Hükümet mi Cemaat mi? (Adnan Acar)

Yankesicilikte bir yöntem vardır. Bir çetenin iki üyesi kalabalık içinde birbirlerine dalaşıp kavga ediyormuş gibi yaparlar. Kavga edenlerin yandaşları gibi gözüken birileri de ortalığı kızıştırır. Kavgayı gören bir takım meraklı işgüzar araya girip ayırmaya çalışırken bir takım meraklı alık da film izler gibi izlemeye koyulur. Artık herkesin ilgisi öylesine kavgaya yönelmiştir ki kimse çevresinde olup bitenin ayrımında değildir. Fırsat bu fırsat diyen çetenin başka üyeleri de işgüzarların ve alıkların cüzdanlarını yürütür ve ortadan kaybolur. Tezgâh tamamlanınca da birbirini paralayacakmış gibi görünen kavgacılar birden bire barışıverir ve sarmaş dolaş uzaklaşırlar. O zamana dek durumu anlamayan işgüzarlar ve alıklar soyulduklarını kavgacılar çekip gittikten ve ortalık sakinleştikten sonra fark ediverir ne var ki olan olmuş, giden gitmiş, iş işten geçmiştir. Bu konunun elbette yazacaklarımla bir ilgisi yok. İlgi çeksin diye yazıldı.

Son günlerde Türkiye’nin gündemi cemaatle hükümet arasında kavga nedeniymiş gibi görünen dersaneler kapatılsın mı kapatılmasın mı konusuna kilitlendi. Yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal örneği kapatılsın dersen AKP yanlısısın kapatılmasın dersen cemaatçi. Bu arada öğretmenlere meydan dayağı atılıyormuş, çalışanların kıdem tazminatları üzerinde oyunlar oynanıyormuş, hükümet Apo’yla , Barzani’yle kapalı kapılar ardında anlaşmalar yapıyormuş, Türkiye’de milyonlarca genç üniversiteye girebilmek için çocukluklarını ve gençliklerini yarış atı gibi yarıştırarak tüketirken Suriyelilerin üniversiteye sınavsız girmesi söz konusuymuş, hemen her gün pek çok kişi sudan nedenlerle tutuklanıyor, işkence görüyormuş, kim bilir alel acele meclisten ne yasalar geçiriliyormuş hepsinden önemlisi seçimler yaklaşıyormuş, birden bire seçmen sayısı birkaç milyon artıvermiş, başta İzmir olmak üzere pek çok önemli kenti ele geçirmek için Suriyeliler ülkenin değişik yerlerine yerleştiriliyormuş ve daha duyurulmayan ne tezgâhlar dönüyormuş kimin umrunda! Ne ana akım medyada ve onun anlı şanlı medyatörlerinde ne seçmenin bu yanındaki %50’sinde ne de öbür yanındaki % 50’sinde tık yok. Varsa yoksa dershaneler kapatılsın mı kapatılmasın mı? Hükümet mi cemaat mi? Ne var ki atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra yakınmak bir işe yaramayacaktır.

Peki acaba gerçekten hükümetin dersanelerin kapatılması gibi bir sorunu var mı? Ya da kapatılırsa cemaat gerçekten yıpranacak mı? Daha açıkçası gerçekten hükümet ve cemaat arasında dersane diye bir sorun var mı?

Diyelim ki dersaneler kapatıldı, dersane işletmeciliği yapan cemaat bundan ne yitirir? Cemaat önemli bir gelir kaynağını mı yoksa kendisine militan yetiştirdiği insan kaynağını mı yitirir? Dersaneler kapatılıp özel okullara dönüştürüldüğünde ki cemaatin sahip olduğu dersaneler için bu hiç de zor bir iş değildir, cemaat aynı gelir ve insan yetiştirme kaynağını bu özel okullardan sürdüremez mi? Kaldı ki bugün elinde bulundurduğu pek çok özel okul sayesinde bu alana hiç de yabancı değildir. Dersanelerin kapatılmasında sorun yaşayacak cemaat ve ona bağlı dersaneler değil, özel okul koşullarını sağlayamayacak olan küçük gariban dersanelerdir ki bu ne cemaatin umrundadır ne de hükümetin. Durum böyle olunca da bugün gündemi işgal eden dersane, hükümet ve cemaat kavgası hiç de gerçekçi olmasa gerek.

İşin bir diğer yanı da, ille dersaneler kapatılsın deyip hükümetin kapatılmasın diyerek cemaatin yanında olmak mı gerekir? Her şeyden önce dersaneler bozuk eğitim sisteminin ürünüdür, bozuk eğitiM sistemi de çarpık gerici anamalcı düzenin. Aydınlanmanın çağdaşlaşma adına ilk uygulaması eğitim hamlesidir. Ne var ki Köy Enstitüleri’nin kapatılmasıyla birlikte başlayan karşı devrimci hamle ardından süregelen hatalar zinciri de konunun bugünkü duruma gelmesine yol açmıştır. Her alanda olduğu gibi eğitimde de bölgesel eşitsizlikler, fen liseleri, Anadolu liseleri, kolejler gibi okullarla üniversitelere sınavla girme zorunluluğu da dersanelerin doğmasına neden olmuş, artık sistem eğitim sistemi olmaktan çıkıp öğretim yarışına dönmüştür. Başlangıçta eğitim öğretim yetersizliğine destek unsur gibi masum bir görüntüyle sunulan dershanecilik anamalcı düzende hemen kendine yer açarak başlı başına bir sektör oluşturmuş ve eğitim anlayışının dışlanarak öğrenime dönüşmesini sağlamış ve yönlendirmiştir. Sınavla girilen okulların sayısı hızla artmış, bu okullara ve üniversitelere girebilmek için yapılan sınavlarda sorulan sorular okullarda değil dersanelerde öğretilmeye başlanmış, dershaneler bir destek kurumu değil iyi okullarda okuyabilmek ve üniversite kazanabilmek için bir zorunluluk haline getirilmiştir. Bütün bu süreç incelendiğinde de ülkenin ciddi bir eğitim öğretim sorunu olduğu ortadadır. Bu soru için de ne dersanelerin kapatılıp özel okullara dönüştürülmesi bir çözümdür ne de olduğu gibi sürdürülmesi yani ne hükümet yanlısı olmaya gerek vardır ne de cemaat. Daha açıkçası ülkenin bugün ne dersane gibi bir sorunu vardır ne de böyle bir gerçek kavga.

Türkiye’deki eğitim öğretim sorununun çözümü için öncelikle köklü bir eğitim öğretim devrimi gerçekleştirmelidir. Yalnızca dersaneler değil, bütün özel okullar ve imam hatipler de kapatılmalı, eğitim ve öğretim parasız olmalı, toplumsallaştırılarak bölgeler arası eşitsizlik ortadan kaldırılmalı, eğitim ve öğretimde sınava bağlı yarışa son verilmeli, ödenek artırılmalı, eğitimcilerin yaşam ve çalışma koşulları düzeltilmeli, eğitimcilerin eğitimi güçlendirilmeli, bir an önce gerici eğitim terk edilip çağdaş ve bilimsel eğitime geçilmelidir. Aksi halde dersaneler kapatılsın mı kapatılmasın mı, cemaat mi hükümet mi kavgasına kafa yormak gündem saptırmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

[email protected]