İleri tarım müzakerelerinde neler oluyor? (Burhan Özalp)

Başta ABD olmak üzere dünya ticaretini serbestleştirmek isteyen emperyalist ülkelerin girişimiyle 1948 yılında imzalanan Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) ile başlayan süreç günümüzde Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ile devam ediyor. GATT’ın imzalanmasından sonra dünya ticaretindeki serbestleşme sürecini daha da ileri götürmek için ülkeler arasında görüşmeler yapıldı. Her ülke açısından önemli bir sektör olan tarım, ABD ile AB’nin birbirlerine toleranslı davranmalarından dolayı çok uzun bir süre gündem dışı kaldı. Tarım, her ne kadar Kennedy ve Tokyo Turları’ında gündeme girse de asıl olarak şiddetli tartışmalara sahne olacak şekilde Uruguay Turu’nda müzakere konusu oldu. Sekiz yıl süren Uruguay Turu sonrasında ortaya çıkan DTÖ Tarım Anlaşması, pazara giriş, ihracat sübvansiyonları, iç destekler konusunda yeni düzenlemeler getirdi. Bu yeni düzenlemelerin yükümlülükleri Gelişmiş Ülkeler (GÜ) ve Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ) için farklı oldu. En Az Gelişmiş Ülkelere (EAGÜ) ise hiçbir yükümlülük getirilmedi.

Tarım Anlaşmasının 20. Maddesi gereğince yapılan ve Doha Kalkınma Turu’na dahil edilen İleri Tarım Müzakereleri çok önemli tartışmalara konu oldu. Yapılan bu çetin tartışmalarda, başta ABD ve AB olmak üzere GÜ’lerin, GOÜ’ler ve EAGÜ’lerin taleplerini duymazdan geldikleri için müzakereler zaman zaman durma noktasına geldi. İleri Tarım Müzakereleri’nde, Brezilya, Çin ve Hindistan’ın başını çektiği G-20’nin ortaya çıkması daha önce ABD ve AB merkezli yürütülen müzakere biçimine son verdi. Önceki müzakerelerde ABD ile AB anlaşmaya varırdı diğer ülkeler de bu anlaşmayı da kabul ederdi.

Doha Kalkınma Turu’nun başlamasından sonra İleri Tarım Müzakereleri açısından 2003 yılında Stuart Harbinson tarafından yapılan taslak modalite (usül) önerileri üzerine tartışmalar şiddetlendi. Bu önerilere tarımda çok fonksiyonluluğu savunan AB ve tarımda serbestleşmeyi savunan ABD’nin yoğun eleştirilerine maruz kaldı. Bunun üzerine Cancun Bakanlar Konferansı öncesinde, ABD ve AB’nin aralarında anlaşmaya vararak ortak bir yayınladıkları çerçeve metnine karşı G-20 kendi önerilerini içeren metni ortaya attı. Böylelikle İleri Tarım Müzakereleri’nde G-20 ile ABD-AB ilk kez karşı karşıya geldi. Bu karşı karşıya geliş Cancun Bakanlar Konferansı’nda da devam etti. G-20 ile ABD-AB arasında anlaşmazlık ortaya çıktı. Cancun’da ABD-AB ile G-20 arasındaki anlaşmazlık dışında bir yanda önemli kalkınma sorunları olan, özellikle tarım sektörlerine dayalı bir ekonomiye sahip, Benin, Burkina Faso, Çad ve Mali gibi ekonomileri pamuğa dayalı DTÖ’den zarar görmüş güney yarıküre ülkeleri, diğer yanda tarımını desteklemeye devam etmek isteyen gelişmiş AB ve ABD ikilisi iki ayrı zıt kutup oluştuyordu. Benin, Burkina Faso, Çad ve Mali gibi dört Afrika ülkesinden oluşan “Pamuk Girişimi” özellikle ABD’ye dönük bir çağrıda bulundu. Bu çağrıda, kendilerinin pamukta üstünlüğe sahip olmalarına karşın, ABD’nin tarım ticaretinde serbestleşmeyi savunmasına rağmen kendi pamuk çiftçisine yaptığı aşırı sübvansiyonlar nedeniyle uluslararası pamuk ticaretinde haksız bir üstünlük elde ettiğini bunun da kendi ülkelerinde geçimini pamuktan sağlayan milyonlarca insanın yoksulluğa sürüklenmesine neden olduğunu dolayısıyla bu sübvansiyonların 2006 yılına kadar kaldırılması ve ortaya çıkan zararlarının karşılanması gerektiğini ısrarla savundular. Cancun Bakanlar Konferansı yaşanan bu şiddetli tartışmalar İleri Tarım Müzakerelerini durma noktasına getirdi ve GOÜ ile EAGÜ’lerin taleplerinin karşılanmasının elzem olduğu anlaşıldı.

