Sosyalizmin edebiyatı: Nasıl bir edebiyat istiyoruz? (Ogeday Bagatur)

Sosyalizm denildiğinde aklımıza gelen yeni bir kültürü, yeni bir yaşamı yaratacak olan nedir? Sosyalizmin kültürel inşası nasıl olacaktır? İnsanlığın tarihsel gelişim evresi olan ilkel komünal toplum, köleci toplum, feodal toplum ve kapitalist toplum evrelerinde yaşadığı kültürü, yaşamı bir kenara bırakarak onlardan tamamen bağımsız ya da apayrı bir kültür yaratmak mı yoksa bunların bütününün bir arada bulunduğu ve tarihin akışının önünü açan bunları harmanlayan, geliştiren yeni bir kültür mü sosyalizmin kültürel yapısını oluşturacaktır. Yeni bir proleter kültür yaratmaya ihtiyacımız var mı?

Yeni bir kültür oluşturma alanında çeşitli tartışmalar hep bir arada yürümüştür. Bir kısım tartışmacılar geçmişi tamamen reddedip adeta her şeyden bağımsız bir fanus içerisinde gelişen yeni bir kültür, bir proleter kültür yaratmaktan bahsederler. İnsanlığın bütün tarihsel ve kültürel mirasını reddedip yeni bir proleter kültür yaratmak peşinde koşarlar.

İnsanı cahilleştiren, bağnazlaştıran ve barbarlaştıranın içinde yaşadığı toplumsal evre ve onun yaşamı, kültürü olduğunu ve yeni bir proleter kültür yaratmak içinse insanı bu yaşama alıştıran ve zorlayan her şeyin reddedilip insanlara yepyeni bir kültür vermek olduğunu savunurlar.

Bu tartışmaların bir diğer tarafı ise yeni bir kültürün binlerce yıllık düşünce ve kültür tarihi içerisinde değerli olan her şeyden esinlenen, kitlelerin yaratıcı eylemine dayanarak inşa edileceğini söyler.

Proleter kültür Amerika’nın tekrardan keşfini gerektirmeyecektir. Hiçbir zaman meçhul bir yerden gelmeyip baştan kurulmayacaktır. Proletarya kültürü insanlığın tarihsel gelişiminin bir eseri olacaktır.

Peki böyle bir kültür yaratımı evresinde ve sonrasında edebiyatın konumu nasıl olacaktır? Edebiyata nasıl bir rol biçmek gerekir?

Sanat ve edebiyat proletaryanın genel davasının bir parçası bu davanın bir tamamlayıcısı olmalıdır.

Edebiyat yapıtları insanlığın entelektüel gelişimin önemli bir parçasıdır. Edebiyat köklerini gerçekliğe salar ve yaşamın adeta bir aynasıdır. Bu özellikleriyle edebiyat yapıtları dönemin özelliklerinin anlaşılmasında yardımcı olur ve insanları etkiler. İnsanların duygularını etkiler ve onları harekete geçirir, bilinçlenmeyi kolaylaştırır. Edebiyat gelişmenin ve ilerlemenin güçlü bir faktörüdür.

Sosyalizmin edebiyattan beklediği yaşamın gerçek bir tablosunu ortaya koyması ve sosyal ilişkilerin, insan ilişkilerinin gerçekliğini ortaya koymasıdır.
Yazar ortaya koyduğu yapıtında, toplumun bütün gerçekliğini gözler önüne sermelidir. Yazar toplumun yaşamını, sevgisini, özlemini, mücadelesini ortaya koymakla yükümlü, insanlığın tarihsel ilerlemesine katkı koymakla görevlidir.

Lenin edebiyatın asla politik olmadığını hatırlatmış, yazarlardan taraf olmalarını, insanlığın tarihsel gelişiminin önünde duran köleliklerden kurtulmalarını ve sonuna kadar devrimci sınıf hareketiyle birleşmelerini istemiştir.

Yazarların görevi insanların önünde duran, onları gerileten toplum düzeninin bütün ikiyüzlülüklerini, bütün çıkmazlarını ifşa edip insanlara doğruyu göstermektir. İnsanın insanı sömürdüğü bu düzeni ifşa edip, bütün çirkinliklerini ortaya koyup insanları nihai zafere ulaştıran sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyanın tamamlayıcısı olmaları gerekmektedir.

Sosyalizme karşı olanların söyledikleri şey ise sosyalizmde tek tip bir edebiyat, sanat veya her şeyin sadece tek yönde ilerleyeceğini, sadece komünizmin propagandası olacağını ve özgürlüğün olmadığını, her yönde gelişimi engelleyip yaratıcılığın engelleneceğini ileri sürüyorlar.

Kapitalizmin insanlara sadece bireyciliği öğrettiği bir düzenin savunucularının söylemekte olduğu bu vesveseler onların mutlak özgürlük anlayışının göz boyamaktan ve ikiyüzlülükten başka bir şey olmadığını göstermektedir. Paranın gücüne dayalı olan bir toplumda, bir avuç azınlık zevk ve zenginlik içinde yaşamlarını sürerken, emekçi kitlelerin sefalet içinde yaşadığı bir toplumda özgürlükten bahsedilemez. Onların anladıkları paranın özgürlüğüdür. Bir toplum içerisinde yaşarken o topluma bağlı olmamak mümkün değildir. Günümüz toplumunda yazarın, sanatçının özgürlüğü parasal bağımsızlıktan başka bir şey değildir. Sanatçının en başta gelen görevi bu bağlılığa baş kaldırmaktır.

Sosyalizm için edebiyatta sanat için sanat bir tarafa bırakılmalıdır, hayatın sadece bir fotoğrafını çeken, onu yansıtan akımlardan ve günümüz modern akımlarından olan insanı bencilliğe, yalnızlığa ve uyuşukluğa alıştıran postmodernizm gibileri sosyalizm için edebiyatın kabullerinden olamaz. Yaşadığı toplumla iç içe olan, bizi anlatan yazar ve yapıtlara ihtiyacımız vardır.

İnsanlığın gelişimine ön ayak olacak ve insanları nihai zafere ulaştıracak olan bir anlayışa ihtiyacımız var, kültürel gelişimi tamamlamak için…