Çürümenin Kontrolsüzlüğü ve Hız (Erdem Yalçın)

Çürümeye dair bir “baba teori” nin oluşturulamayacağı nedenleriyle birlikte daha önce ele alındı. Bununla birlikte, çürüme üzerine, kimi somut verilerden hareketle bazı çıkarsamalar yapmaya çabalamanın bir karşılığı olacağını düşünüyorum.

Öyleyse, verileri neye göre sınıflandıracak, nasıl bir yapıya göre seçici davranacağız?

Çürüme üzerine, kapitalizmin yapısal özelliklerine dayanan, emperyalizmin hesaba katıldığı değerlendirmeler yapılabilir. Yapıldı da. Ancak, “bugünün” verileriyle çürümenin güncel üstyapısal bulaşımlarına odaklanmak ve sesli düşünmek sanıyorum meseleye Türkiye'li bir karakter kazandırma noktasında önemli olacaktır. Seçiciliğimin kıstaslarını da buna göre belirliyorum.

Biraz daha somutlayalım...

Ciddi bir dönüşüm sürecinden geçen, paradigması değişen, ideolojiler alanında yeni bir şemsiyenin yürürlükte olduğu, siyasal gelişmelerin ağızları açık bırakan bir şekilde ilerlediği Türkiye'de, az önce sayılanlar dolayısıyla çürüme yeni kanallar bularak hızını artırabilir mi? İşin somutu ve sorusu budur. Cevabı da kuşkusuz evet olacaktır.

Burda biraz durup ek yapmak gerekiyor. Aşağıda yazılacak tezlerin somut karşılığı olan “peki ne yapmalı” sorusunun cevabı, yine daha önce yazıldığı üzere “halihazırda yapılanlara hız vermek” olacaktır. Dolayısıyla, bu yazı boyundan büyük işlere kalkışmaktan öte kimi noktalara parmak basmayı amaç ediniyor sadece...

1. Çürüme dört başı mamur, nereye gideceği belli olan, bir doğrultusu ve hedefi olan, burjuva ideologları tarafından “masa başında planlanıp piyasaya sürülen” bir karakterden öte, belli oranda bilinçli bir çürütmeyi de barındıran ama en az bunun kadar ve hatta daha fazla düzenin egemenleri tarafından da kontrol edilemeyen bir süreçtir.

2. Kontrolsüzlüğün kaynağında, Türkiye egemen sınıflarının günü kurtaran, fazlasıyla güncel belirlenimli, kriz yönetimi üzerinden kendini vareden siyaset tarzının, ideolojik paradigmaları şamar oğlanına çevirmesi sonucunda ortaya çıkabilecek tehditlerin çıkmamasına duyulan güven var. Bu güvenin kaynağında çürüme “de” var.

3. Bu kadar ciddi bir sübap işlevi gören çürümenin doğal olarak kontrol edilebilecek pek bir yönü yoktur. Bir kir denizi yaratırsınız, o kir denizinde farklı bakteriler evrimleşip kirliliğin niteliğini değiştirir. Yapabileceğiniz yeni bakteriler ekleyerek kir denizini istediğiniz hale getirmeye çalışmak olur. Getiremezsiniz. Kontrolsüzlük buradadır ama kontrolsüz güç her zaman işe yaramamazlık etmemektedir.

4. AKP'nin ideolojisinin egemen ideoloji haline geldiği bu dönüşüm sürecinde, temiz su kaynağı bulamayanların, hadi adını koyalım, “eski” paradigmaya eklemlemlenerek kendini anlamlandıran, dolayısıyla bugün ne yapacağını şaşıran ve refleksleri gevşeyen, eklemleri aşınan ciddi bir toplumsal kesimin kir denizinden su içerek çürümeyi katalize etmesi güçsüz bir olasılık değildir.

5. Günümüzün egemen ideolojisinin hegemonyası altında “kendisine dair” herhangi bir aşınma hissetmeyen kendinde kitlelerin ise hali daha da berbattır. Bu toplam için eklemlerarası sıvı artık tamamıyla kir denizindeki sudan ibaret ve eklemler 360 derece dönmeye müsaittir.
İyiden iyiye yazıya kök salan kir denizi teşbihi için bir hatırlatmada bulunalım. Kir denizi buharlaşıp ufku karartmaya, yağmur olarak yağıp sudan doğrudan içilmese de bulaşmaya müsaittir.

Karamsarlık mı? Hayır, daha fazla hız.