Cancun Bakanlar Konferansı sonrasında G-20’nin dikkate alınması gereken bir müzakere gücü olduğu ortaya çıktı. Cancun Bakanlar Konferansı ile durma noktasına gelen müzakereleri ABD ile AB girişimleriyle tekrardan canlandırmaya çalıştı. Böylelikle 2004 yılında Cenevre’de yapılan toplantıdan 2005 yılında Hong Kong’da yapılacak konferansla uygulamaya girecek olan bir çerçeve metni imzalandı. Burada pazara giriş, ihracat sübvansiyonları, yurtiçi desteklerde yapılacak uygulamalar ortaya kondu. Ayrıca çerçeve metninde pamukta yaşanan sorunlardan dolayı “Pamuk İçin Özel Komite” kurulması kararlaştırıldı. Bu, Cancun’da dört Batı Afrika ülkesinin yaptığı itirazlarının etkili olduğunu gösteriyor.

2005 Hong Kong Konferansının beklentilerin altında sonuçlandığından dolayı uygulayamaya konulacak olan modalitelerin sonuçlandırılması 30 Nisan 2006 tarihine ertelendi. Fakat modaliteler 30 Nisan 2006 tarihinde de sonuçlandırılamayınca müzakereler 24 Temmuz 2006 yılında ilk kez askıya alındı. Cancun Bakanlar Konferansı tarım konusunda çok ciddi tartışmalara sahne olmasına ve müzakerelerin durma noktasına gelmesine karşın müzakereler ne durdurulmuş ne de askıya alınmıştı. Fakat Hong Kong Bakanlar Konferansı sonrasında müzakerelerin askıya alınması GÜ’ler ile GOÜ-EAGÜ’ler arasında tarım alanındaki uzlaşmazlığın nasıl tavan yaptığını gösteriyor.

Müzakerelerin askıya alınmasına rağmen müzakere ortamı tekrardan yaratılmaya çalışıldı. 2007 yılında müzakereler yeniden başladı. Yapılan toplantılar ve tartışmalar sonrasında Falconer Metni esas alınarak 2008 Cenevre Toplantısı’ndan tarım ticaretinde serbestleşmeyi daha ileri noktaya götürmek için pazara giriş, ihracat sübvansiyonları ve yurtiçi destekler konularında düzenlemeler çıktı. Fakat 2008 Cenevre toplantısı sonrasında ortaya çıkan küresel finansal kriz ticarette korumacılık refleksini tetikledi. İş başka ülkelerin tarımını tasfiye etmek olunca serbestleşmeci politikaları savunanlar, finansal krizle birlikte birden korumacı politikaları uygulayanlar olup çıkıverdi. Örneğin, ABD hala rekabet edebildiği alanları dışarıda tutarak ticarette serbestleşme konusunda isteksiz davranmaya başladı.

2009 ve 2011 yılında Cenevre’de yapılan toplantılardan da bir şey çıkmadı. 3-6 Aralık 2013 tarihinde Bali’de yapılan konferans öncesinde GOÜ’lerin ve EAGÜ’lerin talepleri karşılanmadığı için İleri Tarım Müzakereleri tıkanmış durumda.

Türkiye’nin İleri Tarım Müzakere’lerindeki pozisyonu ülke tarımına özgü olmaktan çok AB’ye üyelik sürecinden dolayı AB’ye bağımlı oldu. İleri Tarım Müzakereleri sonucunda ortaya çıkacak bir anlaşmadan, Türkiye en çok pazara giriş kapsamında tarife indirimlerinden etkilenecek. Çünkü Türkiye tarımını dışarıya karşı neredeyse sadece tarifelerle (gümrük vergileri) korumaya çalışıyor.

Türkiye’nin tarım ürünlerine verdiği ihracat sübvansiyonları ihmal edilebilecek düzeyde. Fakat İleri Tarım Müzakerelerinde alınan GÜ’lerin ihracat sübvansiyonlarını 2013 yılına kadar kaldırması kararı uygulanırsa, Türkiye’nin pamuk gibi önemli ithalatçı olduğu ürünlerde ithalat maliyeti artacak.

Türkiye’nin yurtiçi desteklerde herhangi bir indirim taahhüdü yok. Ancak buna rağmen AKP’li yıllarda tarım politikaları şekillendirilirken DTÖ dikkate alındı. Bunu Tarım Reformu Uygulama Projesi, Tarım Stratejisi, Tarım Kanunu kararlarında rahatlıkla görebiliriz. Destekleme sistemi serbest piyasa sistemiyle uyumlu hale getirildi. AKP’li yıllarda tarımsal destekler cari olarak artarken reel olarak azaldı.