Küba'nın İkinci Ekonomiyle İmtihanı (Tunca Özlen)

Küba Devlet Başkanı Raul Castro, geçtiğimiz 1 Ağustos’ta Küba parlamentosunda Küba’daki işgücünün dağılımında ciddi değişiklikler yaratması beklenen reform paketinin içeriği hakkında bir konuşma yapmıştı. Küba’da kendi hesabına çalışma sektörünü genişletecek, yeni ruhsat verilmesinin önündeki engelleri kaldıracak, bazı ürünleri ticarileştirecek ve bazı belirli faaliyet alanlarında sözleşmeli işgücü kullanımını esnekleştirecek reform paketinin yürürlüğe girmeye başlamasıyla birlikte Küba’nın kapitalizme geçtiği yolunda yapılan yorumlar ortalığı kapladı.

Küba’da uygulanması planlanan reformların merkezinde, kamuda istihdam edilen ve yüz binden az olmayacağı tahmin edilen işgücü hacminin özel sektöre kaydırılması duruyor. Sokak köşesinde kahve satan, boyacılık yapan, genel olarak bir-iki kişinin çalıştığı dükkânlar gibi işletmelerin özelleştirilmesi gündemde. Yaklaşık yüz elli kadar iş sahasında kendi hesabına çalışacak kişilere lisans verilecek (i). Daha önce bu işletmelerde çalışanlar devletten maaş alırken, şimdi kendi hesaplarına çalışacaklar. Burada altı çizilmesi gereken nokta reforma tabi tutulan iş kollarının “kendi hesabına çalışabilme” ilkesine göre belirlenmesi. Hal böyle olunca fabrikaların, önemli hizmetlerin, bankacılık sisteminin, madenciliğin, haberleşme ve ulaştırma gibi sektörlerin reforma dâhil olması söz konusu olmuyor.

Reformun bir diğer boyutunu tarımsal üretimin ciddi anlamda artırılması hedefi oluşturuyor. Küba’da pek çok gıdayı üretebilecek topraklar mevcutken, büyük bölümü üniversite mezunu olan Kübalılar tarıma ilgi göstermiyor ve Küba turizmden elde ettiği sınırlı döviz rezervini gıda ithal etmek için kullanmak zorunda kalıyor. Devlet çiftliklerinin bu sorunu çözecek ölçüde verimli olmaması, Küba önderliğini daha fazla toprağı kendi hesabına tarım yapan çiftçilere vermeye mecbur bırakıyor.

Küba’da yürürlüğe konan reformların içeriğini en genel hatlarıyla yukarıda anlatılan başlıklar oluşturuyor. Yazının amacı ise başlıktan da anlaşılabileceği gibi reformlarla ikinci ekonominin bağını kurmak. Nedir bu ikinci ekonomi?

İkinci ekonomi özel kazanç elde etme amacıyla yürütülen yasal ya da yasadışı ekonomik faaliyet olarak tanımlanıyor. Sosyalizmin özel ekonomik faaliyetleri kapitalizme kıyasla daha fazla yasaklaması ve ulusal güvenlik gereksinimlerine ayrılan pay, tüketim mallarına yatırımın sınırlanmasını da beraberinde getiriyor. Sosyalist bir sistemde karaborsanın zemini bu bağlamda ortaya çıkıyor. Söz konusu yasadışı ekonomik faaliyetler ikinci ekonominin hacmini, bu hacim ise ikinci ekonominin beslediği burjuvazinin ekonomik ve siyasi gücünü belirliyor.

Burada SSCB örneği üzerinde kısaca durmak gerekiyor. Büyük bir köylü nüfusunun demografik baskısı altında ve NEP gibi çok özgün uygulamaların eşliğinde temelleri atılan Sovyet sosyalizminde ikinci ekonomi hiçbir zaman yok olmadı. Stalin döneminde dizginlendikten sonra Hruşçov döneminde yeni bir enerji ile ortaya çıktı, Brejnev döneminde serpildi ve Garbaçov – Yeltsin dönemlerinde pek çok açıdan birinci sosyalist ekonominin yerine geçti (ii).

Söz konusu ikinci ekonomi tüketici bazı tüketici ihtiyaçlarını karşılamış ve doğabilecek memnuniyetsizlikleri bertaraf etmişken, aynı zamanda sosyalist bir ekonominin önceliği olmayan başka ihtiyaçları da gündeme getirmiş ve başka memnuniyetsizleri gündeme getirmiştir. Ayrıca ikinci ekonomi birinci sosyalist ekonomiden işgücü ve malzeme çalınmasına da hizmet ettiği için sosyalizmin verimliliğin azalmasına da yol açmıştır.

