Dersim 38 (Engin Deniz)

Tam 75 yıl oldu! Yakın tarihimizin en büyük acısı, hala kanayan bir yara…

Katliam, zorunlu göç, kayıp çocuklar…

Konuya yabancı olanlar için, kısaca 1937-38’de Dersim’de ne olmuştu kısa bir özetleyelim.

Şeh Sait isyanı sonrası, 1926’dan başlayarak her aşaması adım adım planlanmış ve 1937-38 yıllarında büyük bir kıyımla sonuçlanmış olan süreç Cumhuriyet tarihinin en büyük devlet suçu olarak tarihte yerini almıştır. Genç-yaşlı, çoluk çocuk demeden toplu bir imha ve sürgün operasyonuna dönüşen askeri harekât operasyona katılmış askerler tarafından bile “hatırlanmak istenmeyen dönem” olarak ifade edilmektedir. Otuzlu yıllarda faşist İtalya ve Almanya’nın bazı uygulamaları ülkemizde Kemalist iktidar tarafından Dersim’e reva görülmüştür.

Neden mi?

Dersim coğrafi açıdan izole dört tarafı dağlarla çevrili, derin vadiler ve sarp kayalıklarıyla geçit vermez bir bölgeydi. Bölge tarıma elverişsiz, insanı fakir ve aşiret örgütlenmesine dayalı bir toplumsal yapı mevcuttu. Osmanlı için yüzyıllarca yok sayılmış bu bölgede aşiretçiliğe dayalı toplumsal yaşam, doğal korunaklı yapısı içinde Tanzimat dönemine kadar kendi kurallarıyla, merkezi otoriteden büyük oranda bağımsız varlığını sürdürmüştü. Tanzimat döneminde Avrupa karşısında yaşanan gerilemeyi durdurmak adına mali ve askeri açıdan toparlanma derdine düşen Osmanlı İdaresi Dersim’i “hatırlamış” ve bundan sonra Dersim’in başına büyük belalar gelmiştir.

Raporlarda “çıban başı” olarak ifade edilen Dersim’in merkezi otoriteye tabi kılınması isteği, Cumhuriyet döneminde, Koçgiri ve Şeh Sait deneyimleri ışığında daha da güçlenmiş, geç olmadan “çıbana” müdahale etmek için, aşamalı olarak, yollar-karakollar yapılmış, silah toplanmış, aşiretler arasındaki hasımlıklar değerlendirilmiş ve son olarak askeri harekat gerçekleşmiştir.

Dersim’de yaşananlar Resmi Tarih’e göre isyan, gerçekte katliam ve Dersim halkı için kuşaktan kuşağa aktarılan travmadır. Dersim, Cumhuriyet tarihinin en büyük devlet suçudur. İsyan bastırma adı altında yürütülen harekatın neden büyük bir katliama dönüştürüldüğü sorusu ayrıca tartışılmaya değer bir konu olmakla beraber bu yazının sınırlarını aşmaktadır.

İslamcı çevrelerce Cumhuriyet tarihinin dışına taşırılmayan Dersim meselesinin kökleri Osmanlı’dadır. Özellikle Abdülhamit döneminde bölgeyle ilgili çok sayıda rapor hazırlanmış ve çeşitli zamanlarda çok sayıda sefer düzenlenmiştir. Hatta bir adım ötesine geçerek söyleyelim Dersim’de katliam yapma düşüncesi Abdülhamit döneminde doğmuştur, ancak hayata geçirilememiştir. Dersim mutassarıfı Arif Bey’in 1903 tarihli içişleri bakanlığına sunulan raporun, 1930’larda adım adım hayata geçirilen harekatın temeli olduğu açıkça anlaşılıyor.

“Dersim’de ıslahat yapmak içinse:

A)Dersim dahilinde merkezleri Ovacık,Nazımiye, Mazgirt, Çemişgezek olmak üzere 5’er yüz mevcutlu 4 tabura ilaveten iki tabur iki top ilave olunur ve işe Mazgirt ve Hozat cihetlerinden başlanarak uslandırmaya devam oluna oluna bir koldan Kızılkilise ve Kalan , diğer koldan Ovacık cihetlerine gidilirse amaca ulaşılır.
B)Ancak bu hareketler yapılırken, Dersimlilerin elinden her türlü silah tamamen toplanmak …”

Raporun devamında yapılması gerekli sürgünlerden ve şiddetten başka çözüm yolunun olmadığından söz edilmektedir.

