Ortadoğu ve hamaset (Mehmet Demirkol)

Filistin'de kan durmuyor ne yazık ki, bunun yanı sıra Irak'ta, Suriye'de, ve Ortadoğu’nun birçok yerinde…

Bir yanda İsrail bir yanda Hamas… Ve bu savaşın asli bileşeni olup da sahte kınamalar devşiren iktidarlar… Taraflar kendi doğrularına ölesiye inanmışken, olan yüzlerce masum sivile oluyor… Kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden yüzlerce insanın canına mal olan saldırılar, yeni bir ateşkesin sinyallerine kadar kim bilir daha kaç sivilin kanına mal olacak… Bir türlü dinmeyen bu savaş hali, aradan yıllar geçse de asıl oyun kurucularının işaretiyle yeniden alevlenecek ne yazık ki.

Filistin ve Ortadoğu halklarını açlıkla, yoksullukla terbiye etmeye yönelik tüm politikalar insanlığın gözü önünde sergilenirken, uluslararası toplum ve onlara bağımlı alt iktidarlar her zamanki duyarsızlığını ve kimi zaman duyarlıymış gibi görünerek statükoyu devam ettirmeye yönelik tavrını sürdürmektedir...

Birilerinin iştahlarına meze olabilmek için savaş kışkırtıcılığına meraklı kalemşörler bitip tükenmiyor ne yazık ki. Komplolar, sistemlerin en sinsi silahı olmayı sürdürüyor. Savaş ve kan, zücaciye dükkanına giren fil gibi, yoksul insanların en olmadık ölümünü kutsuyor her defasında. Bireyin genetiğine kadar işlenmiş mezhepsel düşmanlıklar, çocuklar ve savaşın tarafsız kurbanları…

Kurbanların giderek cellâdına benzediği, despotun kodlarıyla şekillenen birey bilincinin küstahça yeşerdiği bir coğrafyada insan olana düşen sadece insanca yaklaşmak… Ölümün olduğu yerde, bizden veya onlardan ayırımına düşmeden savaşa hayır diye haykırmak!

Yüzlerce çocuk ve kadın, bombaların şiddetiyle parçalanırken, Batı’da cılız ve yanlı birkaç kınamadan öteye geçilemiyor.

Ülkemizde ise bitip tükenmeyen bir hastalığın pençesiyle inliyoruz. Adı “Hamaset” olan bu hastalık TDK‘da “Dinleyenleri etkilemek veya heyecanlandırmak amacıyla yapılan abartılı anlatım” diye tanımlanmış. Bu tanım politik süreci esnetmek isteyen iktidarların gerektiğinde düşman, daha da gerektiğinde sahte dostluklar devşirmek için sesini yükseltmesi anlamına da gelebilir.

Yani miting alanlarında İsrail'le ve Ortadoğu’yu kana bulayanlarla, ipleri kopardığını haykırıp, derinden derinden halatlarla bağlanmak diye de tanımlanabilecek bir süreç. Zira Ortadoğu'nun modern kralları, diktatörleri, hırsızları, tetikçileri Filistin, Irak ve Suriye'de aynı nakaratı sayıklıyor... Hastalığın adı “Hamaset” en çok da Ortadoğu’da rağbet gören bir hastalık.

Cesedi evinde parçalanmış aileler, çocuklar, kadınlar kimin umurunda! Mesele coğrafyanın bitmez tükenmez husumetinden faydalanmaya çalışan savaş tacirleri… Mesele ülkemizi de yönetenler gibi, her dönemde kendi hedef kitlesine seslenip, öfkeyle sahte kınamalar yollayan iktidarlar…

Oysa asıl mesele derin antlaşmaların kaygısını yaşamadan, insanca tepkiler verebilmek. Asıl mesele, Venezuela, Şili, Küba gibi, din ya da ırk farkı gözetmeden, yaşanan vahşete insanca ve onurluca yaklaşmak.

Zira insan olanın, insanı ayırma hakkı yok. İnsan olan Venezuela, Şili gibi Hıristiyanların, Müslümanlar için hamasi olmayan çığlıklarını yükseltmeleri gibi… Tersi de doğrudur çünkü: Bir Müslüman ülkenin mağdur olan bir başka ülkeye ağlaması gibi.

Yoksa sahte gözyaşı döken din taciri Ortadoğu ülkelerini, her daim savaşların yanında duran bir diğer din taciri ABD, Almanya ya da İngiltere’den ayırmakta zorlanırız…

Bu yüzden ülkemizin, Batı'nın ve daha birçok Arap iktidarının kınamalarını ciddiye alıp, aldanmayalım. İktidarların dünyayı yönetme hırsının ötesine geçip her mezhepten dil, din, ırk ayırımı yapmadan, Filistin, Irak ve Suriye'de yaşanan tüm savaşlara hayır diyebilmeliyiz.

“İktidarların sahte gözyaşlarına aldanıp, güçlerini test etmeye ihtiyacımız yok!”