“Anti-kapitalist Müslüman Gençler” Neden Bu Kadar Sevildi? (Ahmet Şahin)

-

Bu sene Taksim’deki 1 Mayıs eylemine acayip bir grup katıldı ve bu grup acayip ilgi uyandırdı. Köşe yazarları tarafından kararlaştırılmış ve bize bildirilmiş bulunan kamuoyunun genel kanısına göre “Anti-kapitalist Müslüman Gençler” 2012 1 Mayıs’ının en ilginç grubuydu ve Taksim’deki eyleme damgasını vurdu. 30/35 kişilik bir topluluğun nasıl olup da yüzbinlerin katıldığı bir eyleme damgasını vurduğunu anlamak için, genel kanıyı saptama hakkına sahip olan liberal solcuların nasıl bir 1 Mayıs görmek istediklerini ve gördüklerini incelemek gerekiyor. 1 Mayıs’ta goygoy peşinde! Liberal solculara göre 1 Mayıs çok güzeldi, çünkü eylemler coşkulu, “eğlenceli” ve cıvıl cıvıl geçmişti. Ortak kanı 1 Mayıs alanının çok farklı kimliklerin kendini ifade edebildiği bir platforma dönüştüğü şeklindeydi. Klasik sol anlayışın etkisinin azalması ise sevindirici olarak görülüyordu. 1 Mayıs bahar havasındaydı ve 1 Mayıs’ın “eğlence dozu yüksekti.” Bu sene polis ortada görünmüyordu. İnsanlar sere serpe Taksim Gezi Parkı’nın çimlerine yayılmıştı. Gezi Parkı mesire yeri gibi olmuştu. En güzeli de bu eylem pek de örgütlü değildi. Büyük ölçüde kendiliğindendi. Hiç örgütlü olmasaydı daha da güzel olacaktı ama ne yapalım. İnşaallah seneye tamamen örgütlülükten ve siyasetten arındırılmış bir bayram kutlarız. Liberal solcu basının haberlerinde ve köşe yazılarında sunulan tablo böyleydi. Ama bu gerçek durumdan çok liberallerin görmek istediği 1 Mayıs tablosu. Gerçekte 1 Mayıs alanı iddia ettikleri kadar rengârenk değildi. Alanda kızıl renk tartışılmaz bir şekilde baskındı. Eylem liberallerin hayal ettiği gibi örgütsüz, kendiliğinden değildi. İnsanları alana taşıyan hala sosyalist hareketin gücüydü ve işçi sınıfı ezilenlerin oluşturduğu gökkuşağının renklerinden biri değil, eylemin asıl sahibiydi. 2012 1 Mayıs’ı Türkiye sosyalist hareketinin güçlenmekte olduğunu gösterdi. Yüzü sola dönük olan kitleler yavaş yavaş üzerlerindeki ölü toprağını atmaya başladıklarını gösterdiler. İnsanlarda iyice rezilleşen düzene karşı öfke birikmiş durumda. Bu öfke yeni ve dinamik bir kitleyi hareketlenmeye zorluyor. Önümüzdeki dönem sosyalist bir çıkış için elverişli bir zemin sunuyor. Ama ne yazık ki sosyalistlerin çoğu bunun farkında değil ve ne yazık ki Türkiye solunda liberalizmin etkisi sanıldığının çok üzerindedir. Bu nedenle 1 Mayıs kürsüsüne hâkim olan hava alandaki gücü yansıtmayan, aksine onu soğuran, ziyan eden bir nitelikteydi. Türkiye sosyalistlerinin önemli bir bölümü hareketin dümenini aslında harekete hiç bir şey katmayan, aksine sürekli enerji çalan liberallere teslim etmiş durumdadır. Hiç gerekmediği halde sosyalist kimlik ısrarla geri çekilmekte ve sulandırılmaktadır. 1 Mayıs’ın rengârenk ve bir panayır havasında geçmesine önceden karar verildiği için kürsüden sürekli hangi siyasal doğrultuya işaret ettiği belli olmayan bir demokrasi, farklı seslerin bir aradalığı vurgusu duyuluyordu. Gözler sürekli farklı renkler arıyordu ve “Anti-kapitalist Müslüman Gençler” işte bu arayışa cuk oturdu. Türkiye’de bir İslami sol hareket yok. Ancak kimileri olmasını çok isterdi. Bu nedenle üç buçuk kişilik bir ucube girişim solun gündemine oturabildi. Resmen herkes bir rüyanın gerçek olabilmesi için seferber olmuş durumda. Bu ülkede bugüne kadar