Bu raporla 1926’da Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey tarafından hazırlanan raporundaki söylem ve çağrılar birbirini tamamlar niteliktedir. Faik Bulut tarafından “Dersim Raporları” başlığı altında kitaplaştırılmış olan bu raporlar gösteriyor ki 1937-38’de Dersim’de bir isyan başladığı oldukça şaibelidir. Dersim’in merkezi otoriteye bağlanması düşüncesiyle oluşan müdahale planı, Cumhuriyet’le beraber oluşan yeni paradigmayla birlikte hayata geçirilmiştir. Sınıflı toplumlardaki halk-iktidar çelişkisinin tarihsel gerçekliği ne Kemalist iktidarın Dersim’de uyguladığı vahşeti aklar ne de Osmanlı’nın Anadolu Alevilerine yüzlerce yıl uyguladığı zulmü.

1896’da başlayıp Cumhuriyet döneminde de devam eden raporlar gösteriyor ki, Osmanlı sevdalıları tarafından her türlü kötülüğün kaynağı olarak gösterilen ittihatçılık ve Kemalizm tek suçlu değildir. Kaldı ki, bugün hoşgörülülük yakıştırması yapılan Osmanlının halklara, özellikle Alevi kesime uyguladığı zulmün hesabı oldukça kabarıktır. Yavuz, İkinci Mahmut, Kuyucu Murat ya da Hamidiye Alayları Osmanlı tarihinin pek üzerinde durulmayan tarafıdır.Yakın dönemde isimlerini duyduğumuz iki zat-ı muhterem var ki, bunların kim olduğuna bakıldığında AKP’lilerin Dersim konusundaki samimiyetleri daha bir net görülüyor!

Erdoğan tarafından övgülere mazhar olan Ebusuud Efendi, Yavuz Sultan Selim'in Şeyhül İslam'ı ve "Alevilerin, canları, malları, namusları size helaldir" diye fetva veren şahıstır.

Başka bir muhterem de İdris-i Bitlisi diye anılan zat, ismi AKP’li bir vekil tarafından Piyer Loti tepesine verilmesi önerilen, Selim Şahnamesinde Sünni Kürtleri kışkırtarak kırk bin Kızılbaş’ı katlettiklerini yazmıştır. Bu nedenle aleviler arasında Cellat ve İblis sıfatlarıyla birlikte anılmaktadır.

İkiyüzlülüğü görmek için o kadar eskiye gitmesek de olurdu.

Sivas katliamcılarının zaman aşımından kurtarılmasına 'hayırlı' olsun diyen, cem evlerine “ucube” diyen bir Başbakan’dan söz ediyoruz. Peki, Dersim konusundaki özrü önemsiz miydi? Kuşkusuz bir önem atfedilebilir, ancak Erdoğan ülkede ve bölgede kardeşliği değil düşmanlığı körüklediği için bu özür kimseyi rahatlatmamaktadır. Alevilere yönelik ayrımcı-asimilasyoncu söylem ve politikalardan vazgeçmeyen AKP’lilerin Dersim’den söz etmesinin bir tek açıklaması görünüyor: Acıyı sömürmek. Tarihsel bir acının, Osmanlıyı “AK”lamak, Birinci Cumhuriyeti karalamak için değerlendirilmesi doğrusu bu iktidara yaraşır bir politika!

Dersim’den söz eden bir iktidar için samimiyet testine mi ihtiyaç var? Yapılanlar yetmedi mi? Dersim yıllardır baraj ve HES projeleriyle talan ediliyor. Dersim işsizliğin en yüksek olduğu illerden biri. Dersim 30 yıllık savaşın en büyük acılarını yaşayan coğrafya! Herkesin barıştan söz ettiği şu günlerde var olan sorunlara yenileri ekleniyor. Dersim’e yeni karakollar yapılıyor. Ovacık ilçesinde siyanürle altın arama çalışmaları için zemin hazırlanıyor.

Biz Dersimliller bunlara nasıl inanalım şimdi!