koalisyon, El Bab’ı 2017’nin Şubat sonunda kurtardı.

Operasyon, IŞİD’in karşı direnişinin dışında defalarca başka engelle karşılaştı. Koalisyon, YPG ve Suriye rejimine sadık güçlerle çatışmalara girdi. Suriye’deki Rus hava kuvvetleri jetleri, Türk ve Türk müttefiği birlikleri bombaladı.

Resmi olarak YPG, Suriye Kürtlerinin bir örgütü olan PYD’nin askeri kanadını oluşturuyor. Ancak Türk komutanlarına göre YPG aslında aşırı solcu PKK’nin yan kolu. PKK, yalnızca Türkiye’nin değil, ABD dahil tüm NATO ülkelerinin terörist ilan ettiği bir örgüt.

PKK, Ankara ile 30 yıldır savaş halinde.

Gerçekten de söylenilenlere göre YPG’nin büyük bir bölümünü, Türk vatandaşı olan Kürtler, yani PKK üyeleri oluşturuyor. Eski ABD başkanı Obama’nın yönetimi, PYD’nin en azından PKK ile “aynı safta” olduğunu kabul etmiş olsa da, PYD aynı zamanda Amerika’nın kendine, Suriye’de IŞİD’e karşı açtığı savaşın en etkin ortağı olarak belirlediği Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) en önemli parçalarından.

PYD ve YPG’nin (ve dolayısıyla PKK ve SDG’nin) El Bab’taki amacı açık. Menbiç ile birlikte yaklaşık 30 kilometre doğuya doğru giderek, El Bab’ın Kürtlerin kontrolündeki kuzeybatı Suriye’deki Afrin ve kuzeydoğu Suriye arasındaki bağlantı yapmaktı.

Buna bağlı olarak YPG, El Bab’ın etrafındaki alanda kendi saldırılarını gerçekleştirdi.

Türkiye ve YPG arasındaki tansiyonu düşürme niyetine giren Obama yönetimi, yalnızca Kürtlerin Menbic’den ve Fırat Nehri’nin doğusundan çekilmesini istemekle kalmayıp, söyleneni yapmazlarsa tüm desteklerini çekeceklerini söylediler.

YPG çekildiğini açıkladı ve Washington bunu en az 3 kez teyit etti; ama gerçekte hiçbir şey değişmedi. Aksine 14 Kasım 2016’da YPG, El Bab’a doğru ilerlediğini açıklayarak, Kabasin’deki Türk ve ittifak güçlerine karşı, bu güçler tam da o zaman IŞİD’in geri saldırısıyla karşı karşıyayken bir savaş kışkırtmış oldu.

Bu çatışmaya ABD’nin verdiği yanıt, IŞİD’e karşı Türk operasyonlarına verdiği desteği keseceği açıklaması oldu. Ancak pratikte bu olay, Amerikan ordusunun NATO üyesi olan dolayısıyla da ABD müttefiği olan Türkiye’nin savaştığı terörist bir örgüte, Türkiye’deki üslerini kullanarak yardım etmesi anlamına geliyordu.

Bu sırada Türk koalisyon güçleri, Suriye’deki diğer büyük oyuncuların, İran ve Rusya destekli Suriye güçlerinin varlığını hissetmeye başlamıştı.

Suriye’nin herhangi bir bölgesini rejimden başka bir gücün kontrol ettiği iddialarına kesinlikle karşı çıkan Kuvvat Nimr ve Liva Sukur es-Sahra gibi en sadık milislerin kumandanları, Ekim 2016’nın sonlarına doğru El Bab’a saldırı planlarını açıkladılar.

Şam kaynakları bile, rejimin kuzey Suriye üzerinde Türk uçaklarının uçamayacağı bir bölge oluşturma niyetini açıkladılar.

Halep’teki Esad’a sadık askeri operasyonların odak noktaları, Halep kentinin 30 kilometre doğusundaki Kuveyres hava üssü ve Halep’in yaklaşık 25 kilometre güneydoğusundaki Es-Safira kentiydi. Polonya’nın desteğiyle 1960’ların sonunda Suriye hava kuvvetleri akademisinin ana üssü olarak inşa edilen Kuveyres, 2013 yılından Kasım 2015’e kadar IŞİD’in kuşatması altındaydı.

Es-Safira, Suriye savunma sanayisinin önemli merkezlerinden biri ve mühimmat üretimi yapan birçok fabrikaya ev sahipliği yapıyor. Fabrikaların birçoğunun mülkiyeti ve işletmesi, İran’ın devrim muhafızlarının elinde.

Suriye rejimi, Kuveyres’teki kuşatmayı kaldırır kaldırmaz üssü yeniden yaptı. Özellikle gece görüşünde iyi olan L-39 bombardıman uçaklarından oluşan bir filo Kuveyres’te mevzilendi. Rejim, üssü korumak üzere, Rus ve Suriyeli ekibin beraber yönettiği bir Buk M1E havadan-yere füze sistemi gönderdi.

Es-Safira 2016 Ekim’inde isyancıların füze saldırılarına üst üste maruz kaldıktan sonra (İslam Devrim Muhafızları Ordusu’nun fabrikalarındaki “ABD hava füzeleri” üzerine şikayetleri de artınca), Ruslar kendi S-300 havadan-yere füze sistemlerinden biriyle kentin savunma gücünü desteklediler. Bu hamle, Türk ordusunun IŞİD’e karşı yaptığı operasyonlarını geçici olarak durdurmasıyla karşılık buldu.