Benim tezim odur ki Küba’daki reformlar, belirli bir ölçekte de olsa ekonomide hali hazırda yer tutan ve SSCB örneğinde görüldüğü üzere çözülüşün ekonomik zeminini yaratabilecek ölçüde büyüme potansiyeli taşıyan ikinci ekonominin kontrol altına alınması amacıyla gündeme gelmiştir ve yerinde kararlardır.

“Herkese emeği kadar” sosyalist ilkesine aykırı biçimde işsizliği sıfırlamak için kamuda istihdam edilen kesimin geliri bu kadar düşükken ve tarımsal üretim bu kadar yetersizken mevcut durum ikinci ekonomiyi davet etmektedir. Reformlar sayesinde verimsizlik yüzünden Kübalıları mutlu etmekte yeterli olmayan pek çok hizmet, yasa dışı bir ikinci ekonominin oluşmasına gerek kalmadan kayıt altına alınmış özel sektör tarafından karşılanacak. Küba hem verimliliği artırarak, hem de yasadışı ikinci ekonominin önüne geçerek bir taşla iki kuş vurmuş olacak.

“Yasal” bir karakter kazanan ikinci ekonominin zamanla birinci sosyalist ekonomiyi aşındırma ve ikinci ekonomi sayesinde turizm sektöründe de örneklerine rastlanan yeni zenginlerin zamanla yıkıcı bir güç haline gelme ihtimalleri kesinlikle gündem dışı değil.

Bununla birlikte SSCB ile kıyaslandığında Küba’nın bir “önderlik” avantajı var. Kemal Okuyan’ın da ifade ettiği gibi, “Garbaçov da öyle başlamıştı Küba önderliğinin asla hak etmeyeceği bir benzetmedir, tek sözcükle ayıptır.”

SSCB, Hruşçov dönemiyle birlikte istikrarlı bir şekilde sosyalist ekonominin lehine genişleyen ikinci ekonominin canlı tuttuğu burjuvazinin zamanla SBKP’ye sızması ve nihayetinde iktidara gelmesiyle ortadan kalkmıştır. Çözülüş tezlerinde çubuğu iradeciliğe bükmek, çözülüşü salt Gorbaçov’un 1987-1988 yıllarında kafası karışık bir sosyalistten kararlı bir sosyal-demokrata dönüşmesiyle, sonrasında kararlı bir karşı devrimci olan Yeltsin tarafından bir kenara atılmasıyla açıklamaya çalışmak Marksizmi hafife almak olur. “Son tahlilde” çözülüşü de ekonomi belirlemiş, karşı-devrime ikinci ekonomi sayesinde palazlanan ve SBKP’ye sızan burjuvazi damgasını vurmuştur.

Küba’yı benzer bir tehlikenin beklediği tezi sadece bir ihtimal olarak değil, güncel bir değerlendirme olarak öne sürülüyorsa, bunu söyleyen kişinin Küba’dan haberi olmadığı rahatlıkla söylenebilir. SSCB toplumu sosyalizmin kazanımlarına yabancılaşmıştı ve liberal bir ekonomik sistemde sosyalizmin kazanımlarına “ek olarak” daha yüksek yaşam standartlarına sahip olabileceğine inandırılmıştı. Belki de bir Danimarka olmayı umuyorlardı…

Örgütlü Küba halkı ve önderliği ise sosyalizmin gündemden düşmesi halinde kendisini bekleyen yıkımın farkında: “Şayet buraya kapitalizm gelecekse, bu, Honduras’ın, Panama’nın, Nikaragua’nın ya da El Salvador’un kapitalizmi olur. Nesnel olarak bu böyle, çünkü kapitalizm çevre ülkeler üzerinde merkez ülkelerin tahakküm kurduğu küresel bir sistemdir. Bu yüzden sırf arzuya dayalı olarak Küba’yı Danimarka’ya çeviremezler. Eğer Danimarka’nın yaşam standardına ulaşacaksak, bu, sosyalizm altında olacak (iii).

(i) "Küba kapitalizm yoluna girmeyecek", Bizim Amerika’da yayınlanan Ernesto Gomez Abascal’la röportaj metni.
(ii) İhanete Uğrayan Sosyalizm, Roger Keeran – Thomas Kenny, syf. 81.
(iii) "Neo-Liberalizm Küba’ya Giremeyecek", soL portalda yayınlanan José Bell Lara ile röportaj metni.