hiç bir hareket daha doğmadan bu kadar desteklenmedi. Hiç bir grup kendi dışındakiler tarafından bu kadar pohpohlanmadı. AKP’yi yenilgiye uğratmaktan umudu kesenler onu kendilerinin yerine yenilgiye uğratacak gücü, kendilerine nefes aldıracak o sihirli formülü sonunda buldu. Türkiye solunun önemli bir bölümü fazlasıyla ittifak meraklısıdır. Kendi gücüne güvenmez. İşleri kendi yerine yapıverecek bir güç aramaya alışmıştır. Kimileri AKP’yi durdurmasını ordudan ve birinci cumhuriyetin sivil kadrolarından beklemişti. Kimileri AKP’den statükoyu ortadan kaldırıp kendi önlerini açıvermesini bekliyor hala. Tüm politikasını Kürt Hareketi’nin başarısına endeksleyenler de var. Sosyalizmi 100 yıl sonraya erteledikten ya da ondan tamamen vazgeçtikten sonra yedeklenilecek güç bulmak zor olmuyor. Sosyalistlere bir yarar sağlamayan, devrimi yakınlaştırmayan ittifaklara ve platonik ittifaklara alışmıştık. Ama daha önce hiç henüz var olmayan bir hareketle ittifak kurma yaratıcılığı gösterilememişti. Bunlara ihtiyacımız var mı? Türkiye diğer orta doğu ülkelerinden farklı olarak, dinin toplumsal yaşamda ve siyasette tamamen belirleyici olduğu bir ülke değil. Bu ülkede önemli bir aydınlanmacı birikim bulunuyor. Laikliği savunanların yalnızca üst orta sınıflar olduğunu düşünmek saçma olur. Bu ülkede sosyalizm kendisi olarak, başka bir şeyle sulandırılmadan propaganda edilme şansına sahip. Ama solun bir kısmı kendi başına dert açmak için azami gayret sarfediyor. Bir İslamcı Sosyalizmi yoktan var etmek Türkiye sosyalist hareketinin seslenme alanının daraltılmasından başka bir anlama gelemez. Zaten AKP dini söylemin siyasette giderek daha belirleyici olması için elinden geleni yapıyor. CHP de ona çanak tutuyor. Bu kervana bir de solun katılmasına ne gerek var? Artık sosyalizmin bile din sosuna bulandırılmadan meşru zeminde savunulamaz hale geldiği bir ülkede kapitalizme karşı daha mı rahat mücadele edilebileceği sanılıyor? Kendi ayağına bu kadar da bile bile kurşun sıkılır mı? 40 yıllık dinci gericiler karşımıza solcu olarak çıkınca böyle erimek akıllıca mı? Onlar sandığınız kişiler değil arkadaşlar. Mehmet Bekaroğlu’nun Muhsin Yazıcıoğlu’nu öven sözlerini ne çabuk unuttunuz? Bazılarımız oltaya gelmeye neden bu kadar meraklı? Bazılarımız sosyalistliğinden utanır gibi davranmayı ne zaman bırakacak? Not: Liberal solun 1 Mayıs’ı siyasetsizleştirmek için gösterdiği tüm çabaya rağmen, alan önemli oranda kızıldı. Bu durum anlatılan panayır gibi rengârenk 1 Mayıs hikâyesini tehlikeye sokuyordu. Özellikle de Dolmabahçe tarafından alana giren kitleler 1 Mayıs’ın siyasetten arındırılmasının önünde bir engel oluşturuyordu. O tarafta TKP ve Halkevleri kortejleri vardı. Dolmabahçe tarafı hiç var olmasa, tablodan çıkartılabilse aslında liberallerin istediği 1 Mayıs tablosuna kısmen ulaşılmış olacaktı. Liberal solun önemli yayın organlarından olan bianet.org sitesi çözümü buldu. Dolmabahçe tarafını gerçekten de tablodan çıkarttı. Bu sitede Şişhane ve Şişli tarafından gelen yürüyüş kolları ayrı birer haber ile ayrıntılı şekilde anlatıldığı halde, Dolmabahçe’den hiç söz edilmedi. Bianet’e göre Dolmabahçe’den alana kimse girmedi. Bu tercih liberallerin artık komik ölçüde gerçeklikten koptuklarını gösteriyor. Tablo kafalarındakine uymayınca yayın politikalarının burjuva basından bir farkı kalmıyor. Sercan Kabakçı