Ekim 2016’da Afrin bölgesindeki YPG birlikleri, rejim güçleri ve İran Devrim Muhafızları Ordusu ile işbirliği içerisinde Halep’in kuzeyine mevzilenerek, Türk koalisyonunun batı kanadına birçok saldırı düzenlediler. Bunun sonucunda Türkler ve müttefikleri, IŞİD’le savaşmaktan bu cepheye doğru kaymaya zorlandılar.

İran ordusunun topçuları, Suriye isyancılarını ve Türk ordusunu üst üste topa tuttu. 24 Kasım’da, Suriye L-39s’lerinden atılan iki hava füzesi en az üç Türk ordusu askerini öldürdü.

Sonuçta İran Devrim Muhafızları Ordusu ve Ruslar, doğu Halep’e saldırma konusunu öncelendirmesi için Suriye rejimini ikna etmeyi başardılar. Aralık 2016’ya kadar süren bu muharebeyle birlikte Türkiye koalisyonu, El Bab’ı üç taraftan kuşatmak için yeterli zamanı elde etmiş oldu. Ancak koalisyonun kente ilk ayak basışı, 23 Aralık 2016’da IŞİD’in geri saldırısıyla durduruldu.

Türkler ve müttefikleri, El Bab’da IŞİD’e karşı batağa saplandığından, 2017’nin Ocak ayında rejim kente güneyden ilerlemeye başladı. 2017 Şubat’ında Suriye ve Türkiye koalisyon birlikleri arasındaki çatışmaya neden olan ve 9 Şubat’ta üç Türk askerini öldüren Rus hava füzesini harekete geçiren de bu oldu.

Rejim güçleri, El Bab’a zamanında ulaşmadan önce IŞİD’in bulunduğu mevkiye daha doğudan saldırdı ve 28 Şubat’ta Menbiç’in güneybatısındaki YPG mevkilerine ulaştı. Böylece Türkiye El Bab yarışını kazanmış oldu.

Bu sahte bir zafer oldu. Fırat Kalkanı Operasyonu ile ilgili siyasi sorunlar, artık askeri sorunlara göre belli belirsiz kalmaya başlamıştı.

Suriye’ye giden Türk birliklerinin birçoğu, Nisan 2016’da [yazarın hatası, Temmuz 2016 olmalı, çn] Recep Tayyip Erdoğan’a karşı düzenlenen darbe girişimine karışmıştı. Potansiyel olarak sadakatsiz olabilecek birliklere karşı temkinli davranmaya çalışan ve Suriye ve Rusya’nın misilleme yapma ihtimalinden korkan Ankara, Fırat Kalkanı Operasyonu’na gereken tüm hava ve topçu desteğiyle takviye etme konusunda tereddütlü oldu.

Ayrıca, YPG ve PYD’nin statüleri ile ilgili Türkler ve Amerikalıların anlaşmazlığı yüzünden Pentagon, Türk koalisyonuna verdiği desteğin bir kısmını geri çekti.

Diğer bir sorun ise, Türkiye ile Türkiye’nin Suriye isyancıları içerisindeki müttefikleri arasındaki gergin ilişki. Suriye ayaklanmasını yıllardır açık bir şekilde destekleyen Ankara, binlerce Özgür Suriye Ordusu savaşçısını ve İslamcı savaşçıyı Fırat Kalkanı Operasyonu’na katarak finanse etti.

ABD baskısı altındaki Türkiye hükümeti aynı zamanda, İdlib’teki ılımlı isyancılara erzak akışını kesin bir şekilde engellerken, aynı alanda Katar’ın İslamcı militanları beslemesine izin veriyordu. Neredeyse tüm Batı hükümetlerinin inatla görmezden gelmesine rağmen, bu dengesizlik yakın gelecekte vahim sonuçlar doğurabilir.

Çeşitli isyancı komutanları ve sempatizanları, Fırat Kalkanı Harekatı’nın başlamasından beri, bu girişimin esas amacının doğu Halep’teki kuşatmayı kaldırmak ya da IŞİD’in fiili başkenti olan Rakka’ya kadar gitmek olması gerektiği konusunda ısrarcıydılar.

Açık ki bunların hiçbiri olmadı. Yalın gerçek, Türkiye’nin bu operasyonu kendisi için yürütüyor. İsyancılar ve Türkiye’nin ortak olan birçok çıkarı, bir tasarımdan çok bir rastlantı sonucu. Ankara, Suriye iç savaşını Suriye isyancıları için kazanmaya ya da bu çatışmayı ABD, Rusya, İran ve Suriye rejiminin takdir edeceği bir şekilde bitirmeye çalışmıyor.

El Bab’ı IŞİD’den kurtarma konusunda başarıya ulaşmış olsa da, Türk koalisyonunun operasyonu daha önemli denebilecek diğer amacına ulaşmayı başaramadı. Bu amaç, Kürtlerin kuzeydoğu Suriye’de ellerinde tuttukları bölgeleri, rejimin elindeki Halep civarındaki bölgelerle birleştirmesini engellemekti. PYD, YPG ve Şam arasında açıkça yürüyen işbirliği düşünüldüğünde, bu gelişme Türkiye çıkarlarını doğrudan tehdit etmekte.