Bitmeyen bekleyişlerin memleketinde toplumsallaşma (Uğur İşlek)

“Gün gelecek her şey farklılaşacak…”

Umudu çağrıştıran bu sözler, sosyalizme inanmışların bu memlekette en çok sarıldığı belki de sıkça sığındığı duygu anlatımıdır, bir tür iç dökmedir.

Gün gelecek sosyal demokrasinin içinden ileri bir kol çıkacak ve sosyalizmin temel toplumsal projelerini sahiplenecektir.

Gün gelecek devrimci demokrasi siyasallaşacak sosyalizm kavgasını devrimci renkleriyle bezeyecektir.

Gün gelecek Kürt emekçileri Kürt olduklarını sınıf kimliği üzerinden daha fazla hissedecektir.

Gün gelecek komünistler enternasyonal dayanışmalarını kimi iktidar olanaklarıyla biçimlendireceklerdir.

İşte o günler hep geçmekte ve beklentiler her yeni gündemde kendini yeniden üretmektedir. Anlar geliyor kuşkusuz. Karşılaşılan her anda, sosyalizme inananlar artık o günlerin zamanının geldiğini düşünmeye başlıyor. O anlarda bazen sosyal demokrasinin içinden kimi toplumcu sesler yükseliyor, yine o anlarda bazen kimi devrimci demokratlar hareket olmanın ötesini dillendirmeye başlıyor, bazen de o anlardan Kürt işçilerin birliği sloganları yükseliyor tıpkı yerel iktidar odaklarından yükselen kızıl bayraklar gibi. Fazla sürmüyor, işte o anlar tükeniyor, umutlar bir başka bahara erteleniyor.

Sosyalizme inananlar inatçıdır. Umut ederken de, bekleyişlerini canlı tutarken de… Oysa, bu memlekette bir türlü taşlar yerine oturmuyor, bir türlü su akıp yolunu bulmuyor.

Beklentiler umudun adı olmaktan çıkıyor kaderciliği gizliyor, sarıp sarmalıyor görünmez, hissedilmez kılıyor.

Oysa, sosyal demokrasinin içinden toplumcu unsurların cüretkar çıkışı da, devrimci demokratların demokratlıklarını aşmaları da, Kürtlerin maden katliamlarında, inşaat cehennemlerinde birer işçi olarak bu kaderi yaşadıklarını fark etmeleri de, tüm bunların hepsi komünist hareketin toplumsal projelerinin bu memlekette yeniden değer kazanması ile ilgilidir.

Komünist hareketin tüm toplumsal iddiaları insanidir. İnsanca yaşanılan bir memleket, insanca yaşanılan bir dünyayı kim istemez ki zaten.

Komünist hareketin tüm toplumsal iddiaları günceldir. Toplumun bütün yaşamsal uzantılarıyla birlikte topluca gericileştiği bir memlekette ve dünyada, toplumsal\tarihsel ilerlemeyi yeniden önemli kılmak gerekmez mi zaten.

Komünist hareketin tüm toplumsal iddiaları gerçekçidir. En liberalinden en muhafazakarına en demokratından en baskıcısına kadar kapitalizmin bütün iktidar modelleri denenmemiş midir zaten.

Komünist hareket adına sıralanan bu olanaklar, bezgin-bıkmış kopuşların, kaçınılmaz sürüklenişlerin, canı fena yanmış kızgınlıkların toplamını önemsemekten çok daha değerli değil midir?

Komünist hareketin toplumsallaşmasının önü tepkiselliklerin yan yana getirilmesinden medet umma arayışlarından çok daha fazla açık değil midir?.

Emin olun daha kolayıdır da…