Ölünecek halde bir Türkiye...

Bu terk-i diyar sebebi olamaz çünkü tamda bu ölünecek durumlarda örgütlü bir karşı duruş sergilemek gerekir!

Yaşar Çukurova

Geçen senelerde Fazıl Say, Türkiye'den ebediyen ayrılma kararı almıştı...

Sebebi "bu ülkenin artık yaşanmaz bir hale gelmiş olması"ydı...

Aslında haklıydı ülke "yaşanmaz" bir hale gelmişti... Hala da "yaşanmaz" bir halde ve gün geçti "ölünecek" hale bile geliyor...
Burada "ölünecek hal"den kasıt "(ülke) uğruna ölünecek" anlamında değildir. Denmek istenilen ülkenin yaşamaya elverişsiz hale gelmesi sonucu terk-i diyar fırsatı bile bulmadan ölümle başbaşa kalmaktır.

Örneklerle açıklayalım...

Birinci örneğimiz işçi ölümleri üzerine...
Geçtiğimiz aylarda Adana'da inşatt halinde olan bir barajın patlaması sonucu on bir işçi ölmüştü. Bu olaydan birkaç gün önce ise başka bir şantiyede işçiler elektrikli sobanın çadırı tutuşturması sonucu yanarak hayata veda etmişlerdi... Geçtiğimiz senelerde ise maden işçisi yurttaşlarımız göçük altında ezilerek vefat etmeleri sonucu Başbakan "kader" demişti...

İkinci örneğimiz kadınlara yönelik...

Ülkenin dört bir yanında namus cinayetleri, töre cinayetleri, nefret cinayetleri hemen her gün işlenmekte... 13 yaşındaki N.Ç.'lere yapılan tecavüzler "rıza" olarak gösterilip tecavüzcüler aklanmakta... Aralarında bir de "dini bütün" bir köşe yazarı var bu tecavüzcülerin... Kadınlar bunları karakola şikayet etmeye gittiğinde ise orada da aynı türden yaratıklarla karşılaşıyorlar... Gerici köşe yazarları ise bu durumlara "kadının erkeği tahrik etmesinden dolayı oluşan, istenilmeyen durumlar" olarak bakıyor...

Üçüncü örneğimiz militarizme ilişkin...

Bu ülkenin ordusunun NATO'ya üye olduğu biliniyor. NATO ise durmadan asker yani canistiyor. Bu canlar savaşarak yok olmuyor sadece... Geçenlerde A.B.D. işgali altındaki Afganistan'da askerlik görevinde bulunan yurttaşlarımızın bindiği helikopterin düşmesi sonucu "şehit"(!) olmuştu... Şimdilerde emperyalizm ve uşağı AKP Suriye'ye müdahale etme planları yapıyorlar... Gerekçe "Esad'ın halkına yaptığı zulüm"... Bu "zulmün" yalan olduğu birçok kez soL Haber Portalı tarafından kanıtlandı fakat AKP iktidarı Esad muhalifi ÖSO'ya (Özgür Suriye Ordusu) mühimmat, barınak, iletişim ağları vb. desteklerde bulunuyor. Hatta kendi vatandaşlarına barış için Suriye sınırına yürüme izni vermezken ÖSO'ya sınırını geçip, Suriye ordusu ile savaşıp tekrar Türkiye'ye geri gelme izni bile veriyor... Van'daki depremzede yurttaşlarımız için toplanan yardım paraları "double" yola harcanırken bu muhaliflere Hazine'den kaynak bile aktarılıyor olabilir... "Savaş çıksın, emperyalizm amca kızmasın da varsın Van'daki insanlarda ölüversin"... İnsan burada Cem KARACA'nın Niyazi adlı şarkısının nakaratını hatırlamadan edemiyor... Şöyle diyor orada Cem KARACA:

Anadolum anadolum hallarım
Savaşta ya şehitsin ya gazi
Barışta hiç sorma benim hallarım
Nereden bakarsan bak niyazi

Örnekler çoğaltılabilir...

Fakat bu hali görmek yetmez... Buna karşı durmak önemlidir...

Mücadele esastır!

Türkiye'de muhalefet baskılanmakta ya da "12 Eylül Yargılaması" gibi davalara, CHP gibi düzen partilerine, sivil toplum kuruluşlarına vs. hapsedilmek istenmektedir hatta hapsedilmektedir.

Ülkenin ilerici, yurtsever, aydınlık güçleri KCK ile, Ergenekon ile, Devrimci Karargah ile, Hopa Davası ile, "Terör Örgütü Üyesi Olmak" ile suçlanıp, esir alınmıştır...

Bu tabloya baktığımızda Fazıl SAY'a hakvermemek işten değil... Evett, ülke yaşanacak halde değil ülke ölünecek halde!...

Ama bu terk-i diyar sebebi olamaz çünkü tamda bu ölünecek durumlarda örgütlü bir karşı duruş sergilemek gerekir!

İşçiler için, kadınlar için, çocuklarımız, gençlerimiz, ana-babalarımız için mücadele etmek...!

Ölüme karşı mücadele etmek...!

Yaşama için mücadele etmek...!

Nâzım Hikmet'in de dediği gibi:

"Mesele esir düşmekte değil
Teslim olmamakta bütün mesele"

Ölüme teslim olmamalı insan!

Bu düzene boyun eğmemeli!

Yaşam Gelecek
Gelecek Mutlaka SOSYALİZM!

Arda Örkin