'Makul şüphe' çırpınışları (Fatih Bilici)

Bu yasa önerisini hukukçular nasıl yorumlayıp, izah edecekler bilmiyorum. Fakat hukukçu olmayan birisi olarak, bana göre bu yasa birilerine sorgulanıp, yargılanamayacak şekilde suç işleme hakkı tanımaktadır.

Bir faşist diktatörlük polis ve silah gücüyle ayakta durabilir mi? Bununla birlikte uluslar arası bir tezgahın piyonu olarak ve kendi siyasi ömrünü de uzatabilme adına başka bir ulus ile savaşı göze alabilir mi?

İşte hem başbakan hem de cumhurbaşkanı olan RTE ülke içerisinde ve bölge genelinde siyasi geleceği adına bunları yapmaktadır.

İçerdeki ekonomik tıkanmışlık ile halk baskısının sıkışmışlığını “makul şüphe” yasası ve bu yasayı işletecek olan polis gücüyle aşabileceğini sanmaktadır. Bunların çok konuşulup anlaşılmaması içinde fikirdaşı Hitler gibi sudan bahanelerle Suriye ye dalabilmek için hazır kıta olarak beklemektedir.

Ordu içi karşıtlıklar, halk baskıları, Rusya, İran ve Çin’in Suriye adına ittifakları RTE’nin elini kolunu bağlamaktadır. Tabi ki bunlara batılı ortaklarının bu coğrafyalarda bir daha madara olmama çekincelerini de eklemeliyiz. İçerdeki ekonomik çöküşle birlikte ortaya çıkacak halk baskılarını savuşturabilme adına böyle akıldan yoksun utanç yasalarına sarılmaktadır.

Sayın cumhur başkanı bu dünya topraklarının kendisi gibi ne kadar diktatöre mezarlık ettiğini çok iyi bilmektedir. Fakat iktidarda kalma hırsı ile birlikte iktidar elden gittiğinde insanlığa vermesi gereken hesapların korkusuyla bu merhamet ve vicdan yoksunu girişimlerden medet ummaktadır.

Irak da Saddam’a, Libya da Kaddafi ye diktatörler diyeceksin, batılı kan emici dostlarınla ölüm fermanlarını imzalayarak iplerini çekip öldüreceksin. Sonra da binlerce kişinin katili El Beşir’i birinci sınıf devlet protokolü ile ağırlayacaksın..

Mısır da Mursi’yi demokrasi ilahı olarak göstereceksin. Suriye de Esad’ı şeytanın ağababası, Fravunun ortağı ilan edip, Emevi camiinde iki rekat namaz ile ezip geçeceğim naraları atacaksın.. Çok beklersin.

Rojova, Reyhanlı, Gezi eylemleri, tersaneler, madenler, inşaatlar vb ile Kobani eylemlerinde öldürüp yok ettiğiniz ve dış dünyada desteklediğiniz dinci örgütler aracılığıyla katlettiğiniz binlerce insanın ellerinizdeki kanını böyle yasalarla silemeyeceksiniz.

Bırakın insan haklarını, bu konuşulan yasa nefes alma hakkına bile tecavüz edilmesine olanak tanıyan bir faşizanlık olacaktır. Ülkemiz için bu yasanın bu şekilde konuşulması bile bir utançtır. Yasa çıkar, yüksek yargıdan döner vs onlar sonraki işlerdir. Ama bu gün böyle bir yasadan bahsedilmesi bir garabet ve bir yüz kızartıcı vesikadır.

Böyle bir yasa ile göz dağı verip insanları baskılayacağını umuyorsan eğer ilk tokatı kendi tabanından yiyeceksin. Pratikte çok gördün sayın RTE onlarca genç ve çocuğu katlettiğiniz halde halk yığınlarının çocuklarının geleceğinin peşine düşmelerine engel olamadınız. İkinci ve bitirici okkalı şamarı da onlardan yiyeceksiniz.

Ayrıca bu “makul şüphe” yasası ile esas “paralel devlet” i sen yaratmış olacaksın. Çünkü yasayı uygulayacak olan güç kendisini Savcılık makamı, mahkeme ve devlet yerine koyacaktır. Ülkemizde ve dünyada bunun da binlerce örneği vardır.

Bu paralel yapının uygulamaları sonrasında da tüm adli kurumlar zan ve töhmet altında kalacaklardır. Ötesi ise ceza Savunmanları iki ayaklarını bir pabuca sığdırmak zorunda kalacaklar. Çünkü böyle bir yasa ile ilköğretim çocukları dahi tutuklanabilir. Bir ceza savunmanı Avukat başına düşecek olan müvekkili hesaplayabilene aşk olsun.

Yargılamalarda her tutukluk talebi ile o doğrultuda çıkan kararlarla da aslında hüküm giyen o kurumlar ile sizler olacaksınız.

T.C devletini bir hapishaneler ülkesi yapsan da en sonunda çok feci bir şekilde yenilen sizler olacaksınız. Ülke içerisinde ve bölgede işlediğin insanlık ve savaş suçlarının hesabını vermeye başladığın gün ayakların suya değecek ama iş işten geçmiş olacak.

Sonuç olarak tüm bu çırpınış ve faşizan yasalardan medet umar noktasına gelmek, aslında siyasi çürümüşlüğünüzün ve bitmişliğinizin zavallı bir şekilde dışa vuruşunu görmekteyiz.

Sizler on iki yıldır ülkemiz ve dünya insanlarına Allah’ı, Peygamberini ve İslam’ın hoş görüsünü çok güzel yaşattınız. Ben işin bu yönüyle kendi camiam adına hepinize çok teşekkür ediyorum. Çünkü bizler tonlarca para harcasak bu işi bu kadar güzel yapamazdık.

Ele geçirdiğiniz medyalar aracılığıyla, halktan aşırmayı, yetim ve dullardan araklamayı Allah’ın size verdiği bir lütuf gibi sundunuz ve sundurdunuz. Epeyce de topladınız bakalım ne kadarını sığdıracaksınız o meşhur kefenlerinizin cebine..

Kişi başına düşen milli gelir on bin doları çok aştı diye propogandalar yaptınız. Hala çalışmakta olanlar ve emekliler bile bu parayı bir yılda hiç görememişlerdir. On iki yılı da siz hesaplayın. Kömür, makarna dağıttıklarınızı yıllık masraf bazında en çok bin beş yüz lira ile tavlayarak kalan haklarını (artı değer) kapitalistlerinizle birlikte cebe indirdiniz.

Evet sizler, siyaseten gezi direnişlerinde öldürücü darbeyi aldınız. Soma vb gibi katliamlarınız ile başta Suriye olmak üzere diğer tüm dış politikalarınız ve bu son “makul şüphe” yasa arayışıyla da öldünüz!

Bizlerden size ne dua çalışır nede rahmet ulaşır. Ama Esad cenaze namazınızı kıldırırsa onu da bilemem. Katar hava yolları çok bile size. Çünkü halka yalan söylemek suçtur bizde!