Bilincimize kusulup, duygularımızın istenilen yönde harekete geçirildiği günleri daha sık yaşamaya başladık…
İstenildiğinde öfkeyle sokaklara taşıp, düşmanlar arakladığımız istenildiğinde en kötü şartların bile ambalajlarla süslenip gözümüze hoş gösterildiği ve aklımızın almakta zorlandığı bir algı yönetimi… En basit tanımıyla bilimsel aldatılma şöleni…
Karşı karşıya bırakıldığımız yöntem hedef kitleyi istenilen bir fikir ve amaç üzerinden ikna etmekle kalmıyor, bizzat yöntemin içinde olmasını istiyor…
Özgül ağırlığını yok saydığı bireyi, yabancılaştırmakla kalmayıp, takım tutar gibi taraf olmaya zorluyor…
Sırf bu yüzden belki yüzyılımızın temel hastalığı “amaca götüren her yol mubahtır” sanrısıyla şekilleniyor. Bu durum bilinç dışı kirli düşmanlıkların yolunu açmakla kalmıyor, hizmet karşılığı kangrene dönüşen savaşların tohumlarını atıyor…
Yoksa bu coğrafyada yaşayıp da aklı başında olan bireylerin taraf olmadan soracağı ve sorgulayacağı daha insancıl istekler olmalı…
“ekonomik ya da siyasal, bir coğrafya böylesine bir hınçla neden savaşır?” diye sorgulayan…
Hangi cinnet hali, insanı böylesine kör eder?
İnsan hangi inançtan veya mezhepten olursa olsun doğasına, tarihine, kültürüne verilen bunca zararın bir sömürü sistemine hizmet ettiğini nasıl görmez?
Bir anda şiddet ve öfkeyle biriken savaş meydanları, işleyen komutlarla sığınağına çekilip, yeni bir komutu nasıl bekler?
Joseph Goebbels’in “Algılar gerçeğe dönüşür” tezi, zihnimizin karmaşık yolculuğuna ısrarla dokunurken, iktidarların “denetimsiz ve sonuca giden her yol mubahtır” anlayışları, yaşanacakların geçmişi ısrarla aratacağını gösteriyor…
Yoksa ülkemiz ve yaşadığımız kent dâhil, dünyanın gündeminde git gide daha az yer kaplayan emek sömürüsü bitmiş olabilir mi?
Çocuk işçiler mesela…
Kadın sömürüsü, çocuk gelinler…
Eşcinseller…
Sigortasız işçilik ve işsizlik
Kölelik şartlarında çalıştırılan mülteciler…
Taşeronlaşma ve cinayet diye tanımlanabilecek iş kazaları…
Sağlık ve eğitimin hızla özel piyasaya devri…
Çevrenin tahribatı…
Ve güvenliksiz güvenlik paketleri…
Bu ve bunun gibi insancıl sorunların gündemden düşmesi için dünyanın hemen her bölgeside türlü algılarla bambaşka bir hayat sunuluyor…
Kork!
Hem de en yakın komşundan…
Korktukça takım tutar gibi safını belirle…
Misliyle karşılık ver ve yüzyıllarca sürecek kan davasına dönüşen savaşlara taraf ol…
Yeter ki insanı ilgilendiren en temel hakları sorgulama…
Ne yazık ki somut hayatımızda böylesine ucu açık, sivri ve tehlikeli süreçler yaşanıyor. Medyanın türlü söylemlerle süslediği süreçler…
Ülkemizden, coğrafyamızdan, insanımızdan çalınan koca bir zamanın tahrip edildiği süreçler…