Bilinmeyenlerle sonuca varmak: İdlib’teki kimyasal silah saldırısına dair akla yatmayanlar

Al Masdar News'te, İdlib'teki kimyasal silah saldırısı iddiaları hakkında Paul Antonopoulos imzasıyla yayınlanan makaleyi, soL okurları için paylaşıyoruz.

Çeviri: Eren Karaca

soL'un notu: Suriye'de "muhalifler", haftaya sürmesi beklenen Cenevre barış görüşmelerinin arefesinde, yine bir kimyasal silah iddiası ortaya attı. Kimyasal saldırı yapıldığı iddia edilen Han Şeyhun, Suriye ordusunun cihatçılardan geri almak için hamle yapacağı stratejik mevkiler arasında yer alıyor.

Bu sabah, İdlib’teki korkunç gaz saldırısında en az 58 kişi hayatını kaybetti. Ancak henüz soruşturmalar bile başlamadan ve kanıtlar ortaya çıkmadan önce, Avrupa Birliği Dış İşleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi olan İtalyan siyasetçi Federica Mogherini, “Esad rejimi bu ‘korkunç’ Suriye ‘kimyasal’ saldırısından sorumludur” diyerek Suriye hükümetini kınadı.

AB’nin üst düzey yetkilisinin neredeyse anında yaptığı suçlama, trajedinin arkasındaki gerçek henüz anlaşılmadan kamuoyunun feryadını tetikleyen tehlikeli bir emsal oluşturdu.

İsrail Cumhurbaşkanı Benjamin Netanyahu ve Uluslararası Af Örgütü kınama merasiminde sıraya geçtiler.

Sözümona Suriye hükümetinin düzenlediği Han Şeyhun’daki kimyasal silah saldırısından yalnızca birkaç saat sonra, El-Kaide bağlantılı Beyaz Miğferlerin iddialarını yalanlayan muhalif kaynaklardan gelen haberlerle açıklar oluşmaya başladı.

Örneğin yukarıdaki resimde görüldüğü gibi Beyaz Miğferler, insanların ölü bedenlerini gerekli güvenlik önlemleri olmadan, özellikle sürekli kullanılan maskelerle ve eldivensiz tutuyorlar. Bunlar önemsiz gibi görünse de, kullanıldığı iddia edilen sarin gazının neye benzediğini anlamak soru işaretlerini beraberinde getiriyor.

Sarin gazına maruz kalınmasıyla başlayan birkaç saniye içerisinde, gazın etkileri kas ve sinir sistemini vurmaya başlıyor. Bağırsak ve idrar torbasının neredeyse hemen gevşemesi ve kusmanın başlaması söz konusu. Sarin gazının yoğun bir yerde kullanılması, binlerce kişinin ölümüne sebep olabiliyor. Ancak bu kadar tehlikeli bir gaz varken, Beyaz Miğferler cansız bedenlere açık derileri ile müdahale ediyorlar. Bu durum, birçok soruyu ortaya çıkarıyor.

Ortaya çıkan sorulardan bir diğeri de, sarin gazı mağdurlarıyla dolu bir hastanenin doktorunun nasıl oluyor da tweet atmaya ve video görüşmesi yapmaya zamanı olduğu. Bu soru büyük ihtimalle görmezden gelinip, unutulacak.

(Terörist Mohammed Alloush gaz uzmanı değil, sadece bu suçun ortaklarından biri )

(Hmm... ‘Hastalar akın akın geliyor’ AMA bu (gaz saldırısının ortasında görünen) ‘doktor’un video çekmeye, tweet atmaya ve video görüşmesi yapmaya vakti var...)

- Sarin saldırılarına dair son haberler. Hastalar akın akın gelmeye devam ediyor. Bu çocuk ailesiz getirildi. Ailesi muhtemelen öldü

- Hastane, bugünkü sarin saldırısından dolayı dolu. Kanıt isteyenlerle video görüşmesi yapabilirim.

- Üzerimizde sarin kullanıldığına dair hala şüpheleriniz mi var? Toplu iğne başı göz bebekleri! Örneklerimiz var. Umrunuzda mı!? Bunu kim durduracak?

El-Mecdel ve Hattab’ta yaklaşık 250 kişinin, geçen hafta El-Kaide teröristleri tarafından kaçırıldığı biliniyor. Yerel kaynaklar, kimyasal silahlardan ölenlerin birçoğunun El-Mecdel ve Hattab’tan kaçırılanlardan olduğunu iddia ediyor.

Buradan çıkarılacak sonuç, yakın gelecekteki barış görüşmelerinin arefesinde teröristlerin yine bir yanıltma senaryosu yarattığıdır. Bu durum, 2013’te Birleşmiş Milletler’e bağlı silah denetçilerinin Şam’a geldiği gün Suriye Ordusu’nun kitle imha silahı kullanmakla suçlandığı Han el-Asal kimyasal silah saldırısı ile benzerlik gösteriyor. Olaydan sonra, BM silah denetçisi Carla del Ponte, bu vahşeti Suriye devletinin gerçekleştirdiğine dair bir kanıt bulunmadığını söylemişti. Ancak bu, Suriye’ye müdahale çağrılarını durdurmadı; militanların da Han el-Asal’da sivillere karşı kullandıkları kimyasal silahların neticesinde umdukları buydu.

