Haziran'dan öğrenmek zor mu? -1 (Özenç K.Demir)

“Mayıs Bitimi Uzun Haziran” kastımız. İsyan, Haziran sonraları siyasal öznelerin soluklanma ve tasnif aralıklarında ve sonrasında değerlendirmeye tabii kılındı.Öğrenme ile kurulan ilişki beslenmeye ve gelişmeye yol açmadı.Çünkü öğrenmek,dört bir yana saçılmış analizleri toplayıp dört nala teorik salınım yaparak olmuyor.Müfredat ve analitik bir doğrultu belirlenmeksizin yapılan öğrenim beslenme saatinde entelektüel bir obezite ,teneffüs saatlerinde ise yönsüz bir enerji doğuruyor.

Neoliberal hegemonya tesisine ideolojik cephanelik temininde bulunanlardan, sol/demokrat hareketlerin çeşitli akımlarına ve oluşabilecek yeni siyasal üstyapıyı formüle etmek isteyenler ellerine iğne ipliği aldılar ve don biçmeye başladılar “gezi’ye”.Fotoğraf karelerine sığamayacak gerçeklikleri kendilerine uygun bir fotoğraf çekerek ölçü almaya ve yol almaya başladılar.

Bu noktada başlangıç ilkeleri açısından uzlaştığımızı düşündüğüm Sol Cephe için,yeniden Haziran’a bakmayı ve gerekli müdahalelerle müfredatımızı zenginleştirme çabasına girmeyi deneyeceğim.

Öncelikle politik ve düşünsel faaliyetimizin zemini ve bu zeminle ilişkilenişimiz üzerinden bir değerlendirme yapmalıyız. Ezilenlerin/emekçilerin maddi hayat pratiklerinde düşleyecek ,düşleyip eyleyecek bir zemin erimiştir.Toplumsal /siyasal değişim ve dönüşüm başlıklarıyla, kendi düşünsel ve politik faaliyetleri arasında görünür bir bağ kuramayan sol ,değişmez özne,hikmetinden sual olunmayacak güç dengeleri ve jeo-stratejik analizler yaparak siyaset dışı bir konumda yer almıştır.AKP/CHP/MHP tabanları kodlaması ve şirketleşen siyasetin temsil profilleri üzerinden tasnife kalkışmak,diğer değerlendirme zeminlerine karşı bir körleşmeyi de beraberinde getirmiştir.Bu başlık Haziran’daki siyasal pratik açısından neredeyse solun tüm bölmelerinde farklı türlerde başlıklarda belirgin olmuştur.Bir ekip “ulusalcılar niye var”,bir grup “sınıf nerede”,bir grup “nerde bu Kürtler?” vs. sorular sorabilmiştir.Genellikle değişen toplumsal formasyon ve siyasal konumlanmalar üzerinden bir düşünme gerçekleştirilemediği için,Reyhanlı’nın yanına Roboski yazmayı akıl edemeyip,Kürtler gelirse bu kitle dağılır korkusu yaşayıp,arkasından da nerde bu Kürtler ,Kürt dostlarımız da bizi anlasın diyerek hesaplaşmaya girebildiler.Yıllardır,sınıf mücadelesini sendikal mücadeleye indirgeyen şabloncular ,grev oldu nerde bu sınıf diye hayıflanıp,isyanın sınıfsal sebeplerden kaynaklanan fakat “kendisi için sınıfa” dönüşmeyen ya da yeni bir siyasallıkla sınıfın yeniden oluşum gösterdiğini görmediler.İktidarın ve liberal kalemşorların “Zengin Kadıköylü chpli laikçi Ergenekoncu ulusalcı” tipolojisine saldırmakla kendini eyleyenler ise kendilerini post-kemalist aydın işlevi gördüklerinin farkına bile varamadılar.

Değişen özneyi anlamak elzem.Onun içinse insanı anlamalıyız.Kendini yaratan insanı.Zihinsel ve kolektif eylem pratiğinde gelişen insanın birçok siyasal ve toplumsal başlıkla ilinti kurabileceğini düşünüyoruz.Bu zemin bizi dört bir yana seslenebilen bir özne yapmayabilir,ama dört bir yan bize bakacak duruma geldiğinde onlara dönük bir projeksiyon geliştirmemizi sağlar.Özetle neoliberal hegemonya bütün burjuva kamusallıklarına ve ideolojik yapılarda varettiği kamusal alana saldırıyor bunu yeniden dönüştürüyor,tanımlıyor.AKP ise bir yandan burjuvazinin çıkarlarıyla bir bağ kurarken,bir yandan siyasal ve toplumsal alanı yeniden kodluyor.Doğurgan ve edilgen kadın,kindar genç,ergenekona karşı Alevi,gece gündüz Trt Şeşte halay çeken Kürt örnekleri AKP’nin bu kamusallığı nasıl kuşattığını ve yeniden kodladığı hakkında bize bir fikir verebilir.AKP karşıtı mücadelede ,aşınan ve kendi tarihsel zeminiyle çelişen burjuva kamusal alanlar yeniden tanımlanırken,bununla mücadeleyi proleter kamusal alan tahayyülü ile aşabileceğimiz düşünüyorum.

Sonuç olarak, AKP ile olan mücadelenin siyasal boyutunu,sosyal ve sınıfsal boyutları ile zenginleştirmemiz elzem. Kendi varolma zeminini kaybederken sokağa atılan,kendini sokakta bulan “toplam” ,sokağa indi ve birçok varolma zeminiyle buluştu,halk oldu.Ben insanım,kendi eylemimi ortaya koyabilirim ve bu rasyonel bir durum olmaktan ziyade kolektif bir eylemin parçasıdır dedi.Bizim de sosyalistler olarak,bu “insanla” ilişkilenmemiz ve yeni kolektif siyasal/toplumsal inşa için cephemizi olgunlaştırmalı ve derinleştirmeliyiz..