Bu yüzden Orient TV’nin, Rusya ve Suriye’nin Hama’da teröristlere karşı düzenlediği hava saldırıları için, hava kuvvetlerinin kimyasal silah kullandığına dair suçlamalar içeren bir “medya kampanyasını” zaten hazırlamış olması hiç sürpriz değil. Ve söylenenlere göre, Suriye hükümetinin kimyasal silahlar kullandığına dair geçilen haberler, bu suçlamalar oluşturulmadan saatler önce başlamıştı. Birileri, olayın attığı tweet’ten birkaç saat sonra gerçekleşeceğini muhabire söylemeyi unutmuş olmalı.

- yarın Hama dışında kullanılan ve kimyasal silah içeren hava saldırılarına dair bir medya kampanyası başlatacağız

Bu sırada, öldürülenlerin arasında kamyonetlerin dolandığı fotoğraflar çekilmiş. Yine neden sarin gazı etrafında insanların korunmasız dolaştığını ve vücudu saniyeler içerisinde etkileyebilen bir gazdan neden etkilenmedikleri sorulmalıdır. Ayrıca görünen kamyonetlerin, yerel kaynakların iddia ettiği gibi ölenlerin birçoğunun hükümet yanlısı Hama köylerinden El-Kaide’nin kaçırdığı insanlar olduğu konusu ile tutarlılık gösteriyor.

Soru işareti yaratan bir başka olay, aşağıdaki resimde görülen hortumun geldiği yer: kayadan oyulmuş bir sığınak. Bu ise resimdeki yerin, Twitter kullanıcısı Ian Grant’ın da dikkat çektiği gibi, dağ yamaçlarında oyulmuş ve teçhizata kolay ulaşımı olan saklanma yerlerine sahip Beyaz Miğferler’in mekanı olabileceğini düşündürüyor.

Kuzey Hama’daki Suriye Arap Ordusu askerleri, suçlamalar üzerine kimyasal silah kullanıldığını yalanladılar. Bu açıklama, saldırıyla herhangi bir ilgileri olduğunu yalanlayan Rus Savunma Bakanı’nın açıklamasıyla örtüşüyor.

Askeri bir kaynak, ordunun “ne geçmişte ne de şimdi bunları kullanmadığını, çünkü her şeyden önce bunlara sahip olmadığını” söyledi.

Buradan şu soru çıkıyor: Suriye Ordusu ve müttefikleri, Suriye’de rahat bir pozisyonda, ülke topraklarında ilerlerken ve Hama’nın kırsal kesimlerinde kaybedilen yerleri geri alırken, neden kimyasal silah kullanmaya girişsinler? Bu, açık bir cevabı olmayan gayet basit bir sorudur. Brüksel’de gerçekleşecek Suriye konferansının arefesinde ve barış görüşmelerinin devamından bir hafta önce Suriye hükümetinin neden pervasızca kimyasal silah kullandığına dair hiçbir mantıklı açıklama bulunmuyor. Tüm işaretler bu olayın, tıpkı 2013’te terörist grupların Obama’nın “kırmızı çizgisini” geçmesi ve Suriye hükümetine ABD müdahalesi gelmesi umuduyla planladıkları Han Al-Asal gibi sahte bir kimsayal saldırı suçlaması olduğunu gösteriyor.

Ancak söylenilenlere göre en son haberler, hükümetin Han Şeyhun’u vurduğunu reddetmediğini gösteriyor. Al-Masdar’dan Yusha Yuseef’in Suriye Ordusu’ndan aldığı bilgiye göre, hava kuvvetleri Rus yapımı Su-22 savaş uçağını kullanarak Han Şeyhun’da bir füze fabrikasını hedeflemiş. Daha da önemlisi, Su-22’nin bombaları, saldırı helikopterlerinden atılan bombalardan farklı olarak, herhangi bir kimyasal madde ile doldurulamıyor. Yuseef, Suriye Hava Kuvvetleri’nin Han Şeyhundaki füze fabrikasında kimyasal maddelerin olup olmadığını bilmediğini öğrenmiş. Hava saldırılarının hedefindeki fabrikada gerçekten kimyasal olup olmadığı veya teröristlerin hükümet yanlısı köylerden kaçırdıkları siviller üzerinde kimyasal gaz kullanıp, onları kamyonetlerle hava saldırılarının yapıldığı yere getirip getirmedikleri henüz bilinmiyor. Militanlar tarafından gaza boğulmuş da olsalar, hava saldırıları kimyasal silah fabrikasının patlamasına neden olmuş da olsa, gazdan dolayı ağızlarından köpükler çıkan çocukların korkunç ölümleri teröristlerin elindedir.

Hedefteki alanın kesinlikle teröristlerin yeri olduğu, bu yerin ise doğu Halep’in özgürleştirilmesinden sonra açığa çıktığı gibi beyaz Miğferler’in El-Kaide gibi terörist grupların karargah olarak kullanmasına açık olduğu kesinleşmiş oluyor. Siviller ve Kürt milisler dahil mücadele eden birliklerin hepsi, İdlib, Hama ve Halep’in kırsal bölgelerinde militanların daha önce kimyasal silah kullandığını iddia etmişti. Bu yüzden savaş naraları ve yetkili mercilerin üst düzey yöneticilerinden gelen hükümet karşıtı kınamalar başlamadan önce, tüm kanıtların toplanması için zaman tanınmalı. Ancak sözkonusu bu zaman, Suriye Savaşı’nda hiç görülmemiş önemli bir etken olduğundan, terörist gruplar masum sivillerin hayatı pahasına yapılacak olan Batı müdahalesinden umudu kesmiyorlar.